Tayfun MARO
Protokol krizinin düşündürdükleri
23 Ağustos 2017 Çarşamba

Fuar açılış töreninde ön sıralarda yer verilen iş adamlarına tepki gösteren milletvekillerinin salonu haklı olarak terk etmesi gündem yarattı. Belediye protokol işlerinde ne kadar becerikli, organizasyon ne kadar başarılı, orasını bilmiyorum. Zaten yazımın konusu da değil. Protokolde en önde oturan iş adamları ha keza… Ben, iş adamlarına sayıp dökenlere takıldım.

İstanbul’dan gelen iş adamlarına, İzmir şöyledir böyledir diye ayar veren verene… Okudukça ben de İzmir neymiş de haberim yokmuş diye hayıflandım durdum…

Gelelim asıl meseleye;

İzmir gerek Cumhuriyet döneminde gerek öncesinde sahip olduklarını günümüze taşıyabilmiş, koruyabilmiş bir şehir değildir.

Bizler, kıyı boyunca körfezi kuşatan Rum evlerini yok etmiş, o güzelim körfezi lağıma çevirmiş bir kültürün mirasının taşıyıcılarıyız. Kıyı boyunca şehri körfeze kapatan, imbat rüzgârlarını şehre yasaklayan o apartmanları biz diktik. İstanbul’dan gelip dikmediler. Bağları ve zeytinlikleri yazlığa dönüştüren de biziz. O iş adamlarını protokolün en önüne oturtan zihniyeti yerelde iktidara getiren ve bu insanları tekrar tekrar seçen yine biziz.

İzmir bu hale on yılda gelmedi. Özellikle son 70 yıl içinde, merkezi yönetim ve yerel yönetimler rant yaratmak uğrunda, bu eşsiz şehrin toprağını, denizini, havasını, iklimini yok ettiler. Her gelen yönetici bu şehre kötülük yaptı; kimse masum değil.

İzmir burjuvazisinin, İzmir elitinin ne kokar ne bulaşır hali şehri korumasız bırakmıştır. İzmir’in arkeolojik ve tarihi zenginliği umurlarında değildir. Luvilerden, İyonya’dan, eski Yunan’dan günümüze uzanan kültür mirası sadece entelektüel gevezelik konusudur.

Yöneticiler, bu kültür zenginliğini gündelik hayata aktarmak için plan yapmak, bütçe oluşturmak bir yana, müzelerini dahi ziyaret edilebilir hale getirememiştir.

Devlet, kozmopolit liman şehrine özgü kültürü koruyup geliştirmek yerine, olanı da tahrip etmiş, Türkleştireyim, İslamlaştırayım derken yanlış kültür politikaları sonucu şehir ruhunu kaybetmiştir.

İzmir, sahip olduğu değerleri doğru dürüst şehir hayatına katamamıştır; sadece, kesintisiz 5000 yıllık yaşanmışlığının veya 8000 yıllık tarihinin getirdiği dirençle varlığını sürdürmeye çalışan yarı yitik bir şehir olabilmiştir.

Bir liman şehri olması, zamanında Levant’ın dört önemli limanından bir olması, İzmir’in gündelik hayatına, yok olan deniz kültürünü yeniden getirmeye yetmemiştir. Çünkü İzmir’i yönetenler genellikle deniz kültürüne aşina değildir, kıyılarda yaşayan insanın denizle ilişkisini kavramaktan uzaktırlar.

Diğer yandan, aldığı göçler sonucu şehrin değişen nüfus yapısıyla da denize yabancılaşması söz konusudur. Yöneteniyle, yönetileniyle İzmir deniz kültürüne uzak kalmıştır.

Hal böyle iken, yok kumruydu yok çiğdemdi yok kordondu güzellemeleri sinir bozuyor. Oysa asıl meselemiz, metropolleşme sürecinde İzmir’in başına gelenler ve gelecek olanlardır.

Sevgili Nedim Atilla, İzmir’in başına gelenleri ve gelecek olanları son iki yazısında çok güzel anlatmış. Okumanızı tavsiye ederim.

Dünya sistemi kapitalizmin, inşaat sektörüne yaslanarak büyümeye çalışan ekonomileri abat etmişliği yoktur. İnşaatın başat sektör olduğu ekonomiler mutlaka ağır bedeller ödüyor. Türkiye de bu durumda bir ülke olup o kaçınılmaz sona doğru hızla yaklaşmaktadır.

Ve İzmir, deniz ile dağ ve tepeler arasında sıkışıp kalmış bir koridoru andıran topraklar üzerinde kurulmuş bir şehir olarak tarih boyunca, ulaşılması güç konumu nedeniyle savaşlardan korunabilmiş ve varlığın -büyük deprem hariç- kesintisiz sürdürebilmiştir.

Gelin görün ki İzmir “yeni cazibe merkezi” ilan edildikten sonra, devasa beton bloklar arasında kalarak yaşanmaz bir kent olma yolunda hızla ilerlemeye başladı. Tarih boyunca işgal ordularının yapamadığını, inşaat sektörünün efendileri İzmir’e yapmak üzere kolları sıvamış bulunuyor. Tek hava aldığı koridor olan Bayraklı da iş merkezleriyle kapandıktan sonra, İzmir soluksuz kalacak.

İzmir’in hızla artan nüfusa o gıpta edilen yaşam kalitesini sunması fiziki olarak imkânsızdır. “Yaşanacak şehir” efsanesi çöktü çöküyor.

Yeni Dünya düzeninde metropol, Atatürkçülerin indinde güvenli bölge olan İzmir’in geleceği hızla kararıyor. Bu coğrafya o yükü kaldırmaz.

Ne olurdu, kendi halinde bırakaydılar İzmir’i… Varsın AKP’liler “mega köy” desinler…

 

 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Erken seçim hangisine yarar?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Endüstriyel futbol öğütüp yutuyor!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva