Yoksa Araplaşıyor muyuz?
Kemal ARI

Oldum olası toplumsal olaylara hep ilgi duydum…

Türkiye Cumhuriyeti’nin dönüşüm ve değişim süreçlerini ele alıp irdelerken, ister istemez toplumsal olayları dikkate almanız gerekiyor.

Bir de en ilgimi çeken yan, çevre ülkelerdeki değişimin yönü ve hızı ile Türkiye Cumhuriyeti’ni karşılıklı olarak izlemek bana hep heyecan verdi…

Bir yandan da özellikle Suudi Arabistan’daki toplumsal yaşamın geri ve ilkelliğini yıllar içinde hep izledim, bu konu üzerine okumalar yaptım ve notlar tuttum…

İleride “Kral Abdullah’ın Ülkesi” başlığı ile bir kitap yazmayı bile düşünüyorum…

***

Bu ülke ile ülkemizi 1923'lerde başlayan toplumsal değişimin yönü ve hızı dikkate alındığında, yıllar ilerledikçe hemen hiç karşılaştırma olanağı bile kalmamıştı. Çünkü Türkiye füze gibi bulunduğu ortamdan fırlamış, Atatürk Devrimleri'nin etkisiyle yönünü çağdaş batıya dönerek, modern insan ve yurttaş kimliğini insanına vermeyi başarmıştı…

Türk Tarihi'nin erken dönemlerinden gelen töreler de bu değişime hız veriyor; insanımızın ruh yapısının gerçekte ne kadar demokrat ruhlu olduğu ortaya çıkıyordu. Aradan yıllar geçti.

Bugün bakıyorum; bu iki ülke arasında toplumsal yönden benzerlikler ve farklılıklar nedir diye...

Teknolojide bir sorun yok; orada da insanlar en lüks araç gereci kullanmayı seviyor, bizde de…

Ancak toplumsal yapı ve kültürel oluşuma baktığınız zaman, diyebilirim ki Suudi Arabistan neredeyse bir adım atmadan olduğu yerde duruyor.

Kadına ehliyet verilme kararını, ya da yakın zamanda öldürülen bir prensin açıkladığı ılımlı İslam görüşünü falan geçin!

Arabistan'ın bu yönlerde daha büyük adımlar atmaya zerre kadar niyeti yok…

***

Ya ülkemiz?

A beyler!

Zihniyet ve toplum yapısı olarak toplumumuz ikiye bölünmüş durumda.

Bunun karşısında olan kesim ise; kendini büyük bir tehlike altında hissederek, yönünü batıya dönmüş, çağdaş yaşama doğru yol alıyor.

Böylece toplumun bir kesimi Arabistan'daki toplumsal yaşayışa doğru ilerlerken, bir kesimi de onlarla olan arasını daha da açarak, batılı bir yaşam biçimini algılıyor…

Yani toplum kesimleri arasındaki ayırım, daha da keskin biçimde açılıyor…

Büyük kesimin yüzü Batı’ya dönükken, belli bir kesim de Türkiye’nin gelenekleş yaşam biçiminden de kaçarak, demokrasiyi bile ret eden bir dini anlayışa doğru sürükleniyor…

Apaçık, şeriatı savunuyorlar görmüyor muyuz?

Bu yetmiyormuş gibi şimdi ortalama beş milyonluk bir Suriyeli Arap nüfus, nüfusumuza eklemlenmiştir. Doğum oranları çok yüksek olan bu kesimin, 20 seneye 15 milyona ulaşacağı sanılmaktadır…

***

Dikkat edin, bizde olmayan hastalıklar bize sirayet etmeye başladı:

Her gün akıl almaz örnekler okuyoruz ve bunların hemen yanı başımızda olduğunu artık biliyoruz.

Bir de yaşamın kendi ritmi var:

Bu durum nereye gidecek?

Göreceğiz...



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/yoksa-araplasiyor-muyuz/14234