İzmir’in muhalifliği
Tayfun MARO

İkibinli yıllarda, İzmir Erdoğan’a direnmekle ün yaptı.

Saray’ın korkulu rüyası İzmir, iktidara yıllardır direniyor, teslim olmuyor.

Türkiye, Erdoğan yönetimine direnmeyi İzmir’den öğrendi.

Eğitim düzeyinin ve hayat standardının yüksek olması, liman şehrinin kozmopolit yapısının getirdiği tolerans fikri, her ne kadar o kozmopolit yapı geçen yüzyılın başında yok olduysa da, şehri iktidarlara karşı dirençli kılıyor. İzmirli, iktidarlar tarafından cezalandırılmak pahasına oy vermiyor. Kazanan ata oynamak gibi bir alışkanlık yok.

Fakat bu muhalif olma hali itiraz kültürünü öyle güçlü şekilde besliyor ki “her şeye karşı durmak” olağan bir tavra dönüşmüş bulunuyor.

Hayatın yavaş aktığı bu şehirde, genel karşı durma halinin ötesinde, bir de muhalifliği gündelik hayatın rutini olarak yaşayan tuzu kuru muhalifler var ki kendilerini adeta sürekli gündem yaratmakla yükümlü kılmışlar...

Tuzu kuru muhalifler kışın ağırlıklı olarak Alsancak mekânlarında, yazın da sahil kasabalarında boy gösteriyorlar.

Onları özel yapan, kapitalist sistemin değer ve kurallarını savunmayı sosyalizm, kuralsızlığı ise kapitalizm saymalarıdır.

Kapitalist sistemin disiplin ve kurallarını delmeye çalışan yatırımcılarla mücadele, sistemin meselesidir. Mücadele edelim ama bu gerçeği de görelim.

Öte yandan, toplumlara bakan yüzü çok düzgün görünürken, kapitalizmin görünmeyen yüzü oldukça kirlidir. Sistemin efendileri göz yummadığı takdirde büyük suçları işlemek mümkün değildir. Mafyatik örgütler illegaldir ama sistemin izin verdiği kadar suç işleyebilir.

Bu aralar İzmir’in gündeminde gökdelen tartışması var.

Kanımca, bir gökdelenin veya bir yolun nereye nasıl yapılacağı bir sistem sorunu olmalı...

Ve tam burada bir tercih yapıyoruz; Kapitalizmin ömrüne ömür katmak isteyenler, kuralları savunuyor… Hedefteki yatırımcı ise, mevzuata takılma riski varsa, bir iki dener, yangından mal kaçırmak derdinde olduğundan, döner gider.

Bu olan bitene benim yaklaşımım şöyle; Sosyalist muhalefet olmasa, kapitalist sistem çoktan çökmüştü.

Muhalefetin içinde düştüğü bir başka paradoks; çaresizlik üreten eleştiriye dayalı muhalefet anlayışında ortaya çıkan, hedef aldığı kişileri yok etme arzusu ve bu arzunun yarattığı husumet, çözümden gayrı her amaca hizmet ediyor. Uzlaşmak, en uzak ihtimaldir.

Uzun sözün kısası, İzmir, içe dönük muhalefeti seven grupları aşarak ülke muhalefetiyle yeniden buluşmalı.

31 Mart seçimlerinde metropollerin ayağa kalkmasıyla başlayan direniş yol alıyor. İzmir, İstanbul ve Ankara, yeni siyasetin yollarına taş döşüyor.

İslamcı rejime direnişin sembolü haline gelen İzmir’in sorumluğu var.

İçe dönük tartışma ve eleştiri ikliminde yaşamayı seven gruplara küçük bir hatırlatma;

Günümüz ülke koşullarında, bir belediye başkanı direniyorsa, onu koltuğundan etmek Saray için zor olmamalı. Fakat bir şehir direniyorsa, ona Saray’ın da gücü yetmez.

Türkiye’de, tarihsel bir dönüşümün öncülleri ortaya çıkmaya başladı.



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/izmir-in-muhalifligi/14003