Ümit YALDIZ
Peki, şimdi ne olacak?
5 Mayıs 2016 Perşembe

Baştan söyleyeyim. Türk siyasi tarihinde bir siluet olmanın ötesine gidememiş olsa da Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu (dış politikadaki handikaplarına rağmen) “başarılı” bulanlardan biriydim. Hangi anlamda başarılı bulduğuma gelince;
Erdoğan gibi “Dediğim dedikçi” bir liderle 20 ay yol yürümek bile başarı sayılabilir kimileri için. Ama başarıyı ben orada görmüyorum. Yiğidi öldür hakkını yeme derler… 1 Kasım’da AK Parti hanesine yazılan 23,5 milyon oyda hiç kuşku yok ki Davutoğlu’nun da payı vardı. Hem de azımsanamayacak bir pay…
Erdoğan’ın bizzat sahaya inip il il mitingler düzenlediği 7 Haziran’daki yüzde 40’ın ardından kısa süreli de olsa türbülans yaşayan AK Parti için Erdoğan’ın neredeyse ortalıkta hiç görünmediği 1 Kasım’da gelen 49,5 yeniden hayata dönüş anlamına geliyordu.
Belki de bugün olanları biraz oraya da bağlamak lazım.
Mesele basit bir güven krizinden çok öte olabilir.
1 Kasım’da kazanan sadece AK Parti değildi çünkü… Davutoğlu da vaatleri, demokratik-liberal söylemleriyle dikkat çekmiş, bir manada siyasal bağımsızlığını değilse de özerkliğini kazanmıştı. Sonuçta AK Parti tarihinin en yüksek oyu onun genel başkanlığında yazılmıştı haneye…
23 milyon 500 bin… 1 Kasım akşamı gerek Konya’da gerekse Ankara’da yaptığı Mevlana referanslı balkon konuşmalarıyla tabanının hatta oy vermeyenlerin bile takdirini kazanmışsa da Saray çevresinin bu özerklik ilanına çok da sıcak bakmadığı kısa sürede anlaşılacaktı.
Seçim öncesi vekil listelerinde seçimden sonra da kabine oluşturma süreçlerinde yaşananlar, Başbakan’a yakın kadro ile Erdoğan’a yakın kadronun zaman zaman dışarıdan da görülen mücadelesi bugün yaşananların habercisi gibiydi.
 Neticede beklenen oldu. Haftalar hatta aylardır beklenen…
Türkiye’nin ‘fiilen başkanlık sistemine geçtiğini’ düşünen Erdoğan için Davutoğlu ve çevresi siyasi bir tehdide dönüşmeye başlamıştı. Rüyalarını süsleyen başkanlık sistemini yeterince savunmuyor yeni anayasa konusunu ağırdan alıyor hatta terörle mücadele konusunda bile dışa dönük mesajlarda zayıf kalıyordu.
Dış politikadaki yanlışları saymıyorum bile…
1 Kasım’da verdiği sözlerin önemli bölümünü 5 ay içinde gerçekleştirmiş olması, her fırsatta Erdoğan ve ailesine olan saygı ve bağlılığını bildirmesi hatta ve hatta kendisini siyasete kazandıran Abdullah Gül’le kamuoyu önünde ağız dalaşına girmesi bile yetmedi.  
Kendisinin yurt dışı seyahatinde olduğu sırada partinin il-ilçe başkanlarını atama yetkisini elinden alan kararnamenin MKYK üyeleri tarafından önüne konulmasına ancak 5 gün tahammül edebildi.
Bana göre iyi bile dayandı. Pek çoğumuz istifayı o gün basabilirdi.
Şöyle düşünün… Başbakan sıfatıyla koca bir ülkenin kaderini belirleyen kararlara imza atıyorsunuz. Ama birilerinin gözünde ilçe başkanı ataması bile yapamayacak kadar sakıncalı piyade haline geldiğinizi görüyorsunuz.  
Dahası yol arkadaşlarınızın altınızdaki halıyı çektiğini…
Cumhurbaşkanı seçilmeden hemen önce 40 ilin başkanını bizzat değiştiren ve Davutoğlu’na kendi açısından ‘dikensiz bir gül bahçesi’ bırakan Erdoğan için partinin kontrolünün ülkenin idaresinin ön şartı olduğunun somut bir kanıtıdır 29 Nisan’da yaşananlar.
