En yakışıklı ‘kötü’ adam!
Mehmet KARABEL

Türk Sineması’nın “bedbaht” yıldızı çoktur…

O da…

Onlardan biriydi…

Jönleri kıskandıracak kadar…

Hatta onlardan daha yakışıklıydı…

Ne var ki; hiç başroldeki “esas oğlan” olamadı…

Ama şunu başardı:

Esas oğlanı oynayan yıldızlardan daha parlak ışık saçtı…

İnanılmaz gösterişli bir aktördü…

Kadınları yeşil-ela gözleriyle süzmesi…

Janjanlı sözlerle akıllarını başlarından alması…

Unutulur gibi değil…

 

***

 

Özellikle yatak odası sahnelerinde…

Sinsi gülümsemesiyle…

Efsane oldu…

Hele hele ekoseli ropdöşambır giymişse…

Tatlı tatlı konuşurken…

Dudaklarında sinsi bir gülümsemenin yansıması varsa…

Viski’nin içine çaktırmadan…

Uyku ilacı yerine geçen bi’garip toz atıyorsa…

Seyirciler…

Hemen birkaç dakika sonraki sahneyi düşünürlerdi:

“Acaba bu kıza nasıl bi’fenalık yapacak?”

Bi’şi söyleyeyim mi?

İlaçlı gazozda Nuri Alço bile O’nun kadar başarılı olamadı…

O her şeyi zorla yapmaktan yanaydı…

Bizim yıldızın kadınları asla ürkütmeyen…

Eşsiz bir “cazibesi” vardı…

 

***

 

Siz, biz, yaşıtlarımız…

O’nu…

Türk Sineması’nın “En Avrupai Yüzü” olarak tanıdık…

Oysa…

İstanbul’un meşhur kapalı çarşı esnaflarından birinin oğluydu…

Döşemeci oldukları için…

Soyadları “Döşer”di…

Yeşilçam’ın ünlü yapımcısı Türker İnanoğlu…

Çarşıyı gezerken…

Önder Somer’i keşfetti…

Film yıldızı yapmaya ikna etti…

“Önder” kelimesini yerinde bıraktı; soyadını “Somer” yaptı…

1960’lı yılların başıydı…

Filmin adı; “Senden Ayrı Yaşayamam”dı…

Romantik dramaydı…

22 yaşındaydı Önder Somer…

Film gösterime girdikten sonra…

Yaktı, kavurdu ortalığı…

İlk filmde iyi kalpli “esas oğlan” olmuştu…

Ama…

Ya sonra?

 

***

 

Yeşilçam, o tarihlerde Hollywood’u…

Adım adım takip ediyordu…

Baktılar…

Kötü adamlar hep gösterişli…

Belki iyi kalpli esas oğlan kadar yakışıklı değiller ama…

Kısa süreli de olsa…

Esas oğlanı bekleyen “esas kızı”ın…

Aklını başından alacak kadar çekici erkekler…

Beyaz perdeye kaymaya başlamıştı…

Yeşilçam yapımcılarının eteklerinde ziller çaldı…

Başroldeki aktörden gösterişli…

Esas kızın bile soluğunu kesecek o tip…

Ellerinin altındaydı…

Aradıkları “clark gable bıyıklı” iki numaralı jön…

Önder Somer’den başkası olamazdı…

 

***

 

Seviyormuş gibi yapıp can yakan…

Kadınları önce kandırıp, sonra ağlatan…

Dünya yakışıklısı bir aktör gökten adeta zenbille inmişti…

 

***

 

Türk Sineması bir anda…

Perdede göründüğü anda iç geçirten…

Filmin sonunda her kötü adamın başına gelen gibi…

Ölürken bile…

İyilerden af dileyerek gözlerini kapatan…

Bir aktör kazanmıştı…

Çok ünlü oldu…

 

*** 

 

O günlerden yaşanmış bir olay…

Günlerden bi’gün…

Ayhan Işık, bizimkine takılıyor…

“Kim daha çok tanınıyor; var mısın iddiaya?”

Beyoğlu’nun…

Karşılıklı kaldırımlarında…

Aynı yöne doğru yürümeye başlıyorlar…

Amanın, o da ne?

Ayhan Işık’ın arkasında topu topu beş hayranı…

Önder Somer’in arkasında 40 kişi…

Neden?

Millet merakta…

“Acaba bu kötü kalpli adam şimdi nereyi karıştıracak?”

 

***

 

Hep şunu merak etti Türk seyircisi…

Sahi…

İnsanın yüzü…

Bu kadar temiz, saf, iyiliksever bir ifadeye sahipken…

Nasıl olur da bir kaş kaldırmayla…

Dudağının kenarına yerleştirdiği haince bir gülümsemeyle…

Bir anda…

Niyeti bozuk kötü bir adama dönüşür?

 

***

 

15 yıla yakın 300’den fazla filmde oynadı…

Yeşilçam'ın tam aradığı Avrupai bir tipti…

Yakışıklı yüzü…

Briyantinli saçları…

İnce kaytan bıyıkları…

Renkli gözleri…

Soğuk bakışları…

Belli belirsiz sinsi gülümsemesiyle…

Ve dahi…

Kadınları ilaçlı içki ile uyutma söz konusu olduğunda…

Kendine has özel bir tipleme yaratmıştı…

70’li yılların ortaları gelip çattığında…

Türk Sineması’nda ekonomik koşulların zorlamasıyla…

Seks filmleri furyası başladı…

“Benden buraya kadar…” dedi…

SODER’in (Sinema Oyuncuları Derneği) yönetimine girdi…

Suadiye’de kuaför salonu işletti…

Kapalı Çarşı Esnaf Derneği’ne başkanlık yaptı…

Aynı kadınla (Tendü Döşer) iki kez evlenmek nasip oldu…

Biri kız, diğeri erkek iki evladı bağrına bastı…

Ancak…

 

***

 

Bir daha…

Asla…

Yeşilçam’ı hiç anmadı…

 

***

 

Gözümüzün önünde hep şöyle kaldı…

Kendisine yalvaran…

Ayaklarına kapanan kadınlara karşı…

Hiç itibar etmeyen…

Gözünü kırpmadan…

Duygusuzca…

Sabit ve yıkılmaz kalabilerek…

Binlerce erkeğin idolü oldu…

Ne kadar garip değil mi?

 

***

 

Dedik ya…

Başlarken bu hikayeye…

Bahtsızdı…

Bir akşam…

1997 yılının Nisan ortalarıydı…

Tem Otoyolu Sapanca Mevkii’nde…

Kullandığı otomobile bir kamyon çarptı…

Ağır yaralanmıştı; hemen Adapazarı Tıp Merkezi’ne kaldırıldı…

Yaşamla savaşı bir ay sürdü…

16 Mayıs 1997’de…

60 yaşına yeni girmişti ki…

Bir yıldız söndü…

Aradan 22 yıl geçti…

Önder Somer’in filmleri hala büyük ilgi görüyor…

Türkiye’nin…

Son 60 – 70 yılında nasıl da derin bir iz bırakmış?

Nokta…

 

Sonsöz: “Geçmişi unutmayın ama hep geçmişle de kalmayın… / Anonim…”



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/en-yakisikli-kotu-adam/14005