Gökdelen gündemi ve ötesi
Engin ÖNEN

Partililerin (CHP) şu anda tek gündemi var. İlçe ve il kongreleri ile adaylıklar pazarlığı... Oysa İzmir’in gündeminde oldukça önemli ve belki de dönüm noktası olacak bir konu var... Konak’da inşaat hazırlıkları süren gökdelen…

Siyasi cephede Büyükşehir ile Konak Belediye Başkanı karşı karşıya gibi bir durum var. Tartışma her açıklamadan sonra yatışacağına biraz daha yükseliyor. Nitekim, “Ege’de SonSöz” ailesiyle Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in buluşması haberinde yer alan açıklamalar, tansiyonu biraz daha yükseltti…

Tartışmanın gündeme oturmasına ve her geçen gün tansiyonun yükselmesine öncelikle “iki nokta” katkı yapıyor… Birincisi, bu devasa yapı için seçilen yerin, “siluet ve şehircilik ilkeleri” ile bağdaşmaması iddiasıdır. İkincisi, Başkan Soyer’in Seferihisar tecrübesi ve aday adaylık sürecinde çevreci bir profil çizmesi ve bugün aldığı tutum ve beyanatlarının bununla uyuşmadığı yönündeki algıdır...

***

Önceki Başkan Aziz Kocaoğlu’nun şehircilik, kalkınma ve koruma konularında tavrı zaten belliydi. Ama Tunç Soyer, pek çok sivil ve hukuki mücadelesi ile farklı bir çizgi tercih ediyordu. Nitekim bu yöndeki çok sayıda beyanatı bu tartışmalarda hatırlatılmaktadır…

“Ege’de SonSöz” ailesiyle buluşmasında, Tunç Soyer, ısrarla, belediye başkanının asıl ve öncelikli görevinin, o şehri korumak olduğunu tekrarladı…

***

Ancak yatırım, şehir koruma ve dikey yapılaşma konusunda odalar, sivil toplum kuruluşları ve çevreci gruplarla biraz “mesafeli konuma” düşmüş bulunuyor. Açıkça söyleyelim, bu tarif ettiğimiz ve bazen itibarsızlaştırmak için “istemezükçü” olarak da etiketlenen kesimin seçim öncesi adayı, büyük ekseriyetle Tunç Soyer’di…

Başkan Soyer’e bunu çeşitli biçimlerde ifade etme fırsatımız oldu. Kendisi de bu kesimi önemsediğini, şehir için bunun kazanç olduğunu söyledi.

O halde geriye “demokratik diyaloga” şans vermek kalıyor. Yani kategorik atışmalar yerine, karşılıklı olarak endişelerin anlatıldığı ve önerilerin üretildiği mekanizmalara ihtiyaç var. Aksi halde aradaki mesafe açılacak ve kentte yararı olmayan inatlaşmalar yaşanacak. Nitekim ilgili holdingin CEO’sunun “İster iki kat, istersek 150 kat ekleriz…” ifadesi buna davetiye niteliğindedir…

Gökdelen, çağın ihtiyacı olabilir... Ama her yere ve her şeye rağmen yapılabilir mi?

***

Kayırmacı devlet anlayışında ruhsat almak o kadar kolaylaşmış durumda ki, üç defa mahkeme kararı alsanız da dördüncü başvuru mümkün. Biz Çeşme’de taşocakları mücadelesinde bunu çok daha fazla sayıda yaşadık.

Mahkeme iptalleri varsa, bu ruhsat yasal değil demektir. Bu meşruiyetin hukuki basamağını oluşturur. İlgili odalar, sivil toplum kuruluşları ve o şehirde yaşayanlar istemiyorsa, bu da en az yasalar kadar önemlidir. Bu da meşruiyetin demokratik kaynağıdır…

İzmir Kordon yolu, Konak Meydanı’nda AVM projeleri ve daha niceleri hukuki ve demokratik mücadelelerle engellenmiştir. Bu engellemeler, İzmir’i değersizleştirmemiş, tam tersine değerlerinin korunmasını katkı yapmıştır…

Gezi Parkı direnişi unutulmamalıdır. Şehircilik, sivil toplum ve demokrasi tarihimizde yaşanmış en önemli olaylardan biri olan bu olay da, “istemezükçülük” olarak değil de “itiraz” olarak değerlendirilmelidir…

NOT: “İzmir’de kentsel rant değil, gerçek anlamda üretim yatırımı yapacak, istihdam yaratacak hiç bir yatırımcı engellenmemiştir… / Hasan Topal…”



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/gokdelen-gundemi-ve-otesi/13991