Bir hayat kaç defa çalınır?
Tayfun MARO

İnsan, hayatını kendisinden çalmakla ünlü muktedirleregerçekten muhtaç mı?

Her şey, toplumsallaşma sonucu, kişinin yeryüzü nimetlerinden payına düşeni istemesiyle başladı.

Ve barınmak, beslenmek, yaşamını sürdürmek için toplumsallaşarak sistem boyunduruğuna giren insana,muktedirler diz çöktürdü.

Elan, kimimiz karın tokluğuna, kimimiz bir ev bir araba hayaliyle, kimimiz de kırmızı Ferrari aşkıyla; efendilerin huzurunda diz çöküyoruz.

İnsan, yazdığı uygarlık hikayesinde,edinmek derdine düştüklerinin esiri oldu. Toplumsal alanda işlerin yolunda gitmesi için seçtiği yöneticilerden, verdiği oy karşılığında, Dünya nimetlerinden edinmek derdine düştüklerini istiyor.

Doğaldır, iktidar ve mülkiyet kıskacında olup biten bu işler, ihtiyaçlar hiyerarşisini de belirliyor.

Kural çok net; Uygarlığın insanlığa sunduklarının bekası için, kontrol efendilerde olmalı. Tükettikleriyle sistemin iyi insanı olan kişi, kendisine tüketim olanaklarını sağlayan muktedirlere sürgit minnettar olmalı...

Gelin görün ki hayat sürgit böyle akmıyor, an geliyor duvara çarpıyoruz. Bir deprem, bir salgın, bir savaş, derin bir ekonomik bunalım,acı gerçeğin faturasını önümüze bırakıyor.

Ve bu defa, üstümüzdeki lanet öncekilerle kıyaslanmayacak kadar büyük.

Artık biliyoruz ki yazdığımız uygarlık hikayesi, tam bir aptallık şaheseridir. Yaptıklarımız yeryüzü yaşamını bitiriyorsa ve dahası geri sayım başlamışsa, burada bir “kadim yanlışlık” yok mu?

Bir virüs bütün sağlık sistemini kilitledi. İklim krizi, açlık ve kuraklığı başlattı. Para, piyasa, mülkiyet üçgeninde kurulan sistem iflas etti.

Parayla sağlık, parayla eğitim, parayla barınma, parayla beslenme…  Öyle bir zaman geldi ki parayla da olmuyor. Sekiz milyar insanın yarısını öldürüp yeni bir tarih ve başarı hikayesi yazmak istiyor olmaları kuvvetle muhtemeldir.

Siz siz olun, uygarlık kurmak isteyenlerden uzak durun.



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/bir-hayat-kac-defa-calinir/15340