Malum referanduma doğru!
Ümit YALDIZ

Bir yanda ateşi bir türlü düşürülemeyen dolar…
Diğer yanda davul gibi gerilen Türkiye-AB ilişkileri…
Tabi ki artık bir parçası olduğumuz Ortadoğu Bataklığı…
Gündelik yaşamın bir parçası olan IŞİD, PYD, PKK, FETÖ-PDY vs…
Ve tüm bunların ötesinde adım adım yaklaşan “başkanlık” odaklı referandum.
Başbakan açıkladı: Türkiye böyle bir referanduma OHAL’de gitmeyecektir!

Başbakan Yardımcısı açıkladı: “Bayram değil seyran değilken Bahçeli niye bize yardım ediyor. Yüzde 49,9 seçimi kazandırır ama referandumu kaybettirir. Kaybedilmiş bir referandum seçilmiş cumhurbaşkanının meşruiyetini tehlikeye sokar.”
Tuğrul Türkeş’in zamanlaması manidar bu çıkışı birçoklarının aklına bir kurt düşürmeye yetti.
Yoksa…! Olabilir mi? Devlet Bey bu hamlesiyle Erdoğan’a tuzak mı kurdu?
Hatırı sayılır bir yelpazede bu soruların yanıtı aranıyor bugünlerde…
Dahası yanıtı aranan soru şu. İlkbaharda planlanan referandumda yüzde 51’i görmek mümkün mü?
Hükümete yakın anket şirketleri yüzde 60’ları bulan sonuçlar açıklıyor. Tersini iddia eden araştırma kuruluşları da söz konusu. Kişisel olarak araştırma sektöründe yeni olsam da İntegral gibi 10 yılı aşkın süredir İzmir’in nabzını tutan bir şirketin parçası olmak elbette bu konuda birkaç satır kaleme almayı gerektiriyor.
İntegral Araştırma’nın arşivinde 7 Haziran öncesinden başlayarak bu konuda 4 özel araştırma var. Ki bunların tamamına yakını kamuoyu ile de paylaşıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile birlikte paralel mitingler düzenlemek suretiyle, il il dolaşıp “400 vekil” istediği 7 Haziran seçimlerinin ana sürükleyicisi ‘başkanlık sistemi’ tartışmalarıydı.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız!” diyerek bayraklaştırdığı sloganın gölgesinde yapılan seçimde herkes tam da bu noktaya kilitlenmişti.
AK Parti’ye göre ve Erdoğan’a göre başkanlık sistemi Türkiye’nin tek kurtuluş yoluydu. Tıkanan damarları açacak bir by-pass müdahalesiydi.  Muhalefete göre ise ‘başkanlık sistemi diktatörlüğe giden yolun’ başlangıcıydı. Hatta endişeli modernlerin gözünde başkanlık sistemi Cumhuriyet’in sonuydu. İzmir’de 7 Haziran öncesi yapılan çalışmada başkanlık sistemini Türkiye için en doğru model olarak tanımlayanların oranı yüzde 17,5’ti. Yani AK Parti tabanının bile yarısı sisteme mesafeli bakıyordu. Başkan olacak kişi Erdoğan olsa da olmasa da durum çok fazla değişmiyordu.
1 Kasım’da da durum ‘başkanlık sistemi’ açısından değişmedi. Zaten 1 Kasım’a yürünürken seçmenin gündemi alt üst edilmiş, ellerindeki kartlar hatta desteler değiştirilmişti. Sistem tartışmaları unutulmuştu. Koalisyon korkusu, ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın ayak sesleri ve birden bire hortlayan terör olayları AK Parti’yi tarihi bir zafere taşıdı. Yüzde 49 küsur.
Halk, sistem tartışmalarına noktayı koymuş gibiydi. Hatta hükümet çevrelerinden bu konunun aciliyetinin olmadığına dair üst düzey açıklamalar gelmeye başladı.

Ve Mayıs 2015… Davutoğlu gitmiş yerine Binali Yıldırım seçilmişti. İzmir ‘başbakan’ çıkarmıştı. İzmirli araştırma şirketi olarak bu durumu görmezden gelemezdik. Hemen kolları sıvadık. Kentin Yıldırım’a nasıl tepki verdiğini, başkanlık sistemi ve gündemdeki siyasi konulara dair nabız tuttuk. Ve başkanlık sistemine olan desteğin yüzde 20,5’e çıktığını gördük.  Bir yılda yüzdelik bazda 3 puan yükselmişti.

