Amerika Birleşik Devletleri yine kendi yarattığı bir krizin ortasında. Washington’daki son başlık “governmentshutdown”, yani hükümetin kapanması. Kulağa absürt geliyor, değil mi? Dünyanın en büyük ekonomisi, kendi devletini finanse edemiyor. Oysa mesele teknik olmaktan çok, siyasal bir çöküntünün göstergesi.
Birçok Avrupa ülkesinde veya Türkiye’de “hükümet kapanıyor” desek, muhtemelen “Ne saçmalıyorsun” diye gülerler yüzümüze. Ama Washington’da bu “governmentshutdown” meselesi, ABD’nin federal sisteminin klasik bir tiyatrosu; her yıl bütçe kriziyle bir kez sahneye konan, ama bu sefer Trump’ın dönüşüyle ekstra baharatlı bir versiyonu.
Bugün 7 Ekim 2025, yani shutdown’un 7. günü.ABD federal hükümeti, mali yılını 1 Ekim’de başlatıyor. Kongre, bütçe yasalarını (12 ayrı harcama paketi) zamanında geçirmezse, “non-essential” (zorunlu olmayan) hizmetler durur. Bu sefer de aynısı oldu: 30 Eylül gecesi anlaşma sağlanamayınca, 1 Ekim sabahı saat 00:01’de kısmi kapanma başladı. 1 Ekim 2025 itibarıyla federal hükümetin bütçesi Kongre’den geçmedi. Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki ideolojik uçurum o kadar derin ki, mali yıl başladı ama harcama yetkisi çıkmadı. Şimdi yüz binlerce memur maaş alamıyor, ulusal parklar kapalı, sosyal programlar askıda. Amerika, kendi eliyle kendini durdurdu.
Şu an 6-7. gününe girdi ve bitme emareleri yok. Senato’da hem Cumhuriyetçi hem Demokrat teklifler reddedildi.
Etkileri Neler?
Ulusal parklar, müzeler,Capitol turları, White House ziyaretleri iptal. IRS vergi iadeleri gecikiyor, federal çalışanların yüzde 80’i yani yaklaşık 2 milyon ücretsiz izne çıkarılıyor – maaşları sonradan ödenecek ama faturalar beklemez.Askeri personel maaş almayabilir (15 Ekim’e kadar), ama görevdeler. Sosyal Güvenlik, Medicare, SNAP (gıda yardımı) gibi programlar sürer. Posta, hava trafiği gibi kritik alanlar etkilenmez.
Uzun vadede ise hemen herkesin ortak kanısı ABD ekonomisinin darbe alacağı yönünde… 2018-19 shutdown’unda 11 milyar dolar kayıp olmuştu. Küçük işletmeler, turizm, federal kontratlar sarsılmıştı. Yine de sarsılabilir.
Şöyle bir yorum da okudum NYT’de az önce: Trump’ın “hükümeti küçültme” ajandası burada devreye giriyor; bazıları bunu “gönüllü küçülme” olarak görüyor.
Kriz, aslında uzun süredir biriken bir sistem arızasının yansıması. ABD Anayasası, hükümetin bütçesiz çalışmasına izin vermez. Kongre bütçeyi onaylamazsa, kamu kurumları harcama yapamaz. Bu yılın tartışma başlıkları da tanıdık: sosyal yardım programları, sağlık sigortası (Medicaid), göçmenlik politikası, dış yardımlar ve iklim bütçesi. Ancak bu kez fark, Cumhuriyetçi Parti içindeki çatlak. “FreedomCaucus” denilen aşırı muhafazakâr kanat, kesinti istiyor; daha ılımlı isimler, bunun ekonomiyi felce uğratacağından korkuyor. Demokratlar ise sosyal programlarda geri adım atmıyor.
Bu “İklim Bütçesi” meselesi başka bir yazının konusu. Çünkü bu bütçenin çıkmasına sevinecekler var, çıkmaması için ellerini ovuşturanlar var. Bir başka deyişle, mesele artık “ne kadar harcanacak” değil, “kime harcanacak” noktasına geldi. Herkes kendi ideolojik çizgisini koruyor, ama halkın refahı kimsenin önceliği değil.
Hükümetin kapanmasının maliyeti ağır. ABD Hazine Bakanlığı’na göre her hafta ekonomiye yaklaşık 6 milyar dolar zarar veriyor. Federal çalışanlar maaşsız kalıyor; turizm, tarım, ulaşım ve bilimsel araştırmalar aksıyor. WIC adlı düşük gelirli annelere ve çocuklara beslenme desteği sağlayan program birkaç hafta içinde durabilir. Gıda yardımları, sosyal ödemeler gecikiyor. En çok da kırılgan kesimler etkileniyor.NatGeo şöyle yazmış: Hükümetin kapanması sadece milli parkları etkilemiyor, deniz memelilerini de riske atıyor ve hatta gıda taramasını bile aksatıyor. Reuters’in yorumu da şöyle: Altın fiyatları, ABD hükümetinin çoğu operasyonunu kapatmasıyla güvenli liman talebinin desteğiyle yeni bir rekor seviyeye ulaştı. Bu arada, Merkez Bankası’nın bu ay faiz indirimine gideceğine dair artan beklentiler de metalin cazibesini artırdı.
Siyasetçiler içinse tablo farklı. Her iki taraf da kamuoyu önünde “suçlu” arıyor. Demokratlar “Cumhuriyetçiler yüzünden” diyor, Cumhuriyetçiler “Harris yönetiminin disiplinsiz harcamaları” diyor. Gerçek şu ki, hiçbir taraf çözüm üretmiyor. Bu kriz, Kasım 2026’daki ara seçimlerin gölgesinde yaşanıyor; herkes elindeki kartı gelecek sandık için oynuyor. Demokrasi, halkın değil, kampanya stratejilerinin malzemesi olmuş durumda.
ABD tarihinde bu ilk değil. 1976’dan bu yana 20 kez hükümet kapanması yaşandı. En uzunu Trump döneminde, 35 gün sürmüştü. O zaman mesele “Meksika Duvarı”ydı. Şimdi sağlık bütçesi, iklim fonu, göçmen yardımı… Yani konu değişiyor ama yöntem aynı: partiler uzlaşamıyor, devlet kapanıyor. Dünyaya demokrasi dersi veren ülke, kendi yönetimini sürdüremiyor.
Bu kapanma sadece iç mesele değil. ABD’nin uluslararası itibarı da yara alıyor. IMF, Dünya Bankası, NATO gibi kurumlarda “ABD’nin güvenilirliği” sorusu daha yüksek sesle soruluyor. Doların değerinde dalgalanmalar, yatırımcı güveninde düşüş gözleniyor. Çin’in sabırla izlediği bu sahne, küresel güç dengesinin psikolojisini bile değiştiriyor.
Amerikan sistemi, “checksandbalances” yani denge ve denetim ilkesine dayanır. Fakat son yıllarda bu ilke, işbirliği değil, tıkanma anlamına geliyor.
An itibarıyla trajikomik bir tablo var ortada. Bir yanda dünyayı yönetme iddiası, diğer yanda kendi çalışanına maaş ödeyemeyen bir devlet. Amerika, her ekim ayında kendi sistemini test ediyor. Ama her test, biraz daha kırıyor, biraz daha yıpratıyor.