Her şer’de bir hayır vardır!
Erkan SEVÝNÇ

Yaşadığımız birçok olumsuz olayda “Bunda da bir hayır vardır” diyerek durumu hayra yorarız…

Yaşadığımız olumlu olayların çoğunda da kendi kazanımımız olduğunu düşünerek seviniriz…

Oysa bize “hayır” gözüken olaylarda “şer” olabileceği gibi, bize “şer” görüntüsü veren olaylarda da “hayır” olabilmekte…

***

Nereden geldi aklıma bu cümle?

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ndan…

Yarın o bayramın 100’üncü yılını…

Bu kez Covid-19 denilen bir şer nedeniyle evlerden coşkuyla kutlayacağız. Hem de ülkenin en tepesindekilerle birlikte…

Cumhurbaşkanı başta olmak üzere tüm siyasiler saatler 21.00’i gösterdiğinde balkonlardan İstiklal Marşımızı seslendirecekler bizlerle beraber…

***

Çok fazla geriye gitmeyelim…

2013, mesela...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün o günkü programı, hastalandığı için iptal edilmişti…

Ve Gül Anıtkabir’deki törenlere katılmadı…

Zaten hemen hemen her milli bayramda hastalanıyordu Gül...

Ya da Erdoğan...

Daha geçen yıl devlet erkanı Meclis Başkanı Şentop liderliğinde Anıtkabir'e giderken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın törene katılmaması dikkat çekmişti…

Zaten yıllardır o da katılmıyordu resmi törenlere. Bu arada diğer milli bayramlarda olduğu gibi 23 Nisan’da da kutlamalar sadece çelenk koymaya kadar indirgenmişti. Bir 23 Nisan geleneği olan ülkelerden gelen çocukların kaynaşmasını sağlayan şenlik kör topal devam ediyordu neyse ki…

***

Bu yıl kutlamalar bizzat Cumhurbaşkanı tarafından belirlendi ve ilgililere bildirildi… Neler var neler? Ama önce biraz İlber Ortaylı’nın notlarına göz atarak bu özel günden söz edelim…

***

23 Nisan 1920 bir cuma gününe denk geldi. Hacıbayram’da kılınan cuma namazından sonra Meclis’e doğru yüründü ve İttihat Terakki Kulübü’nün Millet Meclisi’ne dönüştürülen salonunda Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı… Bu mecliste muhalif ve muvafık görüşlüler tek amaç etrafında toplanmışlardı. Sıralar bile etraftaki okullardan getirilmişti... Meclis’in genç zabıt kâtipleri Mahir İz, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu ve Vehbi Koç’tu...

İlan edilen bildiride “saltanat ve makam-ı hilafetin düşman nüfuzundan ve esaretinden kurtarılması ve milletin istiklalinin sağlanması” söyleniyordu. Yani, “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi… Bu hiç kimsenin itiraz ettiği bir ilke değildi. Fransız ve Sovyet ihtilallerinin benzeri gibi görünüyordu... Ancak, “Türkiye Büyük Millet Meclisi bir hükümettir ama yeni devletin Türk adını taşıyan bir şeklidir. Üç kuvvet, yargı, yasama ve yürütme aynı organda birleşmektedir. Meclis’in reisi aynı zamanda bu hükümetin reisidir”

Meclis’te Anadolu eşrafı ve her yerde Mondros Mütarekesi’nin şartlarını reddeden grupların içinden gelen medreseliler ve hocalar da yer almaktaydı… Hiç şüphesiz ki, İttihatçılığı, yani Enver, Cemal, Talat üçlüsü etrafındaki İttihatçılığı reddetseler de eski İttihat Terakki üyeleri de bulunmaktaydı... Dünya görüşleri tamamen farklı bu grupların bir arada iş görmelerinin birleştirici ve yönlendirici unsuru Ordu oldu.

Ordu’nun İstanbul’da kalmaktan vazgeçen ve doğrudan Anadolu’ya ilhak eden unsuru etkin olmuş ve zaman zaman sert tavrıyla bir siyasi ve bir komutan olan Mustafa Kemal Paşa ile Türkiye Büyük Millet Meclisi liderini bulmuştu.

***

Tekrar dönüyoruz bu yıla… 23 Nisan sabahı şarkılarla uyanarak çocuklarımızla bayram gününe hazırlanabiliriz... Giyiniriz, süsleniriz. Bayraklarımızı camlarımıza asar, televizyon ve diğer iletişim kanallarından bayram programlarını izleriz… Ailecek 23 Nisan’ın öneminden söz ederiz. Çocuklarımız yaptıkları resimleri gösterirler. Bizler eski fotoğrafları albümlerden çıkarıp 23 Nisan anılarımızı anlatırız… Evde 23 Nisan şarkıları ve şiirleri söyleyebiliriz… Farklı bir ülkeden bir çocukla evladımızın görüntülü görüşme yapmasını sağlayabiliriz... Ve saati geldiğinde bayraklarımızı açıp hep bir ağızdan İstiklal Marşı’mızı seslendiriz...

Çünkü bu bayram dünyada çocuklara armağan edilen tek bayram ve coşkuyla kutlanmayı hak ediyor.

***

Resmi programda nelerin olduğunu haberlerden öğrenmişsinizdir. Bir başka resmi program var ki, bunu bizzat Recep Tayyip Erdoğan düzenliyor. Daha düne kadar bu bayramı es geçen cumhurbaşkanı, “7 tepenin şehrinden 7 kıtaya” sloganıyla bir konser düzenledi. Yunus Emre’nin, “Dünya benim rızkımdır, insanlıksa milletim” sözleriyle başlayacak olan konser youtube/iletisimbaskanligi kanalından yayınlanarak tüm dünyada izlenebilecek... Konserde Ludwig van Beethoven’ın 9. Senfonisi’nin Franz Liszt tarafından yapılmış piyano düzenlemelerinin dünyadaki sayılı icracısından olan piyanist İdil Biret, “İnsanlık Senfonisi”ni seslendirirken, Arpist Şirin Pancaroğlu ve ses sanatçısı Bora Uymaz, Yunus Emre’nin “Ben Yürürem Yane Yane” ilahisini Kızkulesi’nde icra edecekler... Onların yanı sıra Ayasofya’da neyzen Yavuz Akalın, “Segah Peşrev”i (Yusuf Paşa), Topkapı Sarayı’nda udi Murat Bağdatlı, “Kürdilihicazkar Longa”yı (Kemani Sebuh), Galata Kulesi’nde flüt sanatçısı Elif Yurdakul Baykurt, “Syrinx”i (Claude Debussy), Dolmabahçe Sarayı’nda tanburi Özer Özel ve kemençe sanatçısı Aslıhan Özel, “Nihavend Saz Semai”yi (Mesut Cemil Bey), Pierre Loti Tepesi’nde kanuni Serkan Mesut Halili, “Şehnaz Longa”yı (Santuri Ethem Bey) eserlerini seslendirecekler…

Hazır eli değmişken Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan şu günlerde dünyada benzerleri düzenlenen pop, rock, arabesk ve rap sanatçılarının da yer aldığı “Tek Türkiye, Evde Kal” konseri de bekliyoruz…

***

Katılanların “bizden-sizden” ayrımı olmaksızın...

Sıla da olsun, Sibel Can da…

Bulutsuzluk Özlemi de olsun Orhan Gencebay da…



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/her-ser-de-bir-hayir-vardir/14506