Ve 15 Temmuz ihaneti…
Erdoğan’ın iç ve dış tüm siyasi rakiplerini de ortadan kaldıran yahut pasivize eden darbe girişiminden bir ay sonra kamuoyu ile paylaştığımız araştırmada başkanlık sistemine olan desteğin yüzde 30’u bulduğunu tespit ettik.  Yani üç ay öncesine göre yüzdelik bazda 10 puan, oransal açıdan yüzde 30’un üzerinde bir artış söz konusuydu. Yeni Kapı ruhunun hâkim olduğu günlerdi. Kafalar karışık, sinirler gergindi.

O gün için tablo buydu. Peki, şimdi nedir, ne olmuştur, ne olacaktır?
Önümüzdeki günlerde İzmir’in ‘başkanlık sistemine nasıl baktığına dair somut’ rakamlar açıklamaya devam edeceğiz elbette. Ama olası bir referandum için bazı öngörülerde bulunmanın da sırasıdır. MHP ile yapılan anlaşma ‘mini bir anayasa paketi’ olarak süslense de merkezinde ‘başkanlık sistemi’ olduğu biliniyor. Halk nezdinde adının ‘cumhurbaşkanlığı sistemi’ olması durumu çok fazla değiştirmiyor. Odak merkezinde “Sistem tartışmalarının” olduğu referandumda bana göre hesaplar 7 Haziran sonuçları üzerinden yapılmalıdır.

Ki gördüğüm kadarıyla yapılmaktadır da!
Çünkü 7 Haziran tam da ‘başkanlık sisteminin’ oylandığı bir seçimdir. AK Parti’nin aldığı yenilginin başka sebepleri varsa da seçmen ‘parlamenter sistem’ noktasında bir nota vermiştir hükümete. Velhasıl 7 Haziran sonuçları üzerinden değerlendirecek olursak; AK Parti yüzde 40,9… CHP 25, MHP 16,3, HDP 13,1! Saadet+BBP 2,1

Her ne kadar 15 Temmuz ihaneti Erdoğan’ın durduğu noktayı güçlendirmiş olsa da etrafı terör örgütleri tarafından sarılmış, FETÖ ve PKK ile mücadele sürecinde ciddi efor, güç ve para kaybeden, AB sürecinde yara alan ve ekonomik kriz tehdidin/beklentisinin gün geçtikçe arttığı bir ortamda seçmenin de 15 Temmuz sonrasında durduğu noktada durmayacağı aşikar.
Kabaca Bahçeli’nin desteğinin yüzde 51 için yeterli olduğunu söylemek de zor. Çünkü Bahçeli tabanını sürükleyebilme yetisini 1 Kasım’dan itibaren büyük oranda kaybetti. Erdoğan’ın ‘Reis formunda’ attığı adımların klasik MHP seçmeni üzerinde pozitif bir etkisi tabi ki var. Ama Bahçeli’nin taşıdıklarıyla birlikte bu oran MHP seçmeninin ancak yarısına ulaşabilecektir. Yani 7 Haziran’ı baz alırsak yüzde 7-8 gibi bir orandan söz ediyoruz.
MHP’nin Batı’daki tabanı Bahçeli ve Erdoğan’a mesafeli… Hatta liderlerinin hükümete yaklaşmasından rahatsızlar. İdeolojik ve etnik tabanlı HDP seçmeninin tüm olan bitenlere rağmen ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ noktasında durduğundan eminim. CHP seçmeni ile Erdoğan arasındaki buzlar 15 Temmuz sürecinde biraz erime belirtisi gösterse de ‘başkanlık sistemi’ söz konusu olduğunda yeniden 7 Haziran’a dönecektir. Hal böyleyken CHP+HDP+MHP’nin yarısı diye tanımlayacağımız bir manzara çıkmaktadır karşımıza…

Yüzde 43-44 bandında bir oran… AK Parti ise gelinen noktada kendi tabanından 3-4 puan fire vermekle beraber MHP tabanından alacağı takviyelerle birlikte 47-48 bandında bir noktadan başlayacaktır yarışa…
Yüzde 50’yi bulmaları çok stratejik adımlara bağlıdır. Ama Türkiye gibi siyasal kutuplaşma girdabından hala çıkamayan bir ülke için çok zordur. Çünkü halkın 15 Temmuz ihaneti dâhil her türlü olumsuzluğun faturasını ‘başkanlık sistemi de başkanlık sistemi’ diye direten iktidara kesme ihtimali göz ardı edilmemelidir.
Yani Türkeş’in yüzde 49,9 uyarısını çok da yabana atmamak lazımdır.



Sayfa Adresi: http://www.egedesonsoz.com/yazar/malum-referanduma-dogru/10233