Gayya kuyusundan haberler
Tayfun MARO

Kuran’da geçen Gayya Kuyusu, cehennem çukurudur… Seküler toplumda, içinden çıkılamayacak ölçüde karmaşık işlerin döndüğü yeri ifade etmek için kullanılıyor.

Her halükarda, bu deyimin Suriye’de, Ortadoğu’da, Arap dünyasında yaşananları, olan bitenleri çok iyi anlattığını düşünüyorum.

Arap âleminde, diplomatik ilişkilerde, akşamdan sabaha değişen kararlar olağandır. Bu hal, Gayya kuyusu deyiminde ifadesini bulur. Kaygan zeminde nasıl hareket etmek gerektiğini bilmeyen diplomatların Ortadoğu’da başarılı olma şansı pek yoktur.

Bu nedenle, Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda yürüttüğü askeri operasyona karşı dikkat çeken tutarsız, ciddiyetten uzak ve değişken tepkilerin geri planında, bu Gayya kuyusu etkisini hesaba katmakta yarar var.

Sadede geleyim. Suriye’de süren askeri operasyona verilen tepkilerin ve alınan kararların tutarsızlığını, oynanan tuhaf köşe kapmacayı şaşkın ve endişeli izlerken, ağaların bizimle neden eğlendiğini anlamakta zorlanıyorum. Verilen demeç ve atılan tweetlerle yaratılan algı can sıkıyor. Zekâmızla alay ediyorlar.

Kabul etmeliyiz ki emperyal güçler tarafından yönetilen süreçlerin ve son derece karmaşık ilişkilerin bölgeye getireceklerini öngörmek neredeyse imkânsız. Dinamiklerin nasıl işlediğini, değişkenlerin nasıl hareket ettiğini anlamak mümkün değil.

Çok bilinmeyenli bir denklemin hazırlamakta olduğu kötü sürprizlerine hazır olmalıyız.

Örtülü ilişkiler ağının satranç tahtasında yapıldığını gördüğümüz hamleler, görmemiz istenen hamlelerdir. Göremediğimiz hamlelerin ne olduğunu ise, bir takım sonuçlar ortaya çıktıkça anlayabiliyoruz. Tıpkı Kuveyt’e girdikten sonra Saddam’ın başına gelenler gibi…

Şimdilik, kapitalizmin metropollerinden çıkan karara göre, görebildiğimiz veya gösterildiği kadarıyla, “Kürt devleti” kurulması uygun görülmüş... Karar alıcıların kullandığı dil ve gelişen olaylar böyle bir karardan istikamet alıyor.

Tam da sanayi toplumları ve ulus devletler tarih sahnesinden çekilmeye hazırlanırken, Kürt etnisitesine dayalı ulus devletin Kürtlere ne hayrı olur, bilemiyorum; ama efendilerimizin bir bildiği var ki böyle olsun istiyorlar.

Hal böyle iken, olanlara kimi Kürt örgütlenmelerinin hazırladığı sosyalist kılıfı da hiç ikna edici bulmadığımı söylemeliyim.

İnsan hakları ihlallerini bir Dünya problemi olarak görmek ve etnisite bağlamını aşmak gerekiyor. “Ezen ulus-ezilen ulus” şablonu mevcut duruma uymuyor.

Kürdistan oluşumunun hemen yanı sıra, Suriye sınırında Türkiye’nin oluşturduğu güvenlik koridoru ve Suriye’nin toprak bütünlüğü, uluslararası platformlarda çok tartışılacak ve bölgenin kaderini belirleyecek kritik konulardır.

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren Ortadoğu’da aldığı pozisyonda ısrarlıydı. Yeni Türkiye’de bu tutumu pısırıklık olarak niteleyen İslamcı yaklaşım, bölgede aktör olmayı yeğledi. Ve bu arzunun faturası önümüze konmuş bulunuyor…

Yüzyıl önce, Osmanlı İmparatorluğu’nun doğu politikaları çökerken, yeni Ortadoğu haritasını çizen emperyal güçler, bugün diyorlar ki; “Olmadı, yeniden çizelim!”

Neden olmasın, 20 milyon kadar insan daha öldürür, haritayı yeniden çizersiniz! Hamaset ve kahramanlık hikâyeleriyle yazılan tarihi de promosyon olarak verirsiniz.



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/gayya-kuyusundan-haberler/13803