Harun ÖZDEMİR
Yeni hayatın liderleri!
5 Aralık 2016 Pazartesi

Can sıkıcı soğuklar, mevsim değişikliklerinden kaynaklanan hastalıklar, üst üste giyilen elbiseler, yaza göre az çeşitli ama pahalı besinler, maliyetli konutlar ve iş yerleri, ısınma ihtiyacı… Bunlar kışı karşılayanların ortalama beş-altı ay süren zorluklarıdır.  

Benzer durum ve zorluklar, Ekvator kuşağı hariç dünyanın tamamında yaşanıyor.

İnsanlık bu zorluklara katlanıyor.

İletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmeler, birçok köklü değişimin öncüsü olacak, yazgımız da bu gelişmelerle değişecek.

*** 

Eski çağlarda, geniş aile toplulukları belli bir geniş alanı konargöçer yurt edinebiliyorlardı. Mevsimlere ve doğada serbest halde bulunan besinlere göre bir bölgede yaşam döngüsü oluşturabiliyorlardı. Daha sıkı giyinmeyi öğrendikçe, iklim koşullarına uyum sağlayabildikçe ekvatordan daha uzak bölgelere yayılabildiler.

Örneğin Tiflis, Iğdır, Bayındır gibi nice yaşam alanı; önce konar-göçer, sonra yarı-göçer, en sonunda da yerleşik yaşamın birer merkezi oldular.

***

Kentleşme”nin, sosyolojik olarak insanlığın son aşaması olduğunda kuşku yok. Kenti yaratacak iş bölümünü sağlamak başlangıçta çok zordu. İş bölümü, zamanla endüstriyel toplumu kuracak boyutlara ulaştı. Onlarca konuda anlaşabilen insanlar, binlerce yılda yüzlerce, binlerce… milyonlarca konuda iş bölümü yapabilir oldular.

Buraya kadar hepsi çok güzel ve peş peşe zaferler serisi.

Özellikle son iki yüz yılda hızla artan dünya nüfusu ve herkesin kentlerde yaşama arzusu, dünyamızda gözle görülür sorunların ortaya çıkmasına da neden oldu.

Bitmez tükenmez gibi görülen yer altı ve yer üstü doğal kaynakların hızla tükendiği ve insanlığın küresel bir karar aşamasına geldiği görüldü.

Kendimizi bu sorunu yaşayan talihsiz bir nesil gibi görebiliriz.

Ama insanlığın on binlerce yıllık uğraşıyla kurduğu kentsel yaşamı, çok farklı yaşanabilir kentlere de dönüştürebiliriz.

Hem İzmir’de, New York’ta, Tokyo’da, Moskova’da… hem de mevsimine göre dünyanın 25-30 derece sıcaklığındaki diğer yerlerinde yaşayabiliriz. 

***

İnsanlık bir beldede sabit yaşıyorsa hangi kıtada olursa olsun mevsim değişikliklerinden olumsuz yönde etkilenir. Dünya nüfusunun % 85’i Kuzey ve Güney Yarım Kürede yaşıyor ve kışın zorluklarını tolere etmek için de yerin altını boşaltarak, üstünü tüketerek ısınmaya çalışıyor.

Örneğin Türkiye’de konut ısısına her yıl 65 milyar dolay harcanıyor. Türkiye gibi dünya nüfusu da arttığına göre ısınma ihtiyacı daha da artacağı kesin.

Dünya nüfusu yedi milyarı geçtiği halde, hala 19. Yüzyılın bilgileri ve endişeleriyle yaşıyoruz. 

Bu sürdürülebilir bir yaşam döngüsü değildir; olamaz da!

***

Ekvator kuşağı hariç en az altı milyar insan yaz ve kıştan etkilenerek aile, ülke ve insanlık bütçesine büyük zararlar veriyor.

Bu sabit yaşamın verdiği zarar sadece “enerji kaynakları” ile de sınırlı değil. 

-Mevsim değişiklerinden etkilenen en az altı milyar insan her yıl grip, nezle gibi salgın hastalıklara yakalanmakta, keseye ve bedene zararlı antibiyotikler tüketmektedir.

-Kış barınakları daha maliyetli olmakta!

-Kış giyimi ve beslenmesi de yaza göre daha pahalı!

-Göz ardı edilen başka konular da var.. Yedi milyar insanın yaşadığı bir dünyadayız. En uzak noktaya bile yirmi dört saatte gidilebilirken gezmeyi, başka insanları tanımayı, yeni yeni hayatlar kurmayı bilmiyoruz.

