Ormanda yangın çıkarsa…
Nedim ATİLLA

Gazetecilerin bu mesleğe nasıl başladıkları okurları için her zaman merak konusu olmuştur. Kendisi de gazeteci olan Hakan Akpınar’ın Türkiye’de önde gelen 33 gazeteciyle görüşerek hazırladığı “Onların Hikayesi, Nasıl Gazeteci Oldular?” kitabında bu gazetecilerle konuşmalar yer alıyordu.

Bu yazarlar arasında Bekir Coşkun da vardı. Ankara’da yaşayan Bekir Coşkun, üniversite sınavlarına girmek için geldiği İstanbul’da kanun çalmadaki yeteneğini kullanarak pavyonlarda çalışmaya başlar. Coşkun ; üniversite sınavına girer ve Ankara Hukuk Fakültesi’ni kazanır. Bekir Coşkun, müzisyenler arasında “talebe” diye tanınır. Bir akşam çalıştığı pavyona gelen Zeki Müren ise onun yaşamını değiştiren insanlardan biri olur. Zeki Müren, Bekir Coşkun’u Güneypark Aile Gazinosu’na gönderir. Nezih bir ortamda çalışmaya başlar. Ancak derslerine daha fazla zaman ayırmak ve gazeteciliğe başlamak için gece hayatını bırakır.

Dün gece kaybettiğimiz Bekir Coşkun’un Zeki Müren hayatı böyle kesişmişti. İkisi de delikanlı insanlardı…

***

Günaydın Gazetesi’nin İzmir Bürosunda 1980-87 yılları arasında çalıştım. O sırada Ankara’da çok sıkı bir ekip vardı başlarında da Bekir Coşkun. “Dokuzuncu Köy” onun Günaydın’daki köşesinin adıydı… Bekir Bey ile ilk kez o yıllarda tanıştım. Çok etkileyici bir kişiliği olduğunu o sırada tanıdım.

İyi gazeteci sonsuza dek aynı yerde kalamaz. Hele Türkiye’de iyi gazeteciyi “barındırmazlar…”

1987'de Günaydın’dan Sabah’a geçen ekipte yer aldı. Ben de aynı ekip çerçevesinde Asil Nadir’in Günaydın’ından gerçek bir gazeteci patrona sahip olan Yeni Asır’a geçmiştim. Sonra da gazeteci patron falan kalmadı zaten… Bekir Coşkun da bu çerçevede söylediklerinden ödün vermeden her gittiği her yeri büyük bir iyi niyetle 10. Köy belleyip yazdıkça yazdı…

1987’de Sabah Gazetesi’nde Onuncu Köy başlıklı köşesini yazmaya başladı. 1993’te Hürriyet Gazetesi'nde geçti. İlk kez Hürriyet’ten kovuldu Bekir Bey. 2009’da Habertürk'e yazmaya başladı.

2010 yılının Eylül ayında Habertürk’ten kovulduğunda şöyle demişti:

“Fatih Altaylı, beni arayarak işime son verildiğini tebliğ etti. Altaylı, editörler ve Habertürk'ün sahibinin işime son verilmemesi konusunda son derece çaba sarf ettiğini biliyorum. Ancak, baskı çok yoğundu yapılacak bir sey yok. İlk bertaraf olan ben oldum. Bir ormanda yangın çıkarsa, o ormanda hiçbir canlı kalmaz, bütün canlılar yanar. Türkiye'de de bir orman yangını var. Bunu hep söyledim. Bu yangın devam ediyor, bu gidişle de ormandaki yangın gibi herkesi yakacak."

Kısa bir Cumhuriyet Gazetesi deneyiminden sonra 14 Mart 2014'te Sözcü'deki ilk yazısını yazdı. 2017 yılı Ekim ayında kanser tedavisi nedeniyle yazılarına ara verdi. O tarihten bu yana sağlığı el verdiği sürece Sözcü gazetesinde yazıyordu…

***

Bekir Coşkun ile son kez Cunda’daki Taşkahve’de dönemin Ayvalık Belediye Başkanı Rahmi Gencer ile birlikte çay-kahve içmiş efsane Günaydın yıllarını konuşmuştuk..

Bu devirde cumhuriyetçi laik duruş sergilemek cesaret ve erdem işi… Bekir Çoşkun bu düşüncelerini hep iyi yazarlığın olmaz ise olmazı olarak tanımladı.

Gerçek bir hayvan dostuydu. Son yazısı da hayvan hakları üzerineydi zaten.

Gazetecilik mesleğine başlayanlara pek işe yaramayacağını bile bile söylemek isterim ki Bekir Coşkun kişiliği ve meslek ahlakı ile örnektir. Gazetecinin görevi toplumu olumlu yönde değiştirmek için çaba harcamaktır.

Hep saygı ve sevgi ile anımsayacağız kendisini…



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/ormanda-yangin-cikarsa-/15183