Amerika’dan Koronavirüs günlüğü-2/Morale ihtiyacımız var 
Neşe ÖNEN

Sanırım bu köşe okurları, uzun yıllardır Amerika’da hemşirelik yaptığımı biliyor olmalılar. Ben, gece 12 saatlik vardiyeler halinde çalışıyorum. Ev halkı içerisinde karar aldık; dışarı zorunluluk olmadıkça bir kişi hariç kimse çıkmasın. Zaten işe gitmek zorunda olduğum için, dışarıya ait alışveriş gibi günlük işler de benim sorumluluğumda. Dolayısıyla, iki günde bir, sabah yedi otuz gibi işten çıktığım günler, mutfak ve diğer ihtiyaçlar için direk alışveriş merkezine gidiyorum. Evimize yakın olan bir tanesi yirmi dört saat açık. Neyse ki Amerika’da, bu türden 7 gün- 24 saat açık alışveriş merkezleri heryerde var. Bu tür marketler, genellikle geceleri stoklama yapıyorlar. Corona Virüs pandemisinden sonra, tuvalet kağıdı ve temizlik malzemeleri stokları erimeye başlayınca, erken uyananlar bu tür marketlere koşar oldular. Bu nedenle ben de işten çıkar çıkmaz, evimize yakın olan bu marketlerden birine gidiyorum.

Son günlerde, yeni bir uygulama başlattılar. Otomatik kapılardan biri yalnız girişe, diğeri ise çıkışa tahsis edildi. Üstelik, alışverişe gelenleri, otomatik kapıdan en az iki metre aralıklarla ve teker teker içeri alıyorlar. Markette çalışanlar artık zorunlu olarak maske kullanıyorlar. Ben zaten hastahaneden çıkıp direk markete gittiğim için, maskemi hiç çıkartmamış oluyorum. Bazen alışveriş esnasında bazı ilginç durumlar yaşadığım oluyor. Bunları sizinle paylaşmak isterim.

Geçen gün, bu ilginç olaylardan ikisini üst üste yaşadım. İlkin, alışveriş cartını (tekerlekli alışveriş arabası) iteleyip bir şeylere bakındığım sırada, yaşlıca bir market görevlisinin herkesin duyabileceği yüksek bir tonda bana doğru bağırdığını ve el salladığını farkettim. Önce anlayamadım. Yüzüne yayılmış geniş bir gülümseme ile etraftakilerin de dikkatini çekebilecek tonda ne söylemeye çalışıyor diye, bir an düşündüm. Sonra, defalarca; ”Thank you, thank you so much lady” dediğini ayrımsadım. “Allah Allah, ne yaptım ki ben bu adama, şimdi bana durup dururken teşekkür ediyor” diye duraksadım. Market görevlisi bu sefer aramızdaki mesafeyi koruyarak, tezahürat şeklinde “Thank you, thank you very much, you are a nurse, you take care of us” diye bağırmaya başlayınca, nihayet dank etti; hemşire olduğum için bana teşekkür ediyordu. İster istemez utandım elbette. “Bir şey değil” diyebildim sadece...

Alışverişim bitmişti. Ödeme için kasaya yaklaşmıştım. O ara bir telefon görüşmesi yapmam gerekti. Telefona dalmış vaziyetteyken, bu kez ön sıramda yer alan genç bir adamın el, kol hareketleriyle ve kızgınca bir ses tonuyla bana bağırdığını gördüm. Genç adam bir taraftan “Back up, back up” diye bağırıyor, bir taraftan da eliyle havada geriye doğru, silkelemeye benzer hareketler yapıyordu. Tam dikkat kesilince; “Geri git, mesafeni koru” diye beni uyardığını anladım. Meğer, telefona dalmış, aramızdaki mesafeyi iki metrenin altına düşürmüşüm. Malum üzerimde hastahane üniforması, yüzümde maske, mikrop taşıma bakımından en riskli aday sayılırım! Yine çok utandım ve genç adamdan defalarca özür dilemek zorunda kaldım; parasını ödeyip giderken bile, hala bana ters ters bakıp,  dövecek gibi kızgınlıkla kafasını sallıyordu...

O gün tüm bu yaşadıklarıma gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Bir taraftan hemşire olduğun için takdir edilmek ve alkışlanmak... Diğer taraftan, hemşire olduğun için kara bir leke gibi görülmek ve korkulmak... Bütün bunları şunun için yazdım; basından izlediğim kadarıyla, Türkiye’de de sağlık çalışanlarına karşı tepkiler hemen hemen aynı. Bunlar insani tepkiler. Böyle algılıyor ve değerlendiriyorum. Ama bir de şöyle düşünelim; ben evde dahi aileme bir şey taşımamak için, yemek ve iş yaparken, nefes alma zorluğuna rağmen sürekli maske ile dolaşıyorum. Kedilerim bile yüzümdeki maskeden korkup yanıma yaklaşmıyorlar. Günlerdir ailemdeki hiç kimseye sarılamadım. Aynı sofrada yemek yemedim. Bu anlamda zaten büyük bir izolasyon yaşıyorum. Diğer meslektaşlarım da aşağı yukarı böyle. Evet kabül ediyorum; biz sağlık çalışanları taşıyıcı olmak bakımından en riskli gruptayız. Ancak biz de insanız ve zaten psikolojik ve fiziksel çok büyük stres ve yorgunluk altındayız. Bizi dışarıda görünce herkes mesafesini korusun, maskesini taksın ve yakın temastan kaçınsın. Ama lütfen bizlere “Öcü” muamelesi yapılmasın. Beni görünce uzaktan el sallayan marketteki yaşlı amcanın yaptığı gib; uzaktan el sallamanız ya da içten bir gülümsemeniz bize o kadar çok moral verecek ki... Buna biraz özen gösterebilir miyiz?



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/amerika-dan-koronavirus-gunlugu-2-morale-ihtiyacimiz-var /14449