Ya bugün ölürüz, ya vatan kurtulur!
Mehmet KARABEL

Bugün Pazar...

Hiç bitmeyen sevgi ve saygıyla...

Atatürk’ü bu köşede anma ve hatırlama günü...

Bu kez yine…

Pek fazla bilinmeyen özel bir ayrıntıyı paylaşalım...

Bunu yaparken de...

O anıyı aynı tazelikte bugüne taşıyan…

Öykünün kahramanı telgraf memuru Ahmet Remzi Bey’in oğlu…

Dr. Şakir Coşkuner’i ve…

Büyük usta Zülfü Livaneli’yi…

Saygıyla analım…

***

Tam 102 yıl önceydi…

Samsun’da telgraf memur yardımcısı Ahmet Remzi (Coşkuner) Bey…

Eğitimli bir Türk evladıydı…

1918 yılı sonlarında Mondros Mütarekesi ile…

Birliğinden salıverilmişti…

Memleketi Antakya Fransız işgali altında olduğu için…

Samsun’u genç yaşta yurt edindi…

Akşamları kahvehanede arkadaşlarıyla toplanıyor…

Umutsuzluk içinde….

Vatanın elden gitmek üzere olduğunu konuşup, kederleniyorlardı…

1919 Mayıs’ında…

Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a geleceğini duydular…

Vatandaşın çoğunluğu…

“Mustafa Kemal Paşa da diğer gelip gidenler gibi fes kapmaya gelmiştir…” görüşündeydi…

O zamanlarda…

“Fes kapma” deyimi…

“Memleketi düşünmeden bir mevki elde etmeye çalışmak!” anlamında kullanılıyordu…

Gerisini…

O gencecik yardımcı telgraf memuru Ahmet Remzi Bey’den dinliyoruz…

***

Samsun telgrafhanesinde nöbetçi olduğum bir gece…

Hava yağmurlu ve elektrik yüklüydü...

O zamanlar paratoner sistemi olmadığı için telleri toprağa vermiştim…

Kapı nöbetçisi koşarak yanıma ulaştı…

Telaşlıydı, “Paşa geliyor” dedi…

Sözü bittiği anda…

Mustafa Kemal Paşa, ciddi ve güven veren bakışlarıyla…

Kapıda göründü…

Ayağa kalktım; “Buyurun Paşam!” dedim…

Soluk bile almadı…

“Derhal Havza ve Amasya ile görüşmem gerekiyor!” dedi…

Sıkıntılı bir şekilde karşılık verdim:

“Hava elektrikli; telleri toprağa verdik… Ne yazık ki, sizi görüştüremem efendim…”

Odada buz gibi bir hava esti…

***

O büyük lider, son sözünü en başta söyledi:

“Bu konu vatanın kurtuluşu ile ilgilidir... Muhakkak görüşeceğim... Bir elini makineye koy, diğerini ben tutacağım, yıldırım çarparsa seni de çarpar beni de!”

Şaşına dönmüştüm…

“Ama Paşam!” diyecek oldum; sözümü kesti:

“Ya ölürüz ya vatan kurtulur!”

***

Ceketinin cebindeki ipek mendili çıkartıp…

Maniplenin üstüne koydu…

Benim için telleri devreye sokmaktan başka çare kalmamıştı...

Elimi bırakması için ısrar ettim…

Aldırmadı bile…

Elimi sıkı sıkıya tutuyordu…

Önce Havza’yı aradım…

Derhal cevap geldi…

Nöbetçi memur Kemal Paşa’nın adamlarının emir beklediklerini söyledi...

Gazi Paşa şifreli bir not verdi…

Hemen yazdım…

Gelen şifreli cevaba elimi bırakmadan baktı!

Alelacele bir şeyler yazdı…

Onu da Havza’ya ilettim…

Sonra Amasya ile de şifreli bir görüşme yaptı…

Ardından…

Elini sırtıma koydu ve…

“Oh, çok şükür vatan kurtuldu!” diyerek…

Yanındakilerle birlikte veda etti; geldiği gibi telgrafhaneden ayrıldı…

***

Hem çok şaşırmış hem de ter içinde kalmıştım…

Oturduğum yerden uzun süre kalkamadım…

Mustafa Kemal Paşa hayatını ortaya koymuştu o kısa sürede…

Fes kapmaya gelmiş birisi olamazdı…

O bir vatanperverdi…

Atatürk’e olan derin hayranlığım böyle yağmurlu bir gecede başlamıştı…

Ve…

O hayranlık hiç sona ermedi…

Nokta…

Sonsöz: “Vatan sevgisi, ruhları kurtaran en kuvvetli rüzgardır… / Gazi Mustafa Kemal Atatürk…”



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/ya-bugun-oluruz-ya-vatan-kurtulur/15735