Herkes anlamasa da olur
Tayfun MARO

Bir fikri, bir meseleyi kaleme alırken herkesin anlamasını amaçlamak, daha yazmaya başlamadan o metnin içini boşaltıyor. Çünkü böyle bir çaba, herkesçe malum olanın ilanıyla sınırlı kalıyor.

Bir de hayli sıkıntılı konularda felsefeyle düşünmek gibi bir kaygıyla yazıyorsanız, anlaşılır olmak enikonu zorlaşıyor.

Yazı, kimilerine göre kendi başına bir amaç, kimilerine göre saldırı aracı, kimilerine göre de sanat yapmanın bir yolu… Nihayetinde kendini ifade etmenin en etkili yolu… Fazla abartırsanız da yazının tahakkümü çıkıyor ortaya. Ya teslimiyet ya başkaldırı...

Yazı sistemden beslendiği ölçüde, hayatı ölçüp biçip sistemlere tıkıştıran aklın insanlığa karşı işlediği suçların belgesidir.

Mesela sosyalizm üzerine milyon sayfa yazabilirsiniz. Kâğıt üzerinde herşey kusursuz görünüyor olabilir. Ama tam orada iki sorun yolumuzu bekliyor;

Birinci sorun; Sosyalizm mükemmel ama insan kusurlu, hatta berbat bir yaratık… İnsan sosyalizmi de kendine benzettiği için, sosyalizm hayatta karşılık bulmuyor.

İkinci sorun; Binlerce sayfa yazı, tahakküm ilişkilerine yol açıyor. Okuyanlar okumayanların tepesine çıkıyor.

Bir de sınıf mücadeleleri bahsi var…

Sınıf mücadeleleri sönümleniyor. İşçi sınıfı ortadan kalkıyor. Burjuvazi varlığını sürdürüyor. Orta sınıf hakeza...

Lakin orta sınıfta mevzilenen solcularla ne devrim ne sosyalizm mümkündür. Orta sınıfın kaygan zemininde ve kaypak yapısında aylakların sol gevezeliğinden medet umanların işi zor.

Demokrasi, batılıların “mümkün olanın en iyisi” dedikleri…

Muktedirler yönetecekleri toplumlara soruyor: Sen kendiliğinden yapacak mısın, yoksa ben mi sana yaptırayım mı?

Birinci durumda, efendilerin istedikleri kuzu kuzu yapılınca, demokrasi oluyor.

İkinci durumda, efendiler toplumda direnç görürse, zorla yaptırıyor. Otokrasi, diktatörlük falan oluyor.

Ben şahsen ikinci durumu tercih ediyorum. Madem yönetmeye o kadar meraklılar, uğraşsınlar… Neden kendi rızam ile teslim olayım!

Demokrasi, toplumları yöneten muktedirlerin suçuna yurttaşın kendi rızasıyla iştirakini sağlayan yönetim biçimidir.

Muktedirler deyince aklıma geldi; Geçenlerde takım elbiseli, kravatlı efendilerimizden söz etmiştim. “Bu cehennem sıcağında öyle dolaşıyorlar. Bu kadar muhafazakâr ve ön yargılı erkeklerin yöneteceği değişim kim bilir neye benzeyecek!” diye yazmıştım… Oğlum ilave etti; Kendilerine bunu yapanlar, bize neler yapmazlar ki…

Bugün yeryüzünde insan yaşamı sonlanmaya çok yaklaştıysa ve yeryüzü nüfusunun dörtte üçü yoksul ise, kurduğumuz uygarlığın mülkiyet-piyasa hattında yükselişindendir.

“Uygarlığınız batsın!” diyesim var… Ama zaten batış emareleri çoktan zuhur etti.

Büyük insanlık acı içinde… Geçen yüzyılda da acı içindeydi… Ondan evvel de… Hiçbir devrim insanlığın derdine derman olamadı. Tükeniş çağı son demlerinde…

Ve ben öylece yazmaya devam edeceğim; entelektüel kaygılardan, aydınların mahalle baskısından, ideolojiden, günlük sığ siyasal dalaştan azade…



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/herkes-anlamasa-da-olur/14801