Okuma ve yazmanın çocuk gelişimindeki önemi
Dr. Berna BRIDGE

Yıllar önce Çeşme’ye gelin geldiğinde tanıştığım ve çok sevdiğim eğitim uzmanı, meslektaşım, arkadaşım, çocuklarımın da bir zamanlar öğretmeni Susan Aykın, ülkesi İngiltere’de Milli Eğitim Bakanlığında öğretmenlik, yüksek müfettişlik sonra da aşağıdaki çok önemli projede İngiliz Milli Eğitim Bakanlığında yönetici olarak başarıyla eğitim dünyamızda farklılıklar yaratmakta. Kendisi bir yandan da kitaplar ve makaleler yazan bir yazar. O Türkiye’ye geldiğinde, ben İngiltere’ye gittiğimde görüştüğümüzde çoluk çocuk sohbetlerimizin yanı sıra benzer paralelde düşündüğümüz mesleki ve toplumsal paylaşımlarda da bulunuruz. Böyle bir sohbet esnasında kendisinden bir yazı yazmasını rica etmiştim, aşağıda kusursuz Türkçesi ile yazdığı yazıyı yayınlıyorum:     

Eğer okuma, yazma bilmeseydiniz, hayatınızın nasıl olacağını hiç merak ettiniz mi? Ömür boyu zihinsel olarak körlük çekerdiniz ve hayatınız son derece farklı gelişirdi. Sıradan işaretler size yabancı bir dil olarak gelirdi. Mesela, eczanedeki ilaçların nasıl alınacağı okumadan anlaşılmaz ve bu yüzden binlerce kişi, her yıl okumayı bilmedikleri için, ölüyor. Okuryazarlık insanlara hayat verir: yazılan harfler karanlıkta bir kıvılcım gibi umut verir. Okuyup yazmayı öğrenmeyen, milyonlarca kişinin hayatı kararıyor. Maddi, duygusal ve fiziksel olarak onun sonuçları son derece hissediliyor. Siz şu anda bunu okuyabiliyorsunuz fakat komşularınızın biri okuyamayabilir. Siz aynı toplumda yaşıyorsunuz ve bir yerde onun etkisini hisseder ve etik olarak rahatsızlık duyabilirsiniz.

Her kişi, her toplum ve her ülkenin gerçek anlamda gelişmeye ciddi bir niyeti varsa, onun temeli yazmak ve okumaktır. Fakat bu kadar basit bir olay değildir. Eğitimde başarısızlık ve bir öğrencinin ekonomik durumu arasındaki bağlantı uluslararası örgütler tarafından kanıtlanmıştır. Örnek olarak, Büyük Britanya’da en yoksul bölgelerde nüfusun %40ı 11 yaşındaki çocuğun okuryazarlık derecesinin altındadır. Büyük Britanya, dünyanın 5inci en zengin ekonomisine sahiptir ve böyle bir durum utanç vericidir. OECD ortaklar, Finlandiya, Hong Kong ve Kanada daha ileridedir. Dünyanın çoğu yerinde maalesef doğan fakir bebekler, fakir yetişkin oluyorlar. Onların kaderi doğuştan belirleniyor ve bu kabul edilemez bir durum. Büyük Britanya’daki mahkumların %60’i okumayı ve yazmayı düzgün bir şekilde bilmiyorlar. Dolayısıyla toplumda önemli bir rol oynamıyorlar: hep sınırda kalıyorlar ve suç oranı büyümeye devam ediyor.

Eşitlik eğitimle baslar.  Okuma ve yazmayı daha yüksek derecelere getirmemiz lazım ki tüm öğrenciler, fakir ve zengin,  tüm fırsatlardan faydalanabilsinler. Bunun üzerinde, Büyük Britanya’da çok önemli bir program düzenleniyor ve ayni şekilde Türkiye’de gerçekleşebilir.  Programın hedeflerini basit iki örnekle sunuyorum: Ahmet, kitap seven, farklı konular üzerine çok sohbet eden olan bir ailenin çocuğudur. Tam tersine, Hanife okumayı bilmeyen ve ilgi göstermeyen bir ailenin çocuğudur.  3 yaşındayken, Ahmet’in kelime hazinesi çok daha gelişmiş olur. Hart ve Risely’’in  ( 2003) araştırmasına göre, fakir bir ailenin çocuğu saatte 616 kelime duyar ve profesyonel bir ailenin çocuğu 2,153 kelime duyar. Sonuçta,  4 yaşına gelince,  Ahmet ve Hanife’nin arasına 30 milyon kelime girer. Büyük bir ihtimalle, Hanife sınavlarda başarısız olur ve Ahmet başarılı olur. Onların çocukları dünyaya gelince, ayni kadere sahip olurlar ve hiç bir değişiklik gerçekleşmez.  Büyük Britanya’daki ulusal program bu korkunç eşitsizliği değiştirmeye çalışıyor: bu bir insan hakları meselesidir.

Programda okul müfredatının içinde ders konuları ile birlikte, çok açık bir şekilde akademik dil geliştiriliyor.  Yoksul çocukların başarısına karsı olan engel – dildir. Onların kullandığı dil, arkadaşlarla, aile içinde önemli bir rol oynuyor fakat akademik başarısı için, ayrı bir akademik dil gerekiyor. Tabii ki öğrenim, konuşmaktan başlıyor ve bu çok açık bir şekilde geliştiriliyor. Onunla birlikte akademik okuma ve yazma öğretiliyor ki öğrenciler eşit fırsatlara sahip olsunlar. Kitap okuyan çocuk her zaman başarıyı yakalayabilecektir. Küresel araştırmalara göre, örnek olarak, PISA (2009), Hart (1988), yoksul bir çocuk içten okumayı seviyorsa, eğitimde başarılı olur. Çocuklar, duymadığı farklı kelimeleri ve konuları kitap sayesinde duyarlar ve bunu daha çok geliştirmemiz lazım. Büyük Britanya Milli Eğitim Bakanlığının söylediği gibi - eğitimdeki dezavantajların kaynağı dildir.

Sevgili Susan’a bu aydınlatıcı yazı için teşekkürlerimle…



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/okuma-ve-yazmanin-cocuk-gelisimindeki-onemi/9775