|
|
Adı yerel, yöntemi genel: Sonuçları özel bir seçim bu… Yerel yöneticilerin kim olacağına: Genel yöneticilerin karar verdiği bir garip sistem … Bir parti üyesi olarak, ilindeki, ilçendeki belediye başkan adayının kim olacağına, o yörede oturan sen değil; Ankara’da oturan yöneticin karar veriyor… Oy zamanı gelince; onun tayin ettiği kişiye gidip tıpış tıpış oy veriyorsun… Sonra da buna demokrasi diyorsun… Hadi canım sende… Üyelerin katımlıyla bir eğilim yoklaması yok… Kriter yok… Uzlaşma yok… O zaman demokrasi de yok… İktidar partisi AKP’de mutlak otorite; ayni zamanda cumhur reisi olan genel başkan Erdoğan… O, ne derse o… Sorgusuz, sualsiz, tartışmasız biat, itaat… Bıyık bırakmama özgürlüğünün bile olmadığı bir partide; demokrasiden söz etmek mümkün mü? Böyle olunca; Erzincan’lı Binali Yıldırım İzmir’de milletvekili, Ankara’da TBMM Başkanı, İstanbul’da Büyükşehir belediye başkan adayı olabiliyor… Ankara’ya, Kayseri eski Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’yi; İzmir’e, Denizli eski Belediye Başkanını Nihat Zeybek’çiyi getirip aday yapabiliyorsun… Sonra da buna yerel seçim, adına da demokrasi falan diyorsun… Hadi canım sende… Parti içi demokrasi açısından, MHP’nin de, HDP’nin de, İyi Parti’nin de AKP’den pek bir farkı yok… CHP’ye gelince: Önseçimi unutmuş, eğilim yoklamasını rafa kaldırmış, genel başkanın istemi doğrultusunda adayların saptandığı bir yapıdan demokrasi çıkar mı? Ankara’da Mansur Yavaş: Ön seçim veya eğilim yoklamasına girseydi, seçilmesi mümkün müydü? İstanbul’a atanan Ekrem İmamoğlu; bırakın ön seçimden çıkmayı, kamuoyu yoklamalarında ilk üçe kalması mümkün müydü? Yarın İzmir’e atanması muhtemel Tunç Soyer’in, bir ön seçimde şansı olur muydu? Şüphesiz bu isimlerin hepsi ayrı ayrı bir değer ama aday gösterilmelerindeki yöntem demokratik değil… Ülkeye demokrasi getirmek iddiasındaki bir partinin, kendi içinde demokratik yöntemleri uygulamamasını anlamak mümkün değil… Yazımızın başında dedik ya: İçeriğinde demokrasi olmayan, adı yerel, kendi genel, bir garip seçim bu…
Hakim denetiminde ön seçim yok…