İzmir’in geçmiş 15 yılına damga vuran Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu 2019 yerel seçimlerinde aday olmayacağını açıkladı.

Açıklamasında birçok tespit yapan ve gerekçeleri sıralayan başkan “zirvede bırakmak” diye tabir edilen önemli bir sosyal-statüye vurgu yaptı.

Ve şöyle dedi:

“Zirvedeyken bile bırakmasını bilmek gerekiyor”

Başkanın gelinen noktada zirve mi yoksa dipte mi olduğunu tartışanlar olabilir. Gerçek olan şu ki memlekette seçilmiş belediye başkanları bir cümle bile edemeden patır patır istifa ettiriliyor, sandık sonuçları hiçe sayılıyorsa “zirvenin” ne olduğu da ortada değil mi?

CHP’nin bir numaralı seçilmiş belediye başkanı olan ve TBMM’deki gruptan sonra Türkiye’nin ikinci büyük siyasi meclis grubunu yıllardır yöneten Kocaoğlu’nun söylediklerinde çok ciddi mesajlar var. Değişimi ya da dönüşümü isterken durduğu noktanın altını çizen başkanın “kendinden başlayarak” ortaya koyduğu tavır aslında mesajın gideceği yerleri de işaret etmiyor mu?

Onlarca mesaj, yüzlerce kelimenin olduğu açıklamanın satır aralarını burada analiz etmeye gerek yok. Kocaoğlu’nu bu noktaya getiren birçok sebep var.  Her mitingde İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni, projeleri örnek gösteren Kemal Kılıçdaroğlu’nun da “bulunduğu” noktaya gelmesine neden olan sebepler var!

Her iki tarafın da karşılıklı oturması, buluşması, eteklerindeki taşı dökmesi gerekiyor!

Memleket yerel seçim atmosferine girmişken, siyasi parti liderleri yerel seçime yönelik mesajları verirken 2019 sürecine ilişkin CHP’nin, “yeni toplum sözleşmesi” adını verdiği hareketi okudum. CHP’nin Yerel Yönetimlerde Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un ilk olarak, “biz ittifakı halk ile yapacağız” diyerek ortaya koyduğu felsefe bir sözleşmeye, metne dökülmüş.

Felsefede, “Entelektüel, akademik ve elitist bariyerleri aşıp, sağ partilere oy veren büyük kesimin diliyle konuşmak” ifadeleri yer alıyor. Yine, AK Parti-MHP ittifakının analiz edilmesinin yanında muhafazakar seçmene nasıl ulaşılabileceği anlatılıyor. Bunun elzem olduğu vurgulanırken köylünün, kırsalın, gecekonduda yaşananın ötekileştirilmemesi gerektiğinin altı çiziliyor.

Başkan Kocaoğlu “zirvede” bırakırken “gitme kal, devam etmelisin” diyenler var. Tabi ki “gidene kal demeyiz” diyenler de…

İşte bu yüzden durum itibariyle milletvekilleri ve belediye başkanları “cenaze evi” ile “düğün evi” arasında ayrılmış durumda.

Elbette karar tek taraflı ama son kararı lider verecek!

Bunu da unutmamak gerekiyor.

Bir oyun bile önemli olduğu siyasi süreçte bugün CHP’nin ortaya koyduğu yeni strateji aslında 15 yıldır İzmir’de uygulanıyor.

Hem de İzmir Modeli adıyla…

İşte bu yüzden kırsaldaki çiftçi, süt üreticisi, hayvancılıkla geçinen köylü adına konuşan Tire Süt Kooperatifi’nin Başkanı Mahmut Eskiyörük, “Efeler liderler bırakıp gitmez. Gidemezsin sayın başkan!” diyor.

İşte bu yüzden İYİ Parti’nin beyin takımında yer alan Genel Başkan Yardımcısı eski CHP’li Aytun Çıray, “Aziz Bey İzmir’e 15 yıl hizmet etti. Her seçimde İzmirlilerin güvenine mazhar oldu. Devam kararı alsaydı tekrar seçilirdi. Dürüst bir siyasetçi olarak anılacak. Yerine her kim gelirse deneyimlerinden yararlanmalı” açıklamasında bulunuyor.

İşte bu yüzden AK Parti İzmir İl Başkanı Aydın Şengül, kendi partisinin egosu tavan belediye başkanına rağmen, “Oh olsun, İzmir kurtuldu. Bayram yapalım, resmi tatil ilan edilsin” demiyor!

Kocaoğlu’nun kararının ardından onlarca isim ortaya çıktı. Memlekette olarak toto-loto oynayan, iddiaya bile girenler var.

“Acaba kim olacak” sorusu yanıtı en çok merak edilenler arasına şimdiden girdi bile.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bolu’daki parti kampında “önseçim” isteyen İzmir Milletvekili Atilla Sertel’e, “Önseçim yaptık da ne oldu, milletvekili sıralamasında kadın aday bile çıkamadı. İzmir’de bu yaşanıyorsa başka yere bakmanıza gerek yok” diyerek yeni ismin nasıl belirleneceğini gayet güzel anlatmış.

Bu yüzden, düğün evi ile cenaze evi arasında gidip gelenlerin bakması gereken tek yer var.

Neresi mi?

Kılıçdaroğlu’nun iki dudağının arası…