12 Eylül'den

Abone Ol

12 Eylül 1980 darbe yıllarında, İzmir’in Konak İlçesinin ‘Konak’ı yoktu. “İzmir” olarak anılırdı. Belediye’ye “İzmir Belediyesi”, Başkanına da “İzmir Belediye Başkanı denilirdi…

Bugünün Buca, Menderes, Balçova, Narlıdere, Güzelbahçe İlçeleri yoktu, İzmir’in semt belediyeleriydi. Karşıyaka İzmir Belediyesinin bir Şubesiydi. Sonradan Çiğli semt Belediyesini de ve yine sonradan İlçe olan Bayraklı Mahallesini de içine alan bir İlçeydi…

Çamdibi, Altındağ Bornova İlçesine bağlı ; Gültepe, Buca, Yeşilyurt, Balçova, Narlıdere İzmir’e bağlı semt belediyeleriydi… Yani şimdiki Konak, o zaman “İzmir Merkez İlçe” niteliği ile, Türkiye’nin Bakırköy’den sonraki en büyük İlçesiydi…

Biz de o zamanlar ; CHP İl Yönetim Kurulu üyesiyken, İl Gençlik Kolu Başkanı Musa Çam, İl Kadın Kolu Bakanı rahmetli Fahriye Şekercioğlu, Merkez İlçe Kadın Kolu Başkanı, Türkiye Güzeli Güler Arıman Toron, elbette İl Başkanı Dr. Sedat Akman ve arkadaşlarının ; Genel Başkan Bülent Ecevit’ten istekleriyle Merkez İlçe Başkanlığına getirilmiştik…

Yönetim Kurulumuzda ; sonradan Milletvekili de olan Aşkın Toktaş, Faik Babaöksüz, Hasan Balbay, Hasan Zerek, Ufuk Büyükkırkık, Alaattin Işık, Hasan Erkol gibi… arkadaşlarımız vardı.
***

O zamanlar delege seçimleri hazırlıkları sürüyordu… 11 Eylül 1980 gecesi evde bunları hazırlarken bir telefon geldi… Çamdibi’nden Nurettin Serbest, darbe olduğunu söyledi. Daktilo ile yazdıklarım olduğu yerde kaldı!
Zor günler, zalimlikler başlamıştı Ülkemizde. Ama, mümkün olduğunca İzmir’le sınırlı kalalım istedik bugün…

Darbe yönetiminin ilk işlerinden biri siyasi partilerin binalarını mühürlemek, siyasi faaliyetleri durdurmak olmuştu…

Bir süre sonra bizleri çağırdılar… Mühürleri açtılar, ilçe binamızı aradılar. Hesap uzmanları da muhasebe evraklarını incelediler… Maaşlarımızın niye defterlere işlenmediğini sordular : biz maaş almıyoruz ki, aksine giderleri cebimizden karşılıyoruz dediğimizde de, buna inanmakta zorlandılar!

Bu arada görevden alınan ya da istifa eden Merkez İlçe’nin kimi CHP’lileri, karakollara koşarak sorumsuzlukları konusunda bilgi ve belge sunumuna başladılar!

Hani bugün kimilerinin ; Kurultay iptali için çeşitli iddialarla dava açmak… Kayyım ya da çağrı heyetine girmek veya uzun süre garantili görevler elde etmek için, içten içe yanıp tutuşmalarının benzeri davranışlar gibi…

Yine o zamanlar 3-5 kişinin yanyana gelmesi yasaktı. O yüzden bürolarda veya evlerde buluşulurdu…

Bir gün öğleden sonra Avukatlık büromuza Musa Çam, Ahmet Sarışın, Cengiz Onur, Muharrem Kurtçu gibi İl Gençlik Kolu Üyeleri gelmişti. Sohbet muhabbet derken akşam olmuş, kapıcı iş hanımı kapatıp gitmişti… Yasaklardan bir süre hapis kalmıştık!

Ekim 1981’ de tam da doğum günümde
CHP ve Siyasi Partiler temelli kapatıldı… Son parti yöneticilerine (biz de dahil) siyasi yasak getirildi. Parti kurmak, üye, yönetici ve milletvekili olmak yasak kapsamına alındı.
Taki, TBMM Başkanlık Divanı oluşuncaya kadar!
***

Halide Edip, din ile devlet işleri birbirinden ayrıldı ama… din devletten hiç ayrılmak istemedi! demişti. Darbe ve Devlet Başkanı Kenan Evren’de bunu sanki doğruladı. Özellikle kitle önündeki konuşmalarını bu motiflerle süsledi…

Ama, New York’ta gezdiği bir müzede Pablo Picasso’nun tablolarına rastlayınca, şöyle bir baktı baktı da, “Bunları ben de yaparım!” dedi.
1990’lı yıllarda tabloları kimi iş adamlarınca kapışıldı. “Nü” lü yağlıboya tablolar da yaptı. 1997’de ‘Hamamda Kızlar’ tablosuna bir müteahhit o zamanki kurla, 3945 dolar ödedi.

Şimdi ise tablolarına, bir alıcı bile çıkmıyor !

İyi Pazarlar…