-Adil Düzen, kitleleri heyecanlandıran müthiş bir slogandı. Fakat bir sorun vardı, hem fikri üstünlüğü Akevler’e kaptırmak istemiyordu hem de iç ve dış egemen güçler “Laik, demokratik, liberal ve akit serbestliğine dayanan Adil Düzen”e kesinlikle karşıydı.
-Bundan böyle laiklik, demokrasi, liberalizm gibi çağdaş kavramlar ve Avrupalıları rahatsız edecek kadar AB’ci olunacaktı. Atatürk yeri geldiğinde savunulacaktı ama çoğunlukla sessiz kalınacaktı.
-Futbolun anayasasının giriş kısmında yer alan “Küme düşen takımın oyuncularıyla şampiyon olunmaz!” maddesi müesses nizama güven vermek için çiğnenecekti. ANAP ve DYP’den, biraz da MHP ve sol partilerden kurucu ve vekil yapılacaktı. Planların bir kısmı da belediye başkan ve meclis üyeliklerinde uygulanacaktı.
-“Türkiye, Ecevit’ten daha kötü yönetilmeyecekti!”
-“3 Y yani Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklarla mücadele edilecekti.”
- Ağustos 1999 depreminin ve Şubat 2001 ekonomik krizinin yaraları sarılacaktı.
-Türkiye normalleşecekti…
Seçmen gözünde ise durum biraz farklıydı:
-Ak Parti’yi kuranlar aslında Refah Partiliydiler. As kadro, çocukluklarından beri Milli Görüşçü, son 10 yıldan beri de Adil Düzenciydi, yani haksızlık yapmazlardı!
-Aralarında Erdoğan, Gül, Arınç… gibi önderleri zamanında siyaseten yok etmek için çalışmış bazı tuhaf tipler yeni partide yer almıştı ama olsun! Siyaset bu! Bu kişilere “Biz değiştik!”i inandırıcı kılmak için yer verilmişti. Halk böyle düşünüyordu.
-Ak Parti kurucuları ne derse desin, bu adamlar namaz kılan, oruç tutan kimselerdi; binaen aleyh dinimize hakaret etmezdi!
-Eski liderlerden bıktık! Bu kez de RP’nin gençlerini deneyelim!
Bu noktada okuyucuyu yanıltmadan bir açıklama yapmakta yarar var:
***
Türkiye’nin İslâmcıları hakkında yazılacak daha çok isim ve konu var. Siyasallaşan tarikatlar, cemaatler… Dergiler, gazeteler… Yazarlar ve bilim insanları… TV kanalları ve radyolar... Bunların bir kısmını bu köşede, kalanını da inşallah bir kitapta anlatmak istiyorum.
-Namaz kılmak, oruç tutmak, bol miktarda günah işleyip sık sık hacca gitmek… de İslâmcılık
olamazdı; buna bizim memlekette Allah affetsin, Müslümanlık denirdi! Kimin Mümin olduğu ise kimsenin umurunda değildi!
-“Yakışmadı!” denen çok sayıda eylem ve rahatsız edici sözler, herkesin yapmakta olduğu yanlışlardandı. Buna öfkelenmek ise yersizdi! Çünkü öfkelenenlerin ne istediği belli değildi. Aynı teknede karılmak istemenin dışında bir anlamı da yoktu!
-13 yıllık Ak Parti iktidarında “kefene konacak hangi kanun ve kanuna uygun icraat vardı” bilen yoktu. Oysa yapılan her icraata fetva verme yarışına giren çok sayıda İlahiyat ve Diyanet büyüğü vardı!
-Bu ülkede “ilim” yoktu; bu eksiklikten haberi olan ise hiç yoktu! İlmin olmadığı yerde her şey olabilirdi; bunlar da gayet normaldi!
-Gün gelecek Sayın Erdoğan’ın hatıralarını da okuyacağız inşallah. Hatıralarda çıkarılan yasaların da yapılan icraatların da birden fazla fetvasının olduğu görülecektir. Hepimiz en az sorgulanması gereken kişinin Erdoğan olduğuna şaşırıp kalacağız.
Bence insanlar en çok da Fetullah Gülen Hoca ile Hayrettin Karaman Hocanın verdikleri fetvalara şaşıracaklar ki, o günlere daha var!
Biraz beklemek gerekecek.