İzmir'in korona röntgeni
Muhittin AKBEL

Koronavirüs salgını, hayatımızı alt üst etti.

Sıkıntı büyük.

Geçmişte pekala bu beladan kurtulabilirdik ama...

Yanlış yönetimler, yanlış kararlar yüzünden uzattık.

Ekonomik kaygıları, sağlığın önüne geçirmeseydik iyiydi.

Olanlar oldu.

Bugünden sonra neler yapmamız lazım?

Biz bu konuda kafa yormalıyız.

Koronanın ülkemizdeki tablosunu anlatmama gerek yok aslında.

Ben yine de özellikle İzmir'in korona fotoğrafından karelere dikkat çekmek istiyorum.

Belki korkarsınız, caydırıcılığı olur.

***

En kötüsü, tüm hastanelerin yoğun bakımları dolu.

Pek çok hastanede yeni servisler açıldı.

Onlar da yetmeyince, koridorlar servise dönüştürüldü.

Daha önceki gün...

Buca Doğum Hastanesi'nde bir yoğun bakım ünitesi açıldı.

***

Eskiden hastanede yattığımızda doktorumuz, hemşiremiz bize fazlasıyla zaman ayırırdı.

Tedavimizi yapar, bilgilendirir, rahat rahat derdimizi anlatabilirdik o fedakar insanlara...

Ya şimdi?

Doktorların, hemşirelerin başlarını kaşıyacak zamanı yok.

Çok sıkı korona önlemleri altında size bir dakika bile zaman ayırabilirlerse, şanslısınız demektir.

Çünkü sizin sağlığınızla ilgilenecek doktorlar hem yorgun, hem sayıları azaldı.

Doktorlarımız, hemşirelerimiz, hangi hastaya yetişeceklerine şaşırmış durumdalar.

***

Acil servisler, Kemeraltı gibi...

Bu ifadede hiçbir abartma yok.

Korona dışında bir hastalıkla acile gelenler, saatlerce sıra beklemek zorunda kalabiliyor.

Eğer o hastanın şansı yaver giderse, en erken 30 dakikada doktorun karşısına çıkabilir!

Yoğun bakıma alınması gereken hastalar, bir yatağın boşalması için sedye üzerinde bekletiliyor.

Aynı anda, 100 kadar acil hastasının yatak beklediği iddiası doğrudur.

Dahası var bu iddianın...

Yatak sırası bekleyen hasta sayısı, 100'den az değil, hatta fazlası söz konusu.

***

Yoğun bakım ünitelerinde, yoğun bakım sertifikalı hemşire sayısı çok azaldı.

Sertifikalı hemşireler, eğer koronaya yakalanmadıysa...

Yada yakalandığı halde iyileşip işine dönmüşse...

Yoğun bakımda çalışıyor zaten...

Yeni açılan yoğun bakımlarda, hayatında hiç yoğun bakıma girmemiş hemşireler çalıştırılıyor.

Bu konuda bir eğitim almamış hemşire, ne yapacağını bilemiyor.

***

Devam edelim.

İzmir'de evde korona tedavisi olan, kötüleşince hastaneye kaldırılan bir hastayla konuştum.

Anlattıkları tüylerimi ürpertti:

"Kalp hastasıyım, açık kalp ameliyatı geçirdim.

Riskli grupta olmama rağmen evde tedavim oldu.

İyileşmeyince beni hastaneye yatırdılar.

Yatış sırasında bana uzatılan kağıdı imzalattılar.

Boşalan ilk yatak nerede olursa, oraya gitmeyi kabul ettiğime dair bir imza...

Bergama'da yoğun bakım yatağı boşalsa, Bergama'ya, Urla'daysa Urla'ya...

İmzaladım, mecburen.

Çünkü başka çare yok. İzmir'in göbeğindeki hastanede yatacak yer yoksa, ne yapabilirdim ki...

Neyse... Yattım, koronadan kurtuldum.

Kalp tedavisi için bir süre daha kalmam gerekiyor, dediler. Kaldım.

Sağım solum, önüm arkam, koronalı hastalarla doluydu.

Cumartesi günü 38 yaşında bir hasta getirdiler yanıma, ertesi gün öldü.

Oraya sağlam giren, koronaya yakalanır, ölür.

O kadar kötü bir atmosferi var, hastanelerin...

Psikolojim bozuldu, beni çıkarmalarını istedim.

Yine imza karşılığında taburcu oldum, şimdi bir özel hastanede kalple ilgili tedavime devam ediyorum."

Bu görüşlere ilaveten bir bilgi de ben ekleyeyim.

Bir devlet hastanemizden, geçtiğimiz Cumartesi günü 12, pazar günü 13 olmak üzere, iki günde 15 kişinin cenazesi çıktı.

Tabii ki koronadan...

***

Bir başka arkadaş da ambulanslara işaret etti.

Ambulansların, her ne kadar dezenfekte edilmiş olsa da...

Sık sık koronalı hasta taşıdığı için çok büyük bir risk içerdiğini anlattı.

"Sakın hasta olmayın" diye uyardı ve ekledi:

"Ambulans çağırsanız bile, eskisi gibi 5 dakikada gelmez.

Ambulansa binmek, koronaya davet gibi bir şey.

Aman diyeyim, ne hasta olun, ne kaza geçirin, ne ambulansa muhtaç olun, ne de hastaneye...

Acile gitseniz, orada hem muayene, hem yatak için sıra bekleyeceksiniz, bunu unutmayın.

Siz, sağlıklı kalmaya çalışın, kendinizi iyi koruyun."

***

Yazdıklarım, hiç hoşunuza gitmedi değil mi?

Farkındayım.

Ne yazık ki İzmir'in korona fotoğrafı bu...

Beğenseniz de beğenmeseniz de bu...

Tehlikenin boyutları, işte bu kadar büyük.

Bu fotoğrafın içinde olup olmamak, sizin tercihiniz.

Derim ki, evden mümkün olduğunca çıkmayın.

Maskenizi takın, sosyal mesafeye dikkat edin.

Bana bir şey olmaz, deyip kahramanlık yapmayın.

Yada, ben korona olmuşum, başkaları da olsun, bana ne, demeyin.

İnsaniyet namına...



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/izmir-in-korona-rontgeni/15344