Allah senden razı olsun büyük adam!
Kemal ARI

Adını en çok, Kıbrıs Barış Harekatı sırasında duydum...

O zamanlar ortaokul birinci sınıfta okuyordum.

1974 yılının 20 Temmuz'unda Kıbrıs Barış Harekatı başladığında, ülkede bir anda oluşan birlik, dayanışma ve bağlılık duygusunun kabarışını anlatamam!

Ülkede bir tek TRT yayın yapabiliyordu.

Radyo hemen her yerde dinlenebiliyordu ama; televizyon yayınları çok sınırlıydı.

Kıbrıs’a çıkan kahraman askerlerimizin paraşütlerle atlayışlarını ve Kıbrıs’ta ilerleyişine ilişkin görüntülerini izlemek için televizyonu olmayanlar, olanların evlerine ve hemen hepsinde televizyon bulunan kahvehanelere koşmuşlardı.

Bizim de televizyonumuz yoktu.

Dayımın koltuğunun altına girerek, sokağımızın açıldığı cadde üzerindeki kahvehaneye koşmuştum... Kendini bulutların arasından boşluğa bırakan ve bir kuğunun süzülüşü gibi Yavru Vatan topraklarına inen kahraman askerlerimizle birlikte, bizim de yüreklerimiz onlarla birlikte sanki heyecandan yüzüyordu.

***

Konu komşu bir araya gelir; radyolar açılır, çaylar içilirken savaşa dair bin bir türlü yorum yapılırdı. Makarios’un darbeden sonra kayboluşu ve günlerce ortaya çıkmayışına dair, tahminler bile havada uçuşuyordu…

Kahvehanelerde, bakkallarda; dolmuş pencerelerinde ve her yerde Başbakan Bülent Ecevit’in ve Rauf Denktaş’ın resimleri bulunuyordu. Büyükçe bir Kıbrıs haritası ve üzerinde Ecevit ve Rauf Denktaş’ın resimleri... Haritanın her yanına bir şeyler iliştirilmiş haldeydi: Lefkoşe, Karpaz, Magosa ve daha nice yerler ve noktalar; renk renk bizlere bir şeyler anlatırdı...

Örneğin, mahalle bakkalımız Paşa Amca çıkarmıştı radyosunu dükkanının önüne, yanına gelenlerle birlikte tevatür şeyler konuşuyor; Türk uçaklarının Rum tarafına uçak indirdiğinden söz ediyordu.

En çok konuşulan şeylerin başında Amerikan 6. Filosu'ydu... Acaba Kıbrıs'a gelecek ve savaşa müdahale edecek miydi?

***

İşte bu anlarda, Rauf Denktaş'ın kükreyişi çalınırdı kulaklarımıza...

Denktaş birden herkesin yüreğindeki kahraman olarak yükselivermişti...

Denktaş dedi ki...

Denktaş Londra'da...

Denktaş, Ecevit'le görüştü...

Hiç adı geçmedik an yoktu Denktaş'ın...

Radyo'dan kendine özgü konuşması çalınırdı kulaklarımıza; ses yükselip alçalarak...

Radyo hışırtılarını aramızdaki Akdeniz'in dalgaları sanırdım; ne yalan...

***

Rauf Denktaş, ne olursa olsun, Kıbrıs Barış Harekatı’nın ve sonradan verilen Kıbrıs mücadelesinin tartışmasız en büyük lideriydi…

Onunla ilk yüz yüze gelişim, doktoramı yaptıktan sonra, diplomamı onun elinden almamla olmuştur. 1994 yılında Süleyman Demirel ile birlikte Dokuz Eylül Üniversitesine gelmişti. Demirel başka bir gruba diplomalarını verirken, biz de Rauf Denktaş’ın elinden almıştık. Elimi sıktı... Avucuma aldığım elinden hissettiğim sıcaklığı ve kütlüğü, hala duyuyor gibiyim...

***

Sonra onu büyük mücadelelerin içinde izledik.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilan edilişi ve onun bu uğurda verdiği büyük mücadele unutulacak gibi değildir. Sonra yapılan sayısız uluslararası görüşmelerde bir “kaya gibi” güçlü ve dayanıklı diplomatik duruşu nasıl görmemezlikten gelinir?

Cumhuriyet ilan edildiğinde ben üniversite öğrencisiydim. Onun danışmanlarından rahmetli Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültemiz’in konferans salonunda Kıbrıs mücadelesini ve Rauf Denktaş’ın bu mücadeledeki yerini anlatmıştı.

Sonra onunla ilgili kimi kitaplar okudum.

Elbette kendi yazdığı kitapların kimilerini de...

Hele tam bir aldatmaca olan Annan Planı ile ilgili halk oylamasında ona karşı oluşan acımasız muhalefete karşın, nasıl bir mücadele verdiğini; köyleri, kasabaları gezerek, nasıl çırpındığını hep gördük...

Mehmet Ali Talat, ne olursa olsun Avrupa Birliği'ne girmek sevdasıyla, tarihi milli Kıbrıs politikasının dışına çıkmış; her şeyi olup bitti gibi görüyordu. Ona inanan ve peşinden gidenler, Denktaş'ın bunun bir aldatmaca olduğunu, Kıbrıs'ı bir bütün olarak yutma politikasının yürürlüğe konduğunu söylerken, müstehzi biçimde gülenler sonradan utandılar mı acaba?

***

O hiç durmadı, hiç!

En son görüşüm ise, ölümünden bir yıl önce, yine üniversitemize gelip verdiği konferans sırasında oldu...

Bugün Denktaş Kıbrıs’taki kabrinde, canı kadar sevdiği ülkesini halen manevi varlığı ve tarihsel ağırlığıyla korumaya devam ediyor.

Onu hep gülümserken, elinden hiç düşürmediği fotoğraf makinesi ve ölen çocuklarının acılarını hep hisseden bir babanın engin kalp atışlarıyla anımsıyoruz…

***

Onu bundan dokuz yıl önce, 13 Ocak 2012 günü kaybettik...

Sevgili Cumhurbaşkanım!

Allah senden razı olsun.

Şükür ki seni tanıdım!

Nur içinde yat, büyük adam!

Ruhun şad olsun!



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/allah-senden-razi-olsun-buyuk-adam/15532