Aydınlanma devrimi sanki bu ülkeye hiç uğramadı
Tayfun MARO

“Aydınlanma, insanın kendi kabahati sonucu ortaya çıkan ergin olmama durumunu aşmasıdır.

Ergin olmama, kişinin kendi anlama yeteneğini başkasının yol göstericiliği olmadan kullanamaması demektir.

Kendi kabahati olması da, bu ergin olmamanın, anlama yeteneğinin eksikliğinden değil, başkasının yol göstericiliği olmadan bu yeteneği kullanma kararlılığı ve cesareti eksikliğinden kaynaklanması demektir.”

Kant bu tanımlamayı 1784’te yapmış. İoanna Kuçuradi’nin İnsan hakları: Kavramları ve Sorunları kitabından alıntıdır.

Bu tanımlamaya göre; Aydınlanma bir dünya görüşü değil, kişinin kendi adına yargıda bulunma yeteneğidir. Ve felsefeyle düşünmeyi gerektirir.

Bu tanımlamaya katılmayabilirsiniz. Ancak bu durumda, Modernitenin, Aydınlanma fikrinin getirdiklerine ve Cumhuriyet devrimine nasıl baktığınızı, Atatürkçü düşünceden ne anladığınızı da açıklamanız gerekir. Yoksa hem nalına hem mıhına vuran alaturkalık ve iflah olmaz şark kurnazlığı kaderiniz olur.

Çok gerilere gitmeye gerek yok, 24 Haziran seçimlerinin öncesi ve sonrasında olan bitenler, 300 yıllık Batılılaşma hareketinin trajik sonu hakkında bir fikir veriyor.

Bir tarafta, islamlaşan toplumun bir otoriteye itaat arzusuna cevap veren muhafazakâr Erdoğan; Diğer tarafta, islamcı cenaha ve liderine öykünen, vitrinde başı örtülü anne ve abla, cami cami Cuma namazı kılan ama laik, ilerici, Atatürkçü bir lider adayı… Postmodern düşüncenin en absürd versiyonlarından biri gibi…

Aydınlanma düşüncesi “rakı da içerim namaz da kılarım” düzeyine indirgendiğinde, işte böyle absürd manzaralar çıkıyor ortaya…

İslamcılar gibi takiye yapmıyor ise, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayının islamiyet hakkında pek bir fikri olmadığını düşünüyor, insan; Aydınlanma felsefesi ha keza…

Bir çivi ile başlayan kurtuluş hikâyesinin yarattığı yiğit, bir kurtarıcı olarak, %30’un sevgi ve güvenine mazhar oldu. Seçmenlerin %52,59’u Erdoğan’ı kurtarıcı olarak görürken; %30,64‘ü İnce’yi kurtarıcı olarak görüyor. Sonuçları böyle okudum. Zira her ikisinin de diskuru birbirine çok yakındı.

Kurtarıcı beklemek, kurtarıcı diye birinin eteğine yapışmak seviyesinde seyreden siyasal ve sosyal yaşamın ortaya koyduğu gerçek; %83’ün Cumhuriyet devrimiyle bağları çok zayıf.

Kendi aklıyla düşünmeyi beceremeyenlerin ülkesine, Aydınlanma devrimi hiç uğramamış gibi...

Doğru dürüst oturup konuşmanın, tartışmanın, kendimizi sorgulamanın zamanı geldi. Kendimizi inandırdığımız yalanların rehavetinden kurtulup, kimliklerimiz üstüne yeniden düşünmekten korkmamalıyız. Biz kimiz? Bu topraklarda yaşamak bize ne ifade ediyor? Nasıl bir hayat istiyoruz? Aidiyetten ne anlıyoruz? Hangi kültürün mensubuyuz? İnancımız neden ibarettir?

Batılı gibi yapıyoruz ama batılı değiliz. Doğuluyuz ama doğulu gibi yaşamak istemiyoruz.

Nüfusun hiç değilse %65’i, bir muktedirin otoritesi altında, Allah’ın ipine sarılıp yaşamaya teşne.

Geri kalan %35 ise, Cumhuriyet devriminin ne olduğunu tartışmakla meşgul; hem de 95 yıldır… Sanki Modernite, Aydınlanma, çağdaş uygarlık, laisite, sekülarite üstüne konuşmak entelektüel gevezelik... Sanki Aydınlanma devrimi, bu topraklara hiç uğramadı…

Nihayetinde, Külliye’de oturan bir Muktedir tarafından yönetileceğiz. Belki de gerçekten reklam arasıydı ve reklamlar bitmiş bulunuyor. Herşey aslına rücu ediyor.

Batılılaşma hikayesinin kaçınılmaz sonu…



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/aydinlanma-devrimi-sanki-bu-ulkeye-hic-ugramadi/12104