Nedeni her ne olursa olsun bugün yanıtlanması gereken asıl soru bundan sonra ne olacağı/nasıl olacağıdır.
Hepimizin bildiği/gördüğü ve de gelinen noktada kabul etmek durumunda kaldığı en çıplak gerçek ‘tarafsız cumhurbaşkanlığı’ döneminin resmen ve de fiilen tarih olduğudur. Bugün Erdoğan’ın başından beri savunduğu “Partili cumhurbaşkanı” modelini deneyimliyoruz.
Kimileri için bir cumhurbaşkanının iktidar partisine yaptığı fiili darbeyi hatta… 
Ve Davutoğlu’nun başına gelenlerden sonra “Güçlü Başbakan” dönemi de kapanmış oldu. En azından Erdoğanlı yıllarda bu pek de mümkün görünmüyor. Hatta Erdoğanlı yıllarda böyle bir modelin teklif edilmesi dahi düşünülemez’ diyebiliriz.
Onun için ‘Peki, şimdi ne olacak’ sorusunun yanıtını Saray ve çevresinde aramak durumundayız. Erdoğan gibi ne yapacağı önden kestirilmesi zor bir lider söz konusuyken güçlü bir tahminde bulunmak hiç kolay değil.
Ama bir erken seçimin de ufukta göründüğünü söylemek durumundayız.
MHP’deki gelişmeleri de gölgede bırakan deyim yerindeyse siyasetin gündemini MHP’nin elinden alan Davutoğlu’nun oyundan çıkarılış hamlesi çok yönlü bir okumaya muhtaç…
Davutoğlu’nun ‘demlenmeye bıraktık’ dediği Yeni Anayasa ve ‘şu an öncelikli gündem maddemiz değil’ dediği ‘başkanlık sistemi’ için MHP’nin acz içinde HDP’nin de barajın altında göründüğü bugünlerden daha iyi bir fırsat olamaz herhalde. Siyasette yeni yollar açılmadan muhalefetin de durumu ortadayken yapılacak bir erken seçim AK Parti’yi ve Erdoğan’ı çok arzuladıkları 367 rakamının üzerine taşıyabilir.
Yani Yeni Türkiye dönemini resmen başlatabilir.
Tabi ki Merhum Demirel’in ifadesiyle 24 saatin bile uzun sayılacağı günler bekliyor bizleri.
Masaya başka hangi kartların açılacağını göreceğiz.
MHP bu açıdan kilit bir rol oynuyor. Olası bir erken seçime Bahçeli ile gitmesi AK Parti için şans MHP için ciddi bir handikaptır. Bunu ben söylemiyorum. AK Partinin kurmayları söylüyor artık. Doğu-Güneydoğu bölgesinde yaşanan çatışmaların ardından HDP’nin 7 Haziran ve 1 Kasım performansını yakalayamayacağı bilimsel bir gerçeğe dönüşmüş durumda. Tüm araştırmalarda HDP eriyor.
CHP ise kendi içi dönüşümünü sağlayamamış olsa da muhalefetin en az hasarlı partisi durumunda. Baskın bir erken seçimde oylarını koruyup bir parça arttırması sürpriz değil. Ama CHP’deki kayda değer olmayacak bir oy artışı AK Parti’yi yolundan döndürmeye yetmeyecektir.
Peki, Erdoğan ve arkadaşlarının hedefi için en doğru Başbakan adayı kimdir?
Davutoğlu’dan önce de ifade etmiştim. Başından bu yana en doğru isim Binali Yıldırım’dı.
Erdoğan’la 40 yılı aşkın bir maziye sahip, Erdoğan’ın karizmatik liderliğine en başından teslim olmuş, iş yapma/bitirme yeteneği üst düzeyde bir isim Binali Yıldırım… AK Parti’nin övündüğü işlerin yüzde 75’inde bizzat imzası olan bir bakan…
Son kongrede Davutoğlu’na ayar verme amaçlı teşkilattan toplanan 900 imzanın da sahibi. O imzaları atanlardan biriyle o tarihlerde yaptığım bir görüşmeyi hatırlıyorum. Şöyle demişti. Bugün için değil ama yarın için anlamı var bu imzaların… Yarın dediği tam da bugündür.
Oğlu üzerinden maruz kaldığı bel altı saldırıdan sonra bazı çevrelerde güç kaybettiği düşünülse de “güçlü cumhurbaşkanı-çalışkan başbakan” formülüne en doğru oturan isim hala Yıldırım’dır bana göre.

