Nedim ATİLLA
Papa ‘Yalan Haber Dışkıdır!’ demiş...
12 Mart 2018 Pazartesi

Umberto Eco’nun (1932 – 2016) veda kitabı sayılan ama bize inanılmaz şeyler öğreten SIFIR SAYI adlı yapıtı üzerine hayranı olduğum yazarın ölümü sonrasında yazmıştım. (İsteyenler Egede Sonsöz veya İzmirlife arşivlerine bakabilir) Sıfır Sayı’nın arka kapağında “Kötü gazetecilik konusunda bir rehber” yazar.

Yeniden Umberto Eco’ya dönmemin nedeni HBT’de gördüğüm Edip Emil Öymen’in yazısı… Papa Françesko “Yalan Haber Dışkıdır” demiş… Papa yalan ve sahte haberle mücadele için çağrı yapmış, “Bizim, barış isteyen gazeteciliğe ihtiyacımız var. Pamuk helva gibi bir gazeteciliğe değil. Gerçekleri anlatan, yalana karşı duran, klişe sloganlara itibar etmeyen, sansasyonel başlıklar kullanmayan bir gazeteciliğe…”

Vayy be!

Demişim kendi kendime. Dünyadaki milyarlarca insanın çok önemsediği, benim için ise pul koleksiyonum için benzersiz pullar üreten, turistik bir zenginlikten başka bir şey olmayan Vatikan’dan gelen bu çağrı üzerine yeniden gözden geçirmeliyim bu düşüncelerimi de dedim…

Papa bu sözleri, 13 Mayıs 2018’de Vatikan’da yapılacak Dünya Sosyal İletişim Günü mesajı olarak dünyaya iletecekmiş. Emil Edip Bey’den öğrendik ki 50 yıl önce, 1967’de Papa Altıncı Paul’ün fikri olarak başlayan bu etkinlik, sadece Katolik âleminin değil, bütün insanlığın ortak paydalarına hitap eden bir sosyal sorumluluk projesi olarak ilerliyormuş.

İnternet Devrimi’ne “yetişen” ilk papa İkinci Jean Paul olmuş. Onun direktifiyle, 2002’de hazırlanan “Kilise ve İnternet” başlıklı raporda, “bu yenilikçi” iletişimin yarar ve tehditleri üzerinde durulmuştu. Papa Françesko ise, şimdiye kadarki papalar arasında medyayı en etkin kullananı. Twitter’da @Pontifex adresinde 9 dilde 40 milyon izleyicisi var.

2018 İletişim Günü temasının “Sahte Habercilik ve Barış İçin Gazetecilik” olmasına da Francesco karar vermiş: “Gazetecilerin saygınlığını ve onların, gerçeğin iletişimini yapmalarındaki kişisel sorumluluklarını yeniden hatırlamak için.”

Gerçek, özgürleştirir… Papa, İncil’de Yuhanna 8:32 ayetindeki “Gerçek, Seni Özgürleştirir” (La verità vi farà liberi) cümlesini vaazının başlığı olarak kullanmış.  Lafını esirgemiyor: “Sahte haber etkin, çünkü gerçek haberi taklit eder. Sahte habere inanmak mümkündür, ne de olsa insanların dikkatini çeker. Onların ortak önyargılarına, kaygı, haset, öfke ve sıkıntılarına çanak tutar. Eğer sahte haberlerin yayılmasını, insanların sorumluluk duyguları önleyecekse, bu durumda haberciler, gazeteciler, gerçek haberin koruyucusu olacaktır. Günümüzde bu iş, artık herhangi bir iş değil, bir misyondur.”

Papa, Trump’ın seçim kampanyası sırasında ve sonrasında ortalığa dökülen “alternatif gerçek- sahtecilik” haberleri üzerine, herkesi şaşırtan bir dobralıkla şunları söylemişti: “Sahte haber yazmak, dışkı karşısında şehvet duymak gibidir. İnsanlar dışkı yemek istese dahi medya, buna alet olmamalı. Bu, medyanın yapabileceği en büyük kötülük olur.”

