Tayfun MARO
Yoksullar başkaldırır mı?
23 Mayıs 2016 Pazartesi

Yoksulluğun kent ölçeğinde yaygınlaşması ve derinleşmesi, kalıcı bir sistem sorunudur. Bu nedenle, kent yoksulluğu, bir dünya problemi olarak ele alınıyor. Sistemde, yeni sosyoloji tartışmaları yapılıyor. Bu durum, kent yoksulluğu olgusunu daha görünür kılıyor.
 
Yoksullar sistemden umudu büyük ölçüde kestiler; beklentilerinin gerçekleşmediğinin ve gerçekleşmeyeceğinin farkındalar, tünelin ucunda ışık olmadığını görüyorlar. 
Yoksullar, sistemde kendileri için bir çıkış olmadığını biliyor olmakla birlikte, ne hikmetse, bu bilgi onları daha munis ve itaatkâr kılıyor.
 
Yoksulların büyük ölçüde hibe ve sadaka gibi yardımlara muhtaç hale geldiğini de, burjuvazi biliyor. Bu yüzden, geçen yüzyılda ortaya atılan,‘çağımızın dinler çağı olduğu’ görüşüne sıcak bakıyorlar. Yoksulların tanrıya sığınmalarının tam zamanı olduğunu düşünüyor olmalılar… İstihdam yerine, yardım, hibe, sadaka, cemaat içi dayanışma… Tanrı’nın çizdiği kaderi hatırlatmanın zamanı gelmişti.
Kapitalistler yanılmamış; yoksullar, hibe, sadaka, sosyal yardım vs gibi karşılıksız yardımlardan mahrum kalmamak için muhafazakârları iktidara getirmekte bir an bile tereddüt etmiyorlar.
Yanı sıra, orta sınıf da giderek yoksullaşırken, ekseriyetle, muhafazakârların iktidarını destekliyor.

Gençlere gelince, umutlarını hepten yitirmiş durumdalar, olan biten her şeyle dalga geçiyorlar. 
Yeni dünya düzeninde zuhur eden kent yoksulluğundan payına düşeni alan gençler aslında hayli öfkeli… O bilinen devrimci tavırları benimsemiyorlar; fakat oldukça radikal bir tavır içindeler, sanki sistemle köprüleri atmaya hazırlar. Kaybedecek hiçbir şeyleri olmadığının ve bu durumun kalıcı olduğunun fazlasıyla farkındalar... Yaşanan sistem krizini, uygarlık krizinden bağımsız, kendi başına bir şey olarak görmüyorlar. Uygarlık, getirdikleriyle sorgulanıyor.

Yoksulluk yaygınlaşıyor, derinleşiyor. Yoksullar, günü kurtarmak ve hayatta kalmak güdüsüyle, günü birlik düşünüyor ve hareket ediyor. Başkaldırarak gelecek zafere inanmayan yoksullar, devletten gelecek yardımlara ve Tanrı’nın yardım edeceğine inanıyorlar. Durumlarını az biraz düzeltecek her iktidar grubunu desteklemeye hazır olan yoksullar, bir tek kendi gücüne inanmıyor. Daha açık söylemek gerekirse, işçiler, yoksullar, orta sınıf ne devrime inanıyor ne devrimcilere…

Fransız İhtilali, yoksul halkların son umuduydu. Halkların sistemde kendine yer açmayı başardığı fakat devamını getiremediği büyük ayaklanma… Aradan geçen 226 yıl, yoksul halkları yeniden sistemin kıyılarına itti. Halklar, sistemin asıl unsuru olmaktan ziyade, kapitalistlerin ayak bağı olarak görülüyor. Dolayısıyla, güçlü bir şekilde yoksulluğu çağrıştıran halk kavramı, ideolojileri zenginleştirmekten öte parlak bir işleve sahip değil.

Bugünün dünyasında toplumlar yeniden şekillenirken ortaya çıkan yeni sosyoloji, radikal bir değişimin öncüllerini de barındırıyor. Geçen yüzyılda ortaya çıkmaya başlayan yeni dinamikleri yadsıyan bakış açısıyla ve meseleleri ele alış biçimiyle, yeni toplumu anlamak ve yeni bir şey söylemek imkânsız.
Günümüz dünyasında, yerellik, gelir dağılımı, yatay toplum ve özgürlükler, yeni kamusallık ve insan hakları, doğanın savunulması gibi başat meseleleri doğru yöntemle ele almak ve yeni çözüm yollarını konuşmak artık bir zarurettir.
Yoksulların başkaldırmasını beklemek yerine, yeni çözüm yollarında yoksullarla buluşmanın yöntemini konuşmak daha insani ve gerçekçi görünüyor.
Yeni dünya düzeninde, yoksulluktan söz eden biri, dünya nüfusunun dörtte üçüne dair bir şeyler söylediğini bilmeli…

Kent ölçeğinde zuhur eden yeni yoksulluk, “yeni sosyoloji” dediğimizdir. Yani biziz. Hepimizi içine alacak yeni toplumsallığı anlaşılır kılmak, yoksulluğun yeniden kavramsallaştırılmasıyla mümkün olacak. Yeni toplum, yeni yoksulluk kavramıyla ifade edilecek.
Bu nedenle, körü körüne bir isyanı savunmaktan ziyade, çökmekte olan sistemin yerine nasıl bir dünya inşa etmek istediğimizi konuşmanın zaruretine inanıyorum. Çünkü bu mesele sadece kapitalistlere bırakılmayacak kadar hayatidir. Yoksulluk hepimizin meselesidir.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Çoban ateşini 'topuklu' yaktı!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva