Kayıp öykü
Melek ERYAZICI

Tarih 28 Aralık 1938...

Zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in talimatı

ve İsmail Hakkı Tonguç’un eşsiz çabasıyla,

Amerikalı eğitim filozofu John Dewey’in büyük projesi hayat buldu.

Yurdun her bir yanına eğitim taşıyabilmek,

Türkiye’de çağdaş toplumun oluşabilmesine katkı sağlamak,

İş içinde eğitim ilkesiyle,

İlkokul öğretmeni yetiştirmek,

Hem modern eğitim,

Hem de ilmi tarım tekniklerini aktarabilmek,

Hayal bile edilemeyecek cesaret gerektiriyordu…

Köy Enstitüleri...

Vatan sevgisi ve yaşamsal becerileri yüksek,

Özveriyle çalışan,

Emeği yetenekleriyle kutsanmış

Cumhuriyet öğretmenlerinin

İlk çatısıydı...

***

Köylünün kalkınmasına destek verecek bir avuç güzel gönüllü insan,

Neyi değiştirebilir?

Cumhuriyetin ilk yıllarında,

Halkın yüzde 80’i köylerde yaşıyordu.

Okuma yazma oranı yüzde beş’i geçmezken,

Bu proje ile,

Bir milletin en kuvvetli yaşam damarı eğitim

Kırsalda cana can katacak,

Milletin efendisi köylüye

Yaşam umudu olacaktı.

Bu amaçla yetişecek her öğretmen

Sürdürülebilir eğitim için kolları sıvarken,

Atatürk’ün o eşsiz gül bahçesinin kokusu

Tüm memleket üzerinde çoktan yayılmaya başlamıştı.

O bir avuç güzel gönüllü insan,

17 Nisan 1940 tarihli

3803 sayılı yasa ile,

Bir düşü hayata geçirmenin

Gönüllülük esasına bağlı olduğunu ve

Temelinde kök salmış kararlılığın pekala farkındaydı.

İçinde bulundukları “ahval ve şeraitin namüsaitliği”,

Kısıtlı imkanlar,

Olumsuzluklar,

ve türlü engeller

Gözü pek,

amaca odaklanmış

idealist hiçbir öğretmeni yıldıramazdı.

Tren yollarına yakın kırsallarda yer alan,

Tarıma elverişli alanlarda,

Bağları, bahçeleri

Arı kovanları, meyve ağaçları

Atölyeler ve hayvan yetiştirme mecraları,

Gölgesinden büyük hedefleri olan sayısız öğretmenle can buldu.

Her kırsalda, elleri nasırlı, çamurlu,

Yaşam alanları kurmaya çalışan bu güzel insanlar,

Ne konfor ne de prestij aradı.

Köylünün bağında yetişen üzümü sabırla koruk edip,

Tandırında pişen ekmeğe katık ederken,

Taşıyabilecekleri yükün üzerinde sırtlandıkları sorumlulukla

Gelecek nesillere aktarmayı hedefledikleri eğitim,

Sahip olunabilecek her şeyden

Daha kıymetli bir mücevherdi…

***

Öğretim süresi beş yıl olan temel eğitimi bitirmiş,

Sağlıklı, istekli, yetenekli ve yürekli çocuklar

1940-46 yılları arasında

15 bin dönüm tarlayı tarıma elverişli hale getirirken,

750 bin fidan dikip,

1200 dönüm bağa can verdiler.

Bitti mi?

150’den fazla büyük çaplı üretim işletmesi kurdular.

Bir hayalin gerçeğe dönüşmesi,

Yüksek arzu ve işbirliğine inançla mümkündü.

Bu öğretmenler;

Bunca çabadan sonra,

Muhtemel bir söğüt ağacı altında dinlenirken,

Atatürk’ün de dile getirdiği,

“Eserinin üzerinde imzası olmayan yegane sanatkar öğretmendir…”

Sözüyle onurlanmış olmanın ayrıcalığını, iliklerine kadar hissetmişlerdir…

***

Lakin;

1946 yılında meşhur Marshall Yardımı için

kapatılması şart koşulan Köy Enstitüleri,

Hasan Ali Yücel’in ardından,

Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer tarafından,

Köy Öğretmen Okulları’na dönüştürülmüştür.

Komün zihniyetini desteklediği fikriyle,

Zamanında ateşli tartışmalara sebep olan enstitü

24 Ocak 1954’te Demokrat Partisi hükümeti tarafından kapatılmıştır.

***

Yıl 2020...

Öğretmen...

Bir kayıp öykünün öksüz şövalyesi...

Ben de bir öğretmenim,

ve bu vesileyle;

Dr. Tayfun Topaloğlu’nun güzel bir motivasyon sözünü anımsadım.

“Bir mucizeye ihtiyacınız yok aslında.

Bir mucize olduğunuzu hatırlamaya ihtiyacınız var.

Beklersen sadece sana geleni alırsın;

ama gidersen istediğin her şeyi.”

Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun...



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/kayip-oyku/15323