Bize ‘barbar’ diyene bakın!
Mehmet KARABEL

Okumaya başladığınız her satır…

Yunan gazeteci Tasos Kostopulos’un yıllar önce kaleme aldığı…

“1912-1922 Savaş ve Etnik Temizlik” adlı kitabındandır…

Yunan askerinin Ege’deki barbarlığının tarihe mirasıdır!

***

(30 Ağustos 1921 / Yunan bir fotoğrafçı anlatıyor) Ayrıldığımız her yeri yakıyoruz… Dehşet verici bir manzara... 

(4 Eylül 1921 / Nikos Vasilikos anlatıyor) Bazılarımız Roma’yı yakan İmparator Neron gibi mutlu... Verilen emir açık: Neyi taşıyamıyorsanız yakın! Onca köyde yaşlılar, hastalar, sakatlar, çocuklar ne yaptı meçhul...

(9 Temmuz 1921 / Yunan subay anlatıyor) Arıveren Köyü’ne girdik… Kızlara ailelerinin gözü önünde tecavüz edildi… Askerler o gece yağmaladıkları ipek yorganlarda yattılar…

(20 Temmuz 1921 / Binbaşı Panagakos anlatıyor) Uşak’da Türkler korkudan ailelerini geceleri mezarlıklarda gizliyorlardı... İki Yunan askerinin tecavüz etmeye çalıştığı genç bir kızı kurtardım... Annesi koşarak ellerimi öpmeye başladı... Az ilerde diğer iki kızı yerde cansız yatıyordu…

(5 Temmuz 1921 / Yunan doktor anlatıyor…) Uşak yakınlarındaki köyde Türk kadınları, çocuklar ve yaşlılar camiye gizlenmişti… Bizim askerler durumu fark etti… Topladıkları otları yakıp caminin penceresinden içeri attılar… Dumandan insanlar dışarı koşuştular, o zaman da bizim reziller kadın ve çocuklara atış talim tahtası imiş gibi ateş etmeye başladılar...

***

On ay kadar oluyor…

Avrupa’nın Şımarık Çocuğu Yunanistan…

Yeni başbakanını seçti…

53 yaşındaki Kiryakos Miçotakis, Harvard mezunuydu ve…

Baba mesleği “politika”yı seçmişti…

Gençliğinde hiç “Türk Düşmanı” bir tavır içinde olmadı…

Olamazdı zaten…

Çünkü; babası…

Komşu’nun eski başbakanlarından Konstandinos Miçotakis’ti…

60’lı yılların ortasında…

Meşhur “Albaylar Cuntası” iktidarı ele geçirdiğinde…

Baba Miçotakis, sonunun geldiğini anlamıştı…

Nitekim, gece yatağından kaldırıp hücreye attılar…

İnfaz mangasının önüne gitmeye az kalmıştı…

Türkiye’nin efsane Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in yardımıyla…

Tereyeğından kıl çeker gibi…

Türkiye’ye getirildi; baba Miçotakis Azrail’in elinden kurtulmuştu…

O sırada oğlu…

Yani Komşu’nun bugünkü başbakanı Kiryakos, henüz altı aylıktı…

Türkiye Cumhuriyeti…

O soyu-sopu Türk düşmanı baba Miçotakis’e…

Tam yedi yıl paşalar gibi baktı…

Bi’dediğini ikiletmedi…

Ne zamanki Türk Askeri 20 Temmuz 1974’te…

Yavru Vatan Kıbrıs’a çıktı…

Albaylar Cuntası, anında çöktü…

Üç gün sonra iktidarı sivillere bıraktılar…

Albaylar Cuntası yolcu olunca…

Baba Miçotakis’in zorunlu misafirliği sona erdi…

O’nu memleketine sevgiyle uğurladık…

***

Baba Miçotakis üç yıl önce bu dünyaya veda etti…

Oğlu Kiryakos…

Babasının izinden gitti…

Daha önceki hükümetlerde görev almıştı ama…

Son seçimde başbakan koltuğuna oturdu…

Ayağının tozuyla şöyle dedi:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkilerimizi ileriye taşıyacak cesur adımlar atmaya tereddüt etmeyeceğim…”

Herkes sevindi…

Komşu, değişiyordu galiba…

Derken…

Suriye Cehennemi İdlib’te…

Acıların en büyüğünü yaşadık…

Bir ayda 54 şehit verdik..

Bunun üzerine…

Türkiye güçlü bir karar aldı…

Bundan böyle Suriyeli mültecilerin, karadan ve denizden…

Avrupa'ya ulaşmasını durdurmayacaktık…

Ni’tekim anında kapıları açtık…

Batı dünyası ne yapacağını şaşırdı; eli böğründe kaldı…

İki gün sonra…

Yunanistan çirkin yüzünü ortaya koydu…

Edirne kapısından giren…

Suriyeli mültecileri analarından doğduğuna pişman etti!

Kadın-çocuk demeden rastgele ateş açtılar…

İki göçmeni öldürdüler…

Meriç Nehri’nden geçenleri döve döve sınırlarımıza ittiler…

Göçmenlerin üstünde…

Ne kadar para ve değerli eşya varsa hepsini aldılar…

Hatta…

Bebeklerin biberonlarına bile el koydular…

Sonra…

Sopalarla döve döve donlarına kadar soydular…

Hamile kadınları bile acımasızca tekmeliyorlardı…

Geldikleri bota bindirip, yeniden Türkiye’ye postaladılar…

Perişan bi’şekilde geri gelenleri…

Yine Mehmetçik bağrına bastı…

Botlara ateş açtılar…

Batsın diye süngüleyip, parçaladılar…

Çocukları bile dövüyorlardı…

Göçmenlerin pasaportlarını sobada yaktılar…

***

İşte bu “Sözde Komşu”nun dışişleri bakanı Nikos Dandias

Önceki gün ne yaptı?

Suriyeli göçmenleri dövmekten yoruldukları için olsa gerek…

Sınırı geçmelerine izin verdiğimiz için…

Bize “Barbar” dedi…

Biz ne yaptık?

Her zaman olduğu gibi ortalama bir cevap yapıştırdık…

Dolayısıyla biz söyledik, biz dinledik:

“Sınırda, tüm dünyanın gözü önünde masum insanlara her türlü vicdansızlığı yapanların Türkiye’ye (barbar) demesi ayıptır… Yunan devleti, önce kendi barbarlığından kurtulmalıdır…”

***

Bizim nezaketi elden bırakmadan “Komşu” dediğimiz arkadaş…

Hali hazırda…

Ege’de burnumuzun dibinde, üstelik hepsi bize ait…

18 adanın üstünde oturuyor…

“Kışttt…” bile diyemiyoruz, her nedense…

Ve, ondan beteri…

Daha geçen sene 1.5 milyon vatandaşımız…

Komşu’nun cebine para akıtmak için…

O’nun “cennet” adalarında tatil yaptı…

Büyük olasılıkla…

Pandemi geçsin, yine o adalarda…

Kızgın kumlardan serin suları atlamaya devam edeceğiz…

Nokta…

Sonsöz: “Bugünün Yunan Hükümeti, eski başbakanlarından Venizelos’un, 1934’te Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiğini unutmuştur… Yunan halkının tarihten ders çıkarması bir zorunluluktur… / Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/bize-barbar-diyene-bakin/14657