Bugün 18 Haziran… Gelişmenin ve çağdaşlaşmanın, Büyük Atatürk'ün de işaret ettiği gibi, yalnızca aklın ve bilimin ışığında gerçekleştirilebileceğini unutmama günleri bunlar…

Artık dünya küçük bir köy… İsteyen herkesin her şeyden haberi oluyor. Görüntü net:  Kendilerini bilgi toplumunun gereklerine göre yapılandıran ülkeler, gelişimlerini kesintisiz sürdürebiliyor ve çağdaş uygarlığın gelecek dediğimiz ileri aşamalarına güçlü biçimde ulaşabiliyorlar. Türkiye’nin de küreselleşme sürecinin öne çıkardığı uluslararası rekabet ortamında hızlı değişikliklere ayak uydurabilmesi için kendini yenilemesi gerektiği açık…

Türkiye, eğitime, başka bir anlatımla insana yatırım yapması, zengin kaynaklarını birikimlerini ve olanaklarını akılcı biçimde değerlendirmesi durumunda, bu yüzyılda çok daha iyi bir noktaya gelebilecektir. 

Ülkemizin uygar dünyanın etkin bir üyesi olabilmesi, teknolojik gelişme ve toplumsal kalkınmayı gerçekleştirebilmemizin yanı sıra, milli kültürümüze sahip çıkarak, onu geliştirmemiz ve daha ileri aşamalara götürmemizle de yakından bağlantılıdır.

Onlarca örnek var ama yetmez: Küreselleşen dünyada bireylere sunulan eğitimin nitelikli olmasının ayrı ve özel bir önemi var. Eğitim olanaklarından özgür ve eşit biçimde yararlanan birey, ulusal sınırları aşarak, uluslararası alanda da önemli bir değer olarak kendini ortaya koyabilmekte, kabul ettirebiliyor.

Burada tek parametre var o da özgürce düşünebilmek… Özgür düşünce, nitelikli ve yaygın eğitim aracılığıyla çocuklarımızın ve gençlerimizin yaratıcı gücünün ortaya çıkarılmasını ve bunun toplumumuzun itici gücü durumuna getirilmesini gerçekleştirmek zorundayız.

Yarınlarımızı emanet edeceğimiz kuşakların, demokrasiye inanan, hukuka saygılı, ulusal değerlere bağlı, bu değerleri evrensel değerlerle birleştirebilen, kendine güvenen, araştıran, sorgulayan, yeniliklere ve değişime açık bireylerden oluşmasını sağlamanın önemli görevimiz olduğuna inanıyorum.

24 Haziran’da oy kullanmak yurttaşlık görevimiz…