Yeni Dünya Düzeni ve Türkiye
Tayfun MARO

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan itibaren yerini Batı blokunda almış bir ülke olarak, Rusya ve İran ile kurduğu yakın ilişkiler nedeniyle Batı tarafından sorgulanıyor. Rusya’dan alınan S-400 füze savunma sistemi, Akkuyu nükleer güç santrali anlaşması, İran ile yapılan tercihli ticaret anlaşması, altın ve enerji ticareti ve benzeri ilişkiler mercek altında…

Şurası muhakkak ki Türkiye’nin Rusya ve İran ile kurduğu ekonomik ve siyasi ilişkiler, sadece bölgedeki dengeleri değil fakat aynı zamanda, Dünya ölçeğinde dengeleri etkiliyor. Üç kıtanın yol ağzında yer alan Türkiye, Doğu blokunun önünü açar.

Peki, Türkiye’nin Doğu blokunun bölgede yolunu açmasını nasıl anlamalı?

Hiç kuşku yok, iyi olur, diyenler kahir çoğunlukta... Fakat bu Doğu dayanışmasının iyi olması için yerine gelmesi gereken koşullar var ve bu koşulların Türkiye’yi çok zorlayacağı ortada.

Türkiye’nin yüzyıldır Batı bloku içinde yer alması, İmparatorluk döneminde 200 yıla uzanan batılılaşma hareketi sonucu mümkün olmuştur.

Türkiye, batı tarafından oluşturulan ittifakların, ikili veya çok taraflı sözleşmelerin, uluslararası kuruluşların üyesi, tarafı olagelmiştir.

Ekonomiden finans sistemine, sanayi üretiminden teknolojiye, ulusal savunmadan silah endüstrisine, yargı sisteminden devletin yönetim modeline, eğitimden bilime bütün alanlarda, Türkiye, Batı normlarını temel almıştır.

Bu nedenlerle ve jeopolitik konumu itibarıyla; Türkiye’nin Doğu bloku ile yakınlaşmasının Batı’ya vereceği zararın bir faturası olacaktır.  Artık Türkiye bu faturanın altında mı kalır, teğet mi geçer…

Laisite ilkeleriyle kamusal yaşam normları belirlenmiş seküler toplumdan vazgeçen, Aydınlanma ve Modernitenin getirdiklerine sırt çeviren yeni Türkiye, Doğu otoriterliğine ve İslami yaşam normlarına yönelirken, çok fazla risk alıyor.

Günümüz insanlık durumu, bir ülkede %50’nin onayını alarak toplumsal mutabakata izin vermiyor. Yeni toplumsal mutabakatı, ülkenin bekası, milli duruş, kutsal değerler gibi argümanlara yaslanarak gerçekleştirmek, toplumsal barış değil ama toplumsal baskı getiriyor.

Yüzyıl sonra, Türkiye, yeni Dünya düzeninde tutacağı yeri yeniden tartışıyor. Türkiye yeniden doğu-batı hattında geriliyor. Ancak bu defa, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu batılı modern Cumhuriyet’e karşı, Erdoğan ve çevresinin alternatif olarak sunduğu, doğulu, otoriter, islamcı, “yerli ve milli” Türkiye tahayyülü var.

Türkiye yaşadığı çok derin yarılma sonucu, birbirinden giderek uzaklaşan iki kampa ayrıldı. Üç yüzyıldır bitmeyen hesaplaşma…

24 Haziran seçimleri, bu hesaplaşmanın kritik eşiğini oluşturuyor. Ya uzlaşma kapıları açılacak ya kopuş daha da şiddetlenecek. Bir karar vereceğiz…

Türkiye, doğu-batı ekseninde durduğu yeri yeniden tarif etmedikçe, yeni dünya düzeni içinde tutacağı yeri de belirleyemeyecektir.

Yüzyıllık Batı ittifakı sona mı eriyor? Önce bu sorunun yanıtını almak gerekiyor; Sonra, sistemde Türkiye’nin yerini yeniden tarif etmek mümkün olacak. Ancak Erdoğan yönetimi o kadar çok düşman yarattı ki Türkiye’nin nerede durduğunu belki de artık kimse bilemiyor…



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/yeni-dunya-duzeni-ve-turkiye/11912