-Bir beldeye bitki gibi sabitlenip her gün karşılaştığımız ve anlaşamadığımız insanlarla kavga etmek kaderimizmiş gibi dinmeyen kinlere ve öfkelere kapılıyoruz.

Oysa hiçbirimiz; bu kadar maliyetli, sıkıcı, sağlıksız ve sinir bozucu bir yaşamı sürdürmek zorunda değiliz.

Telefon ve internet üzerinden dünyanın her yeri ile bir-kaç saniyede iletişime geçebiliyorsak…

En uzak diyarlara 24 saatte gidebiliyorsak… bugün yaşadığımız mevsimsel zorluklarla dolu hayatı sürdürmek zorunda değiliz.

Kimse bu hayatı yaşamaya mahkûm edilemez!

Hiçbirimiz bunu hak etmiyoruz!

Hiçbirimiz, hoşlanmadığımız insanların yüzünü görmeye, sesini duymaya, kaprislerine katlanmaya mecbur değiliz.

***

Yeni hayat tarzına keyfilikten değil; zorunlu nedenlerden dolayı geçeceğiz. Bunu zorlayan nedenler arasında;

- Enerji tasarrufunun önem kazanması,

- Otomasyon teknolojilerinin üretimi sorun olmaktan çıkarması,

- Mevsim değişikliklerinden kaynaklanan hastalıklar,

- Daha ekonomik barınma, giyinme ve beslenme ihtiyacı,

- Yeni insanlar, kültürler ve mekanlar tanıma ihtiyacı,

- Yeni hayatlar kurma isteği,

- Tüm dünyada barışa ve kişisel haklara duyulan yüksek talep ve

- Doğal çevreye uyum… faktörleri belirleyici olacaktır. 

***

İnsanların renklerine, dillerine, dinlerine ve milliyetlerine bakılmaksızın “yeryüzü insanlığındır” denilebilecekse, bu mümkün ise “yeryüzü bir cennet” olabilecektir. 

Yok; eğer vize, kota, pasaport, gümrükler, tel örgüleri, mayın tarlaları daha önemli ve değerli denecekse bilelim ki, her geçen gün “yeryüzü biraz daha cehennem” olacaktır.

***

Dünya yaratıcı ve devrimci liderler yetiştirme açısından şansız bir dönem yaşıyor.

Dünyada katma değer üretecek yatırım alanları bulamayan yaklaşık 800 trilyon dolar var. Kuzey’den Güney’e… Güney Afrika’ya, Arjantin’e, Hindistan’a, Yemen’e… yüksek hızlı tren hatları, çok şeritli oto yollar, limanlar, havaalanları, bu yolların ve durakların çevresinde güvenliği sağlayacak uluslararası güvenlik örgütleri, +25-30 derecede yaşanabilecek mevsimlik beldeler, konutlar, beslenme atölyeleri, spor alanları, gösteri salonları, yarışmalar, turnuvalar…

el-Hasıl bu yeni hayatı, bütün ayrıntıları ile tartışmaya açacak yenilikçi liderlere ihtiyaç var.

Bin yılların barışını ve uluslararası toplumunu kurma çalışmalarını BM gibi büyük platformlara taşıyacak entelektüel liderlere ihtiyaç var.

Üniversiteleri aktif hale getirip üretimleri otomasyona taşıyacak beyinlere ihtiyaç var.

Anlatmaya çalıştığım “gelecek”, sadece Türklerin geleceği olmayacak; “insanlığın geleceği” olacak!

Aranan lider hangi devletten çıkar bunu belirlemek zor! Ama aşağıdaki özellikleri taşıyan bir lider olacağı kesin:

800 trilyon doları olan bankerlerle uzlaşmayı bilen ve dünya uluslarını Kuzey-Güney yatırımları etrafında birleştiren, geleceğin uzlaşma metinlerinin hazırlanmasına öncülük yapan bir lider olacaktır.

Bunlar imkânsız… hayal… hepsi saçmalık… ise benden yana yolunuz açık olsun!

Krizlerinize kriz, kavgalarınıza kavga, savaşlarınıza da savaş ekleyebilirsiniz.

Binlerce yılın kin ve nefretine ilaveler de yapabilirsiniz.

Kâğıdı para yapıp istediğinizi zengin, istemediğinizi de yoksulluklara mahkûm edebilirsiniz.

Ne istiyorsanız yapabilirsiniz!

Bari bana ilişmeyin!

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Manisa bir 'olmaz'ı nasıl 'olur' yaptı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva