Hayat bazen tatlıdır, sevenler kanatlıdır!
Mehmet KARABEL

CHP’nin İzmir Büyükşehir Başkan kaosu…

Üstünüze afiyet…

8-10 gün sonraki “Altıoklu Çatı”da biter mi?

Belli değil…

Hani, şu Bizans Medyası her defasında TV’lerde…

“Benim duyumlarıma göre…” diye başlayan…

Kulis bültenlerine…

Naçizane benim de bi’katkım olsun…

Ama önce bir Nasreddin Hoca fıkrası çıkaralım gömlek cebimizden…

***

Nasrettin Hoca bi’ara kadılık yaparmış… İki kişi birbirinden davacı olmuş… Hoca, birinci kişiyi dinlemiş, “Sen haklısın…” demiş…

Sonra ikinci davacıyı dinlemiş; O’na da…

“Sen haklısın…” demez mi?

Nasreddin Hoca’nın karısı şaşırmış:

“Bey, sen ikisine de haklısın dedin… Olur mu böyle şey?”

Hoca, dönmüş karısına ne demiş, beğenirsiniz?

“Sen de haklısın hanım…”

***

CHP’de durum bu!

Herkes haklı…

İyi de bunca fırtınanın müsebbibi o “haksız” kim?

Aziz Kocaoğlu…

Neden?

Aziz Bey’i antipatik bulanlar bile sıyırıyor kenarından…

Ve diyorlar ki:

“Tamam, bu adaylık senin doğal hakkın… Mazeretin de AK Parti adayı eski bakan Nihat Zeybekci… İyi de, madem bu arkadaşın adını duyunca panikleyip neden adaylığı ilan edildiği gün fikrini değiştirmedin?”

Haklılar mı?

Komsi komsa!

Yani, argoda “fifty fifty / yarı yarıya”

Çünkü, böyle diyenler beş yıl önce…

Binali Bey’in adaylığı açıklandığında…

Aziz Bey koşa koşa partiye gidip…

“Ben adayım” demişti de ondan…

Hoş, daha sonra savunmasını yaptı aslında ve dedi ki:

“Binali Yıldırım aday olmasaydı, ben de olmayacaktım!”

Tarih, bunları yazacak!

***

Şimdi durum az’biraz farklı…

Kimilerine göre Aziz Bey’in müdahalesi…

Siyaset Tarihi’ne geçecek derecede ilginç…

Ha’ni derler ya!

Tam yumurta kapıya dayandığında…

Yani, iddialara göre CHP MYK’da İzmir Reisliği için yanıp kavrulan iki ismin…

Tartışılmasına “iki saat” kala…

“Olacak şey değil, CHP’ye zarar veriyor!” diyenler bile oldu…

Oysa…

Kimilerine göre…

Bu “ayıkla pirincin taşını” durum…

Pek “normale dönecek” gibi değil…

Bence normale döner…

Nasıl döner?

Bir üçüncü, bir dördüncü hatta bir beşinci ismin…

Pişirilip ortaya atılmasıyla…

Şahsen CHP’nin çaresiz kalacağına inanmıyorum…

Tarihe meraklı olanlar iyi bilir…

Kartacalı komutan Hannibal, çok soğuk bir kış gününde 90 bin kişilik ordusu ve yüzlerce fil ile Alp Dağları’nın geçit vermez sarp yamaçlarına vardığında, umutsuzluğa kapılan komutanlarına ne demiş?

“Ya bir yol bulacağız ya da bir yol yapacağız!”

O hesap…

CHP İzmir için ya bir yol bulacak…

Ya da bir yol açacak!

O huzurlu yolun rotası “yeni bir isim” olmalıdır!

Çünkü…

Biraz daha “dedim / dedin” muhabbeti sürerse…

CHP İzmir’in “zarar hanesi” kabarır…

***

Bi’tane daha “antipatik” durum var…

Kocaoğlu, lideri ile yaptığı bi’kaç dakikalık görüşmeyi…

“İzmir'deki tablonun, adaylığımla ilgili tarihi bir sorumluluk yüklediğini ve bundan kaçmayacağımı Sayın Genel Başkanımızla paylaştım…” diye özetliyor…

Ne demek bu?

En basitinden “Ben de adayım” demek…

Bunun üzerine Kılıçdaroğlu ne diyor?

Sayın Kocaoğlu tekrar aday olmak istediğini söyledi ben de aday adayı olabilirsiniz, sorun yok dedim… Neden olmak istediğini ifade etti… Teşekkür ettik, ayrıldı… Çünkü daha önce aday olmayacağını söylemişti…”

Peki, hani o Kocaoğlu’nun “Olmaz…” dediği o iki isim?

Demek ki, adları bile geçmemiş!

Biri CHP Lideri, diğeri 15 yıllık İzmir Büyükşehir Reisi…

Koca koca adamlar yalan mı söyleyecekler?

Hayır!

Yalan söylemiyorlar…

Ama sanki bi’şileri saklıyorlar…

Şöyle düşünelim:

Sabah o bi’kaç dakikalık görüşme olmasaydı…

O malum o iki isim MYK’ya gelecek miydi, gelmeyecek miydi?

Neden bu soruyu soruyorum?

Şundan…

Gazeteciler bodozlama sormuş, aferin:

“Aziz Bey’in, o iki ismin adaylığına karşı çıktığı iddiası var!”

Kılıçdaroğlu’nun cevabı çoook interesting:

“Kişilere dönük rezervi var mı, böyle bir şey söz konusu mu, bana doğrudan aktarılmış değil… Böyle bir rezervi var mı onu da bilmiyorum…”

Hoş, hatta hoş ötesi hoş…

O zaman da Aziz Bey de çıkıp şöyle demeli:

“Evet, ben isim vermedim, sadece Zeybekci’nin gelişinden gıcık kaptım…”

***

CHP bu “kısır” tartışmaları bırakmalı…

Bırakmaz ise n’olur?

O’nu da bir Nasreddin Hoca fıkrasının kuyruğuna takıp…

Anlatalım…

***

Bir gün Nasrettin Hoca kedisini dere kenarında yıkıyormuş…

Oradan geçen bir köylü sormuş:

“Hoca sen bu kediyi yıkıyorsun iyi de bu kedi ölmez mi?”

Hoca, “Merak etme, ona bi’şi olmaz!” demiş…

Daha sonra köylü gitmiş… Nasrettin Hoca yıkmaya devam etmiş…

Bir de bakmış ki, kedi elinde son nefesini vermiş…

Köylü tekrar Nasrettin Hoca’nın yanından geçer olmuş ve sormuş:

“Hocam ben sana bu kediyi yıkarsan ölür dememiş miydim?”

Hoca bu, lafın altında kalır mı?

Yapıştırmış cevabı:

“Ben yıkarken ölmedi ki, sıkarken öldü…”

***

Bitiriyoruz…

Yazıktır bu CHP’ye…

İzmir’in aday adayları helak oldu…

Hayatlarının tadı kaçtı vallahi!

Aynen…

Aynen rahmetli “Sanat Güneşi”nin şarkısındaki gibi:

“Bazen kopar fırtına,

Gönüllerde ızdırap…

Bazen bir meltem eser,

Hakikat olur serap…

Hayat bazen tatlıdır,

Sevenler kanatlıdır…”

Nokta…

Sonsöz: “Unutma; senin için başkasından vazgeçen, bir gün mutlaka başkası için senden vazgeçer… / Hz. Mevlana…”



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/hayat-bazen-tatlidir-sevenler-kanatlidir/12844