Öğretmenin suçu ne?
Melek ERYAZICI

Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu Öğretmenim bir Bakar mısın? kitabında, öğretmen-öğrenci ilişkisini en güzel şekilde özetler:

“Öğretmenin öğrenciyle göz göze geldiği bir an vardır. O anda öğretmen, öğrencinin gönül kapısından girerek zihnine ulaşır. Ve o an eğitim başlar. O an başlayan öğretmenin gücü binlerce yaşam inşa eder.”

Yüz yüze ve çevrim içi eğitimle ilgili tartışmalar alevlenirken, Şunun altını kalınca çizmekte fayda var:

Okulların açılmasının önündeki engel öğretmen değil, toplum sağlığının henüz stabil olmayışı ve

Bilim Kurulu’nun tavsiyeleri çerçevesinde alınan kararlarla bulaş riskini minimize edebilmek ve toplumu korumaktır.

Pandemi döneminin faturasını öğretmene kesmek, “rahata alıştılar” türevli dayanaksız söylemler, öğretmenin itibarına zarar veren, talihsiz ifade dizininden başka bir şey değildir.

Zira pandemi öncesinde de, Türkiye’nin dört bir yanında, en zor şartlarda görev yapan,

hiçbir konfor unsuru aramadan, soğuktu, sıcaktı demeden, okul boyayan, sökük diken, içten bir gülümsemeyle olmazları olduran, kısıtlı bütçesiyle öğrencilerinin eksiklerini sessizce gidermeye çalışan ve dahi “her türlü ahval ve şerait içinde görevini ifa eden” bu uğurda şehit olan,

insan yetiştirme sevdalısı öğretmenlerimiz “rahatlık” şöyle dursun, aile hayatlarından fedakarlık ederek, üstün performansla eğitim görevlerini yerine getirmişlerdir.

Pandemi harici deprem veya başka bir afet anında sınıfını güvende tutmaya çalışırken, canını hiçe sayan öğretmenler de var, ‘toprak altında yatan’...

Konuyu daha da pekiştirebilmek için basitçe Pisagor’dan bahsedeyim:

Pisagor, tüm batı felsefelerini etkileyen bir matematikçi ve filozoftur. Platon ve Aristo’nun da fikirlerini şekillendiren ağababası da diyebiliriz. Çarpım tablosunu ilk kullanan kişi olmasının yanısıra, matematik aracılığıyla her şeyin ölçülebileceğini ispatlamıştır.

Filozof da olunca, haliyle matematik ve yaşam arasındaki kuvvetli bağı kurarak bir bardak tasarlar.

“Kendini bilme bardağı”...

İnsanlığa, ahlaka ayna tutan bu bardağın hikayesi de ilginçtir. Ben derslerimde sıkça anlatırım kendini bilme bardağını. Ya da başka bir deyişle, Adalet Kupası’nın temsili erdemini.

Pisagor’un tasarladığı kupa içine yerleştirdiği özel bir düzenek sayesinde aşırı doldurulduğunda içeriğin tahliyesini sağlar. Felsefi açıdan bakıldığında, kupa, ölçülü olmanın erdemini simgeler. Pisagor’a göre vicdan ve irade insanoğlunun aşırılığını tahliye eden ruhsal sifon işlevi görür. Zira yüzyıllar öncesinden bize ulaşan bu felsefi tahayyül, farkındalık bilinci oluşturmanın temelidir.

Dilerim bu paylaşım, evini, çoluğunu, çocuğunu ve hayatının tümünü eğitime vakfetmiş öğretmenlerin kıymetini anlatmaya yeterlidir...

Sevgi ve sağlıkla kalın.



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/ogretmenin-sucu-ne/15525