Papa’nın sahte haberler, gerçeğin manipülasyonu, yalan-dolan konusundaki vaazı sıra dışı bir durum değil. Örneğin, Papa İkinci Jean Paul, 1997’de internetin düşünce ve ifade özgürlüğündeki rolünü vurgulamak amacıyla bir azizi “İnternetin Azizi” olarak ilan etti: 6. yüzyılda Sevilla/İspanya’da yaşamış rahip Isidoro de Sevilla. O döneme kadar “bilinen her şeyi” elle yazdığı 20 ciltlik Etimoloji (Kökenler) adlı bir eseri var. Bir tür internet sayılır!

***

Dönelim Sıfır Sayı’ya… Umberto Eco, cenazesine papazların gelmesini istememişti. Umberto Eco için Milano kentindeki Castello Sforzesco’da laik ritüellere göre cenaze töreni yapılmıştı. Dünyadaki en önemli din adamından sonra bir Ateist’in düşüncelerine bakın şimdi..

Eco kitabının adını Sıfır Sayı koymuştu, çünkü belki de hiçbir zaman basılmayacak bir gazetenin ilk sayısından önce deneme amaçlı “sıfır” sayılar çıkarılacaktır. Bu sayıların çıkarılmasının bir amacı vardır. Amaç gazetecilik değildir. Amaç medya gücünü, daha doğrusu henüz olmayan bir gazetenin oluşturabileceği gücü göstererek hedefe ulaşmak.

Kitapta  “Commendatore” olarak anılan kişiden gazete çıkarma işini alan Prof. Simei, yapılacakları çalışma arkadaşlarına şöyle özetliyor: 

“Commendatore finansman dünyasının, bankaların ve hatta büyük gazetelerin o güzel salonuna adım atmak istiyor. Her konuda gerçeği dile getirecek yeni bir günlük gazetenin vaadi olacağız. On iki adet sıfır sayı çıkaracağız; 0/1, 0/2 gibi düşünün; çok sınırlı sayıda basılacak, Commendatore bunları değerlendirecek ve sonra kendi bildiği bazı kişilerin incelemesine sunacak. Commendatore finansman ve politika dünyasının güzel salonunu rahatsız edebileceğini kanıtladıktan sonra, olasılıkla bu güzel salon ona bu düşünceden vazgeçmesini rica edecek, o da gazete tasarısını bir kenara kaldırıp güzel salona giriş yapma iznini koparmış olacak. Örneğin büyük bir günlük gazetenin, bir bankanın, önemli bir televizyon zincirinin yüzde iki hissesi denebilir buna.” (s. 28)

Ana karakterlerden bir olan Simei’nin “Unutmayın, ‘haber yapmak’ güzel bir deyiştir, haberi biz yapıyoruz ve bunu satır arasında belirtmeyi bilmemiz gerekir.” (s. 54) sözleri aslında haberin nasıl yapıldığı ile ilgili bir görüş ortaya koyuyor:

Gazeteler yalan söyler, tarihçiler yalan söyler, bugün televizyon da yalan söylüyor. Bir yıl önce televizyonda, Körfez Savaşı sırasında Basra Körfezi’nde zifte bulanmış olarak can çekişen karabatağı hatırlamıyor musun? Sonra öğrenildi ki o mevsimde körfezde karabatak olması mümkün değilmiş ve o görüntü sekiz yıl öncesine, İran-Irak savaşı dönemine aitmiş. Bazılarına göre de hayvanat bahçesinden aldıkları karabatağı petrole bulamışlardı.” (s. 40 – 41)

“Gazetede neyin yer alacağını belirlemek için, öteki gazetelerin ifadesiyle, ajandayı tespit etmek gerekir. Haber denen şeyden bu dünyada çok fazla var ama neden Bergamo’da bir kaza olduğunu söylerken, Messina’da bir başkasının olduğunu görmezden geliyoruz? Gazeteyi yapan haber değil, haberi yapan gazetedir. Dört farklı haberi bir araya getirmeyi bilmek demek, okura beşinci bir haber önermek anlamına gelir.” (s. 53)

Gazeteler ya da genelleme yaparsak medya, insanlara, topluma olayları nasıl görmesi gerektiğini, neyi konuşması gerektiğini ve nasıl düşünmesi gerektiğini söylüyor günümüzde…

İğneyi kendimize batırdım bugün… Belki de her pazartesi ilk işimin Faruk Bildirici okumak olmasından kaynaklanan bir durum….

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva