Nedim ATİLLA
Sandık başında Atatürk’ü düşünmek…
22 Haziran 2018 Cuma

Seçimden önce son yazımız bu… İki yıl önce İzmir’de ağırladığımız Amerikalı Tarihçi Justin Mc Charty şöyle demişti: “Dünyada kadınların toplumdaki rolüne Mustafa Kemal kadar duyarlılık gösteren pek az önder vardır. Kadınlara eşit haklar tanınmasını isteyen duygu ve düşüncelerin bütün uygar dünyada gerçekleşeceğini yarım yüzyıl önceden öngörmüş olması O'nun benzersiz bir önder olduğunu gösteriyor.”

Mc Charty; kitabında da şöyle yazmış: “Devrin yüksek şahsiyetleri kitaplarda, konferanslarda Türkiye'nin asla değişmeyeceğini ve değişmeden öleceğini ilan etmişlerdi. Halbuki ölmeden değişti. Hem de kökünden ve baştan aşağı değişti. İnançlar, gelenekler, yöntemler yıkıldı. Son döküntülerini de yabancı zırhlıları ve kapitülasyonlar gibi memleketten sürüp attılar. Türkiye, ruhunu değiştirmişti...”

Bu ülke “Ölmeden Değişmeyi” Mustafa Kemal’den öğrendi…

***

Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı İoanna Kuçuradi’yi okumak ve dinlemek insana iyi gelir… Hatta sakinleştirir…  Yarından sonra sandık başındayız… Heyecanlanmamak elde değil. Sakinleşmek için ve Justin Mc Charty’nin sözleri üzerine düşünceler geliştirmek için Kuçuradi okudum.

İoanna Kuçuradi diyor ki: Devrim sözcüğünün herkesin kafasında başka bir anlamı var… ‘Devrim’ sözcüğü kimilerinin kafasında olumlu, kimilerininkinde ise olumsuz bir renk taşır. Oysa ‘devrim’ renksiz bir sözcüktür; çünkü bu sözcük, yalnızca, tarihsel akışa birdenbire yeni ya da farklı fikirler sokma girişimine işaret ediyor, ama tarihsel akışa birdenbire sokulmak istenen fikirlerin niteliği o ülkedeki insanların insan onuruna daha yakışır bir şekilde yaşamalarını sağladığı veya engellediği konusunda, dolayısıyla değeri konusunda herhangi bir özelliğe işaret etmiyor.

Bu fikirlerin niteliği, dolayısıyla bu fikirlerin değerinin bilgisi ortaya konmadıkça, bir devrim değerlendirilemez. Bunun ortaya konması ise, tarihsel akışa birdenbire sokulmak istenen fikirlerin ve yapılan kurumsal değişikliklerde belirleyici kılınan ilkelerin, o belirli tarihsel gerçeklik koşullarında –yani yapıldığı yerde ve yapıldığı anda, insanların insan olarak olanaklarını gerçekleştirip geliştirebilmelerini sağlamada elverişli-elverişsiz ya da köstekleyici olup olmadıklarının gösterilmesi demektir.Bu fikirler-ilkeler ile bu fikirlerin tarihsel oluşa sokulmasını olanaklı kılan ilkeler farklı düzeylerde ilkelerdir. Birincilerine örnek, açık kavranılmış insan haklarını, bütün insanların eşit olduğu temel hakları; ikincilerine örnek de, laikliği düşünebiliriz. Söz konusu fikirlerin ve temel ilkelerin bir ülkenin tarihsel gerçekliğine sokulabilmesi, yani bir ülkede toplumsal ilişkilerin düzenlenmesinde belirleyici kılınabilmesi, ikinci türden değişik ilkeler aracılığıyla olur.

Temel ilkelere karşılık ‘tarihsel ilkeler’ dediğim bu ilkeler, temel ilkelerin belirleyici olabilmesinin önkoşullarını oluşturur.

‘Atatürk ilkeleri’ denilen ilkelerin bir kısmı, ikinci türden ilkelerdir. Bu temel fikirlerin tarihsel ilkeler aracılığıyla bir ülkenin gerçekliğine sokulmasının somut görünümü, hukuk alanında yapılan düzenleme değişiklikleri, dolayısıyla devletin örgütlenmesinde ve yönetiminde yapılan düzenleme değişiklikleri oluyor.

Bu düzenleme değişiklikleri ise başarılı ya da başarısız yapılabiliyor. Demek ki, bir devrim sonucu yapılan düzenleme değişiklikleri, temel fikirlerde- ilkelerde değişiklik yapılmadan gerçekleştirilen düzenleme değişikliklerinden (reformlardan) farklı türden değişikliklerdir.

Devrimler ise, tarihsel akışa sokmaya çalıştıkları fikirlerin niteliği (ve değeri) bakımından farklılık gösterir.

Ayrıca bir devrimden sonra, zaman içinde değişen koşullar nedeniyle yapılan düzenleme değişiklikleri, o devrimin getirdiği değer koruyucu fikirler hesaba katılmadan yapılınca (bir sıkıntıya karşı anlık önlemler getiren reformlar gibi), bu düzenlemeler devrimin getirdiği fikirlere ters düşen uygulamalara ve belirleyici kıldığı tarihsel ilkelerin amaçları dışında kullanılmasına yol açılabilir, açabiliyor da.

Bütün bunlar hesaba katıldığında, Atatürk devrimini anlamak ve doğru değerlendirmek; yapılan düzenleme değişikliklerine, yalnızca Atatürk ilkeleri denen bazı ilkelerle ilgilerinde değil, bu ilkelerin de kaynaklandığı, yani temellerindeki fikir dünyasıyla ilgisinde (temellerindeki insan ve değerlilik anlayışıyla ilgisinde) bakmayı ve temellerindeki bu fikirlerin, insan ve değerlilik anlayışının özelliğini bilmeyi gerektiriyor.

Böyle bakıldığında Atatürk devriminin

a) bir kültür devrimi olduğu,

b) tarihsel gerçekliğimize sokulmak istenen fikirlerin ve temel ilkelerin, değerini bildiğimiz bazı insansal olanakların gerçekleşebilirliğiyle ilgili fikirler-ilkeler olduğu

c) tarihsel gerçekliğe bu tür ilkeler-fikirler sokma girişimleri olan başka bir-iki devrimden, bu ilkeleri gerçekliğe sokma yolunda bir fark gösterdiği görülebiliyor.

Atatürk devriminin bir kültür devrimi olması ne demek? ‘Kültür’den, benim çoğul anlamda kültür dediğim kültürü anlarsak; yani “bir grubun yaşayışının bütün ifadelerini belirleyerek, o grupta belirli bir süre en geçerli olan –egemen olan– dünya görüşü, insan ve değerlilik anlayışı”nı, değerlendirme ve davranış normlarını anlarsak;  Atatürk zamanında bütün kurumlarda yapılan değişikliklerin, bir yandan o zamana kadar egemen olan insan ve değerlilik anlayışından farklı bir insan ve değerlilik anlayışına dayandığını; diğer yandan ise, bu değişikliklerle farklı bir insan ve değerlilik anlayışının ülkemize (insanlarımıza) getirilmesinin amaçlandığını görüyoruz.

***

Atatürk, 1925’te, Kastamonu’da yaptığı bir konuşmada der ki: “Beş altı sene içinde kendimizi kurtarmışsak, bu, zihniyetimizdeki tebeddüldendir”.  (Bakış açımızdaki değişim gücündendir)

1 Kasım 1937’de, Millet Meclisi açış konuşmasında Atatürk “yalnız kurumlarında değil, düşüncelerinde de inkilâp yapmış büyük Türk milleti”nden söz eder.

***

Atatürk devrimi de bir “çağdaşlaştırma” girişimidir. Ancak bu çağdaşlaştırma girişimi, başka farkları yanında şu farklarıyla da dikkati çekiyor: Fransız devriminde yapılması denenen, o düşünce dünyasında oluşan bir insan ve değerlilik anlayışı değişikliğinin, toplumsal ilişki düzenlenmelerinde etkili kılınmasıdır.

Atatürk’ün yaptıkları ise, bizdeki düşünce dünyasının gelişmesinin ürünü olamayan, başka yerde oluşmuş bir insan ve değerlilik anlayışını –ve insanların insansal olanaklarını geliştirebilmeleri için daha elverişli olabileceği görülmüş olan bir insan ve değerlilik anlayışının ülkemizde de oluşmasını sağlamak için–, bazı ilkeler aracılığıyla etkili kılma çabası olarak görünüyor.

Böylece Atatürk devrimi, toplumsal-siyasal bir devrimden çok, bir kültür devrimi –insan ve değerlilik anlayışı devrimi– olarak karşımıza çıkıyor, ama siyaset yoluyla gerçekleştirilmiş bir devrim.

Bu değişikliklerle Atatürk, kişilerin olanaklarını daha çok gerçekleştirmelerini sağlayabilen bir insan ve değerlilik anlayışını tarihsel oluşumuza sokmayı amaçlamıştır. Bunun için Batının farklı dönemlerinde, farklı gerçeklik koşullarında türetilmiş ilkeler seçiyor Atatürk; bunları, kendi türettiği bazı ilkelerle özgün bir şekilde yan yana getiriyor, özgün bir bütün oluşturuyor ve bunlarla yeni toplumsal düzenlemelerin yapılmasını, yeni kurumların kurulmasını sağlıyor.

***

Pazar günü sandıkta rekor kırılacağını yazıyor yabancı gazeteler. Türkiye’de okunacak pek az gazete ve yazar kaldı. O nedenle yabancılara takılıyoruz.

Doğru zamanda doğru kararlar almak önemli… Büyük Atatürk doğru zamanda, doğru kararlar almış, koşullar oluşunca bunları milletin desteğiyle uygulamıştır. 


Türk Milletinin bağrından yetişip gelen bir önder olan Büyük Atatürk, yaptıkları ve zaferleriyle başka uluslara da yol göstermiş, insanlığa umut ve güç vermiş, dünyada silinmez izler bırakmıştır. Seçimden önceki bu son yazıda; demem o ki; sandığa giderken Büyük Atatürk’ün kültür devrimini de düşünerek gidin…

Ne demişti: Tebeddül… Yani değişim…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
REİS 22 Haziran 2018 Cuma 18:16

evet ATATÜRK le APO yu düşünün

Yorumu oyla      10      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva