Ak Parti Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekçi vaatlerini açıkladı. Normal, her adayın açıklayabileceği vaatler. Siyasetçi vaatte bulunacak ki oy alabilsin. Mantıklı projeler olduğu takdirde kimsenin itirazı olmaz. Ancak Sayın Zeybekçi “Gelin İzmir’e bir Anayasa yapalım” değince, ürperdim Çünkü reform diye getirdikleri her Anayasa taslağı özgürlüğümüzden, hukukumuzdan, adaletimizden, yaşam biçimimizden birazını alıp götürdü. Sonuçta, uygulanmayan, kağıt üstünde kalmış bir Anayasamız var ki, yarın öbür gün Sayın Bahçelinin; “Nasıl olsa uygulanmıyor, getirin taslağı kaldıralım” demesiyle kağıt üzerinden kaldırılması da mümkündür. Anayasa demek kural demektir. Eğer İzmir’e bir Anayasa yapılacaksa kurallar konulacak demektir. Bu da, yaşantımıza özgürlüğümüze müdahale demektir. Kendi adıma reddediyorum. Bu şehrin Anayasası özgürlüktür. Dokunmayın yeter. YAYALARIN GEÇİŞ ÜSTÜNLÜĞÜ Yayalara, yaya geçitlerinde geçiş üstünlüğü sağlandı ya; işler nasıl gidiyor diye bulunduğum her yerde araçların yayaların hareketlerini takip eder oldum. Avrupa’dan gelenler anlatırlardı imrenirdik. İnsana verilen değer derdik; bu nedenle bizde de kabul edilmesine gerçekten sevindik. Amma velakin kural değişmeyle uygulamada değişmiyor maalesef. Yayalardan başlayalım mesela. Hemen hiç anlaşılmamış. Cadde boyunca trafiğin akış hızına bakmaksızın yaya geçitlerinden farklı yerlerden geçiyorlar. Yaya geçidinden dört metre ilerisinden geçeni gördüm. Kırmızı ışıkta geçeni gördüm. Araçlara gelince; biraz daha özenliydiler. Özel araçların kurala daha çok uymaya çalıştıklarını gördüm. Taksiler, dolmuşlar, ticari araçlar ve dahi magandalar aynı keyifte. Onun için siz siz olun yaya geçidinde dahi ayağınızı asfalta koymadan önce bir daha düşünün. Bir araç çarparsa belki haklı olursunuz ama bu haklılık yakınlarınıza tazminat kazandırmaktan baş bir işe yaramaz… Bu arada şu dolmuş kornalarını kesmenin bir yolu yok mu? Gerçekten rahatsız ediyorlar… SESSİZLİK DÜŞLERİ Gümüldür’de Mandalin bahçelerinin yeşile tutuştuğu saatler Sessizlik düşleri dolaşıyor ayaklarıma Ay kırmızıya akıyor ve yakamoz sarı bir göl oluşturmuş lacivertler arasına Karşıda Samos’un ışıkları göz kırpıyor Ve muhtemel Yunan’lı Niko benim rakı içerken ona baktığım gibi bakıyordur uzosunu yudumlarken Sahi biliyor mu acaba Anabelli’yi Hani şu üşütüp denizinden hastalanan sevgiliyi Edgar’ın kara sevdalısı, güzelim Anabelli’si Okaliptuslar oynaşıyor Bir yerlerden Ormancı türküsü yayılıyor dallar arasından Son yazlarındaki çiftler, ruhlarının yetişmesini bekliyor kahverengi bankların üzerinde Nehirler sevda akıyor Kumsallar sevda Henüz olgunlaşmamış bir sevda şiiri kağıda dökülmeyi bekliyor Unuttum bütün isimleri Zamanın adı sevda Kime baksam sevda sevda gülüyor Dalmaya göreyim yeterki Rüyalar sevda Kalkıp sokaklara vuruyorum kendimi Kapılar sevda Yapılar sevda Ve sevdalar martının kanatlarında Nergisler sevda Mevsimler sevda Hafiften yağmur düşüyor bulutlardan Üşüyorum sevdalanıyorum Bütün hasretleri sevdalamışlar Hüzünler sevda Hapisler sevda Sert bir sevda yudumlarım Sarhoşum sevda Zamanım sevda Ölümüm sevda Solgun sarı tenhalar dolaşıyor sabaha karşı Ve herkes yalnızlığına dönüyor. Kırsalında mutsuz memleketimin..