Tayfun MARO
Yönetilmenin dayanılmaz halleri
21 Haziran 2018 Perşembe

Kendisini kime yönettireceğine karar vermek gibi tuhaf bir hakkı var insanın. Yine bu hakkı kullanacak; birilerine “Hadi, beni yönet!” diyecek… Kim en çok oyu alırsa, yönetme hakkı onun olacak.

O muktedir; Size okullar yaptım, gidin okuyun, diyecek… Size iş imkânı yaratıyorum, diyecek… Size hastaneler yaptırıyorum, gidin tedavi olun, diyecek… Ey yoksullar, size yardım ediyorum, yiyecek, para yardımı yapıyorum, diyecek… İşsizlik bitecek, yoksulluk ortadan kalkacak, diyecek… Diyecek de diyecek… Biz insancıklar da minnet ve şükranla muktedirin huzurunda eğileceğiz.

Gerçi bu eğilme eylemi, her cenahta farklı gerçekleşiyor. Sol cenahtakiler hafifçe eğiliyor; sağ cenahtakiler beline kadar eğiliyor.

Öyle ya da böyle, önünde eğildiğimiz muktedirlerin siyaset yalanları, Machiavelli’nin tavsiye ettiği siyaset yalanlarına tur bindirmiş durumda…

Bir insan bir insanı neden yönetmek ister? Bir insanın neden haddi oluyor, birilerini yönetmek?

Galiba muktedirin varlık nedeni yönetmek, hükmetmek olduğundan, her muktedir kendisine yönetecek bir kitle buluyor. En muktedirler de alayını yönetiyor. Böyle bir aşağılanmaya maruz kalmak ne kadar hazin! Gel seni yöneteyim…

Ne olurdu, herkes işini yapsa, üstüne düşen görev ve sorumluluğun gereğini yerine getirse… Kamu yönetimi, teknokratların sistemi işletmesi ve süreçlerin doğru yönetilmesi olarak anlaşılsa… O zaman, kimse kimseyi yönetmeye yeltenemezdi. İş ve üretim süreçlerini yönetmek yeterli olurdu.

Sistem doğru çalışırsa, zekâ engelli veya akıl hastası değilse, her kişi kendi kendini yönetmeye muktedirdir. Yeter ki muhteris efendiler gölge etmesin.

Toplumsallaşmaktan insanlığın muradı bu şekilde yönetilmek olmamalı. Tepemize dikilen ayrıcalıklı efendiler tarafından yönetilmeyi insani bulmuyorum. Yöneticiler sistemi çalıştırmakla yükümlü olmalı; kişi de haklarını doğru kullanmakla…

Vaatler insanın midesini kaldırıyor. Onu vereceğim, bunu yapacağım… Size yol yaptım, köprü yaptım… Hayır, bu ülkenin mühendisleri, uzmanları, işçileri yaptı ve parasını da Devlet hazinesi ödedi.

Toplumsal sözleşme, yönetme erkinin nasıl kullanılacağına dairdir. Bu sözleşmenin gereğini yerine getirmek bir lütuf değil, görevdir. Görevini yaptı diye kimse kimseyi sırtında taşımamalı.

Yönetenler ve yönetilenler arasında olan bitene bakarak, insanlık durumunun hiç de iyi olmadığını söylemek mümkün.

Yığınlar halinde, bir kişinin, bir kurtarıcının peşinden koşan insanlığın nasıl bir geleceği olabilir! Zaten olamıyor da… Dünya nüfusunun dörtte üçü yoksulluğuyla baş etmeye çalışıyor.

Kayıt altına alınmış sosyal varlığımız, yönetilmenin zaruretine odaklanmıştır. Tek gelişme, yönetenleri seçme hakkı kazanımı gibi görülüyor olmakla birlikte, bu kazanım insanlık durumunu iyileştirmemiştir. İktidar grupları ülke yönetimine ister kendi kendilerine gelsinler ister seçimle gelsinler, yoksullar ile varsıllar arasında oluşan dehşet dengesi hiç değişmiyor.

Muktedirler diyor ki; Ben kendim mi gelip tepene dikileyim, yoksa sen mi beni tepene dikeceksin? Birinci tercihe monarşi diyoruz… İkinci tercihe ise demokrasi… Yani mümkün olanın en iyisi…

Her iki durumda da, efendilerin huzurunda iki büklüm olmuş insanlığın durumu umut vermiyor.

Acı bilgi;

Henüz “anne” ve “süt” demeyi öğrenmiş 4 yaşındaki Leyla’nın başına gelenlerin bu seçimlerden önemli olduğunu anlamadıkça, iyimser olmanın âlemi yok.

Leyla’nın veya bir insanlık dersi vererek aramızdan ayrılan Dilek Özçelik’in başına ne geldiyse toplumun da başına o geliyor.

Ne yazık ki algımız bu gerçeğe kapalı ve sürükleniş bütün hızıyla devam ediyor.

Seçimlerin bir akıl ve vicdan buluşmasına vesile olmasını diliyorum.

 

 

 

 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Ismail sabaz 23 Haziran 2018 Cumartesi 01:25

Guzel bir yazi..., Sagolun! Ancak, bu çagda, orangutan niteligini kaybetmemis '' insanlar!?'' arasindan birkaç kisi anlayabilir né demek istediginizi...! Diger deyisle; toplum dediginiz, ''ben yönetiyorum'' DIYEN seytanla, ''aman sen né buyuksun!'' diyen seytanciklardan olusuyor, INSANLAR''dan degil! Kisaca: yönetenlerin kisiliklerinde, seviyesinde, o toplumun né oldugunu görürs?nüz. ... Siz, bu ham dünyaya erken gelmissiniz, neden inlerinde yasayanlara yaziyorsunuz? ... Umut , degil mi? O hiç tükenmez...! Politikanin üstü olan felsefenin de üstüne çikarsaniz, iste orada beni bulursunuz.. Yani , akli biraktiginiz anda.. Yani Sonsuz ask''ta.. Uzun oldu ama, sevilene yazilir... Saygilar

Yorumu oyla      10      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu saatte 'vicdan ittifakı' olur mu?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Tunç Soyer yeni bir yola çıktı
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva