…Ve topa acayip girdi!
Mehmet KARABEL

1 Ekim’de “veda” ederken şöyle demişti:

“Yeter artık, torunlarımı seveceğim…”

Başka?

“CHP’de değişim dedim, sonuna kadar arkasındayım…”

Daha başka?

“CHP’nin politika üretecek mutfağı yok!”

Başka başka?

“Siyaseti bırakıyorum, CHP’yi bırakmıyorum…”

İlaveten başka:

“CHP, 15 bin nüfuslu ilçe belediye başkanını, Zeybekci’nin karşısına çıkarırsa hata olur!”

Bir ilave daha:

“Güvenmediğim adam yanımda duramaz…”

Bu günlere yakın:

“İzmir çantada keklik değil…”

Büyükşehir’deki beklenen buluşmada…

Tunç Soyer’den büyüleri bozan sihirli cümle:

“Sizsiz bu iş olmaz…”

Kocaoğlu’nun cevabı:

“Bize düşen görev harç olup, örgütleri harekete geçirmek…”

Yakın geçmişte:

“Yerel seçimde canla başka çalışmak boynumun borcu…”

Son olarak:

“Zor bir seçim olacak!”

***

Bu sözlerin tamamı son 133 gün içinde söylendi…

Tarihe kayıt düşüldü…

Ancak…

Haftasonu, aşağı yukarı 36 saat önce…

Tunç Soyer’in dediği çıktı…

“Aziz Bey’siz olmuyordu…”

Saha indi, acayip topa girdi:

Nasıl bir “zihniyet” ile konuştu?

“Meydanda CHP yok, iş yine başa düştü!” zihniyeti ile…

Doğru…

Zaman su gibi akıyor…

Sandık başına gitmeye 50 gün kaldı…

Ortalık…

Küsenden, kırılandan, dargından…

Sabahtan akşama değişen adaylardan…

İstifa edenlerden…

Toptan veda eden örgütlerden geçilmiyor…

Kocaoğlu bu…

Gördü “CHP’ye gönül verenlerin gönüllerini daraltan” manzarayı…

“El vermek şart oldu…” demek zorunda kaldı…

***

Belki de…

CHP Çatısı’nın yapamadığını yapmak için…

Topu sektirmeye başladı…

Sözlerinin hedefinde…

“Kibar adam…” dediği…

AK Parti İzmir Büyükşehir Adayı Zeybekci görünse de…

Aslında…

Oklarını AK Parti Hükümeti’ne fırlattı…

İzmir'deki başarı öyküsünün ideolojik kılıflarla örtülmesine izin vermeyeceğiz…” dedi…

Hesap sordu:

“Hani söz vermiştiniz, Halkapınar-Otogan Metrosu için, neden 11 yıldır yapamadınız?”

Sözleri diken gibiydi:

“Üçyol-Buca metrosuna 667 gündür neden onaylamıyorsunuz?”

Gururunu dile getirdi:

“İzmir’de yağmur suyu ayrıştırılması yok, diyorlar… Oysa, İzmir arıtmada Türkiye lideri…”

Sonra İzmirliler’e Ankara’yı şikayet etti:

“15 yıldır Buca Cezaevi’ni yıkıp, ticaret merkezi yapacağız” diyorlar, yapabildiler mi?”

***

Ardından, asıl niyetini açıkça beyan etti:

“Uzunca bir süredir konuşma yapmıyorum… Bakıyorum kim neler söylüyor, neler vaat ediyor? Bugün biraz perdeyi aralayıp, konuşma ihtiyacı duydum... Değinmem gereken birçok konu var. Ama bugün hepsine cevap verirsem, bayrağı alan arkadaşımız nereye götürecek dersem çok zamanınızı alırım…”

Demek ki…

Aziz Bey, topu-tüfeği ile…

Seçim kapısını araladı…

Tüm “yaşananlar”dan sonra…

Hani…

“Aziz Bey, bu saatten sonra parmağının ucunu bile hareket ettirmez… O partisine, partisi de O’na küstü… Kocaoğlu’ndan fayda filan beklemeyelim…” diyenler vardı ya?

Hepsinin yanaklarını pençe pençe kızarttı!

Peki…

Kılıçdaroğlu, Aziz Bey’in topa “böyle” gireceğini bekliyor muydu?

Bence, bekliyordu…

Çünkü onların arasında “farklı” bir frekans var!

Belli ki…

Son 50 gün…

İzmir’de seçim…

Çok “renkli” geçecek…

Eeeee, ne demişler?

“Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır…”

O hesap işte…

Nokta!

Sonsöz: “Bana diyorlar ki, (Eskiden böyle değildin, çok içine kapanıksın!) Cevap veriyorum:  İçindekiyle yetinen gönlüm sizi ne yapsın? / Hz. Mevlana…”



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/-ve-topa-acayip-girdi/12933