Zalimler… Mazlumlar…
Tayfun MARO

Cumhuriyet devriminin yücelttiği Aydınlanma düşüncesi, islamcı düşünce karşısında, “olmak ya da olmamak” düzeyinde zorlu bir sınav veriyor.
İslamcı hareket, iktidara geldikten sonra, modern Cumhuriyet ile bir hesaplaşma arzusu içinde olduğunu hiç saklamadı. Nitekim yıllar içinde bu hesaplaşmanın adım adım hayata geçtiğine tanık olduk. Öyle ki o adımlar sonunda radikal bir değişimin önünü açtı.
Türkiye, tarihsel bir değişimin eşiğine geldi; Toplum, kamusal yaşamı belirleyen islam normları ile laik ve seküler normlar arasında bir seçim yapmaya zorlanıyor. 16 Nisan’da bu kritik tercihin büyük provası yapılacak. Referandumdan çıkacak sonuç, Türkiye’nin istikametini belirleyecek.

İslamcı düşüncenin iktidara gelmesinden sonra görüldü ki aslında tarih tekerrür ediyor; Yeni muktedirlerin baskıları ve demir parmaklıklar, yeni dönemin mağdurlarını, mazlumlarını ve kahramanlarını yaratıyor.
Çünkü söz konusu olan sadece bir iktidar değişikliği değil; Aynı zamanda, önce sistem, ardından da rejim değişikliği amaçlandığından, muhalifler üzerinde baskı kuruluyor, özgürlükler kısıtlanıyor. 
Böyle giderse, devran dönecek, Atatürkçü olmanın ağır bedeller gerektirdiği günler gelecek…

Her şeyin ucuzuna teşneydiler; şimdi, her şeyin sahtesine de teşne oldular. Yeni iktidar zümresinin oluşturduğu dindar yönetici sınıf tüm denetim mekanizmalarını etkisizleştirdi. Denetim gevşeyince, sahte diploma, sahte ilaç, hileli gıda, hileli sınav, yandaş kayırma, haksız zenginleşme aldı başını gitti… Zaten mevcut düzen değiştirileceğinden hiçbir şeyin önemi kalmamıştı… Askeri vesayet gidiyor, milli ve yerli vesayet geliyordu…  Türkiye’nin istikameti Doğu’ya çevriliyordu…

16 Nisan’da yapılacak referandumda %51 “evet” derse, siyasal islamın getirmeyi arzuladığı rejimin önü açılır mı? Referandumda “hayır” diyeceklerin en büyük kaygısı budur. 
AKP’li kimi yöneticilerin, dolaylı ifadelerle de olsa, iç savaş tehdidi olarak dile getirdikleri “hayır” çıkma olasılığı, referandumun “hal ve gidişi” hakkında endişe yaratıyor.
Lakin yeni zamanların mağdurları olarak laik mazlumlar, referanduma giderken İslamcıların elindeki büyük kozu almış gibiler... Mağduriyet bu ülkede prim yapıyor. “Evet” cephesinin korkusu bu…

Her iktidar kendi zalimini ve mazlumunu yaratıyor. Cumhuriyet devriminin modernist yurttaşları, İslamcıların yeni Türkiye’sinin mazlumları olmaya adaydır. Ve yüzyıldır mağduriyet yaşadıklarını söyleyen eskinin mazlumu islamcılar, bu gidişle, yarının zalimleri olmaya adaydır.
Demokrasiden otokrasiye doğru savrulan toplum, islami değer ve normlara göre dönüştürülüyor.
Tam da böyle bir zamanda, laisiteyi savunan “hayırcı” yurttaşların siyasal temsilinin sıkıntılı olduğunu ayrıca belirtmek gerekir. 

Yarım kalmış yüzyıllık bir hesaplaşmanın toplumsal tabanında; Türkler, Kürtler, İttihatçılar, İslamcılar, Sünniler, Aleviler ve azınlıklar… Yeni sosyoloji dediğimiz aslında Osmanlı bakiyesi bir garabet.
Osmanlı bakiyesinden bir ulus çıkaran ve Türkiye Cumhuriyeti’ni uluslararası sisteme dâhil eden Mustafa Kemal ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi sorgulanıyor. Bu referandum, o sorgulamanın aşamalarından biridir. Ve içinden geçtiğimiz koşullarda, referandum derde derman olmayacak gibi..
İktidarın el değiştirmesi sonucu yer değiştiren zalimler ile mazlumların tarihten alacakları ders var.
Yeni muktedirlerin değişim ve dönüşüm dediği, Kafka’nın “Değişim”ine rahmet okutabilir...



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/zalimler-mazlumlar-/10412