Batı ile yolun sonu mu?
Tayfun MARO

Uluslararası kapitalist sistemin batı cenahında, AB ve ABD ile yaşanması muhtemel bir yol ayrımının öncülleri ortaya çıkmaya başladı.

Öyle ki Türkiye, doğu blokuna yöneliş koşullarını konuşuyor.

Yeni yönelimlere göre, Küresel Dünya düzeninde, batılı emperyal güçlerin Ortadoğu’da ileri karakolu, Kürdistan oluyor. Bu güvenlik hattına Ermenistan’ın da eklemlenmesi için ayrıca çalışmalar sürüyor.

Solun “emperyalist” dediği batılı emperyal güçler, bölgede oyunu yeniden kuruyor; Kürtler, Ermeniler ve bazı Sosyalist gruplar ile güçlü bağlar kurmuş bulunuyor.

Bu ittifak karşısında, Türkiye’nin doğu blokunda yer almasını isteyenlerin ve islamcıların elinin çok güçlendiğini söylemek, kehanet sayılmaz.

Yeşil kuşak aşkına islamcı örgütlerle içli dışlı ilişkiler kuran Türkiye’de, sosyal zemin ve devlet kurumları Erdoğan yönetiminde kayda değer ölçüde islamlaşınca, Batı’nın Türkiye’ye sırt çevirmesi için gerekli koşullar oluştu.

Batı, Türkiye’ye güvenmiyor; 1960, 1971, 1980 yıllarında, Sovyetler Birliği ile kurduğu ilişkiler yüzünden askeri darbelerle alaşağı ettiği siyasi kadrolara hiçbir zaman güven duymadı.

O kadroların günahı, Türkiye’nin hızla sanayileşmesini sağlayacak yatırımları yapmaktı… Sovyetler Birliği ile yapılan yatırım anlaşmaları, batı tarafından “tehlike” olarak algılandı.

Birinci Dünya Savaşı’nı izleyen dönemin koşullarında, sosyalist blokun ortaya çıkışıyla oluşan iki kutuplu Dünya düzeninde Türkiye’ye mecbur kalan Batı, yüzyıllık “zoraki nikâhın” sona erdiğini, her fırsatta dile getirmeye başladı.

Türklerin bu topraklarla olan aidiyet duygusunu bir türlü içine sindiremeyen Batı, kendi kültürüne yabancı addettiği Türklere karşı, insani olmayan duygular besliyor.

Ve ne hazindir, bu insani olmayan duygular, Türkiye’deki sosyalist çevrelerden de azımsanmayacak destek görüyor.

Hâlbuki batı kültürü doğu Akdeniz’den, 3 din ve 4 kitabın ortaya çıktığı topraklardan başlar. Ve Türklerin batılı olmak için ABD’nin veya Avrupa’nın icazetine ihtiyacı yoktur.

Seksenli yıllarda ASALA’yı geri çekip PKK’yı sahaya süren batı bloku, bir aşamayı daha geride bırakmış bulunuyor.

Bu yeni aşamada, belli ki Türkiye çok yönlü baskı altında bırakılacak. Din ve etnisite grupları arasında derinleşen ayrışma, dış dinamiklerin etkisine girecek.

Batı blokunda, Türkiye-Rusya ilişkilerini zora sokacak kararlar alınırken, Kürdistan oluşumu destekleniyor. Kürdistan’ı temsil eden gruplara, uluslararası kuruluşlar nezdinde meşruiyet kazandırılıyor.

Ermeni soykırım kartı bir kere daha açılıyor. Eski hesaplar karıştırılacak, tehcirin yol açtığı büyük felaket yine soykırım olarak nitelendirilecek. İmparatorluk tasarruflarının faturası, Cumhuriyet’in önüne bırakılacak.

Fırat’ın her iki yakasında askeri operasyonlar yapan Türkiye yalnızlaşıyor; sınır güvenliğini sağlamak için Kürtlere dokunursa ABD’yi, Suriye’ye dokunursa Rusya’yı buluyor karşısında. Sadece bölgesinde değil, Dünya ölçeğinde yalnızlaşıyor, Türkiye.

Böyle zor bir zamanda, Batı tarafından uygulanacak ekonomik ambargoyla ülkenin destabilize edilmesi muhtemeldir. Ülke zaten ayrışan din ve etnisite gruplarının baskısı altında…

24 Ocak kararları ve 1980 darbesiyle başlayan Cumhuriyet’in tasfiye süreci, ikibinli yılların başında, ılımlı islamla yeni bir aşamaya geçmişti; Şimdi, içeride üç parça olmuş, dışarıda yalnız kalmış Türkiye, tarihinin belki de en ağır bunalımına sürükleniyor.

Anadolu, yeni bir kurtuluş mücadelesinin eşiğine getirildi.  

Herkes eteğindeki taşları bir an önce dökmeli.



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/bati-ile-yolun-sonu-mu/13870