Güven krizi üzerinden düşünüldüğünde en doğru isim tabi ki Berat Albayrak’tır. Sonuçta aileden biri… Ama siyaseten Damat Ferit tartışması AK Parti’nin taşıyabileceği bir yük değildir. En azından bu aşamada…
Bekir Bozdağ ismi son bir iki ayda kulisleri dalgalandırmıştı. Adalet Bakanı olarak gösterdiği performansla Saray’a karşı rüştünü ispatlamış bir isim Bozdağ… Tabi ki onu öne çıkaran başka faktörlerde de var.  Kulislerden edindiğimiz bilgilere göre Erdoğan’ın hedefindeki MHP tabanı için de Yozgatlı Bekir Bozdağ doğru isim…
Ve Mehmet Ali Şahin…
Refah Partili yıllardan bu yana Erdoğan’la yürüyen Şahin “genel başkan vekili” ve ‘ağabey’ olarak akla gelebilecek bir isim.
Kulislerde Numan Kurtulmuş’un da adı geçiyor. Ama SP ve Has Parti geçmişi olan Prof. Dr. Kurtulmuş’un süreç içinde siyasi bağımsızlık mücadelesi vermesi olası göründüğü için Saray’ın birinci tercihi olacağını sanmıyorum.
*
Neler olacağını izleyip göreceğiz. Bence Erdoğan’ın aklındaki isim belli.
Tüm bu olanlar bize bir kez daha göstermiştir ki AK Parti tepeden tırnağa Erdoğan’ın partisidir. Ve Erdoğan bugün kimi işaret ederse etsin (sokaktan geçen birini bile) genel başkan seçtirecek, başbakan yaptıracak güçtedir.
Bu durum çok net anlaşılmıştır. Aradan geçen 20 ay Erdoğan’ın partisi üzerindeki gücünü kırmamış aksine iç ve dış muharebelerdeki başarısı nedeniyle arttırmıştır. Partinin en üst karar organı olan 50 kişilik MKYK’dan Başbakan Davutoğlu’na karşı 47 imza toplanmış olması bunun en net göstergesidir.
*
Tabi ki siyasette yeni sürprizler yeni hamleler yeni kartlar yeni yollar her zaman mümkündür. Yaşanan son gelişmelerin seçmeni irrite etme ihtimali de göz ardı edilmemelidir. Yani seçmen yüzde 49,5 alan bir Başbakan’a karşı yapılan parti içi darbeyi dün de altını çizdiğim gibi ‘siyasi bir hovardalık’ olarak okuyabilir. Ve gidecek bir yol bulduğunda tüm bunların hesabını toptan kesebilir.
Ama mesele gidecek bir yolun şu an için olmamasıdır.
*
Son olarak yaşananları ‘kıskançlık, güvensizlik’ gibi insani duygulardan çıkardığımızda Erdoğan’ın Davutoğlu sonrası Türkiye’nin dış politikasında radikal adımlar atması da olasıdır. Davutoğlu’nun ‘stratejik derinlik’ ve ‘değerli yalnızlık’ politikasının iflas ettiği tezinden hareketle Suriye, İsrail, Mısır hatta Rusya ile normalleşme sürecini Davutoğlu’nun gidişinin üzerine oturtması… Bir nevi ‘Davutoğlu bizi kandırdı’ bahanesi…

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Lombak 6 Mayıs 2016 Cuma 11:17

Kılıçdaroğlu fitneci bürokrat mantığı ile Davutoğlu'nun Kasım 2015 seçim başarısını değerlendireceğine kendi başarısızlığını değerlendirsin. Aralarında %5 fark var sanki!

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Endüstriyel futbol öğütüp yutuyor!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Statlara sığmayan 23 Nisanları özledik!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İlk Milli Bayramımız!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
CHP ne yaptı, ne yapmalı?
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
CHP'li ıstakozlar iş başında...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva