Tayfun MARO
Otoriter yönetimler hangi ihtiyaca cevap verecek?
18 Ocak 2017 Çarşamba

Yoksulu her zaman karın tokluğuna bir hayata razı oldu; hibe ve sadaka ekonomisiyle hayatını sürdürüyor. Orta sınıfı, hiçbir zaman bedel ödemeye yanaşmadı, ikiyüzlü ahlakın en uç örneklerini verdi. Burjuvazisi, kendi sınıf kültüründen yoksun, sermaye birikimi sorunlu bir sınıf… 
İşçi sınıfı, kendisi için sınıf olamadı. Aydınları, zorlu mücadeleyi ve bedel ödemeyi asla sevemedi. 
Hamasetle kahramanlık yapmak, tembelliğini çalışkanlık olarak tanımlamak, borç parayla zengin taklidi yapmak, yalanı olağanlaştırmak, sahicilik duygusundan yoksunluk, “gibi” yaparak yaşamak; bunlar toplumun hasletleri…
Uzun sözün kısası, bir toplum ki her şeyin ucuzuna teşne hale gelmiş…

Gerçek şu ki; son derece kurallı bir yönetim biçimi olan demokrasi, eğitimli bir nüfusu gerektiriyor. Bilgisizliğin, yalanın ve kuralsızlığın prim yaptığı toplumlarda, toplumun azınlıkta kalan eğitimli çevrelerinde dile getirilen demokratik yönetim talebi, çok anlamlı olmuyor. 
Toplum elitinin yerle bir edildiği, entelektüellerin aşağılandığı, sanatın horlandığı koşullarda, evrensel değerleri toplumsal alana aktarmanın hemen hemen imkânsızlığı ortada.
“Benden sonrası tufan” diyenlerin, “komşusu açken tok yatanların” neredeyse hane başına iki kişi düştüğü toplumlarda, toplumsal yararı önceleyen bir avuç insanın yüzü suyu hürmetine demokrasi olmuyor; ne ilerisi ne gerisi…

Hal böyle iken, demokrasi, toplumun kahir çoğunluğu tarafından talep ediliyor ve o kahir çoğunluk, demokrasiyi tanımlayacak bilgiden dahi yoksun ise; bu “bilmiyorlar ama istiyorlar” durumu,  ancak ve ancak demokrasinin imkânsızlığının karinesi olabilir.
Böyle bir paradoksu izah etmek mümkün fakat sonrasında insan başına gelecekleri kestiremiyor.

Dünya’da ve yurtta otoriter yönetimlere artan ilginin esbabı mucibesi, küresel kapitalizmin yarattığı büyük yıkımdır. 
Yıkım, “değerli” olanın yerine “önemli” olanı koyarken, vasatlığı da öne çıkardı. Vasatlık, satıhlaşmayı, sığ bilgiyi seviyor.  Ve bu sevgi, “bilmediğini bilmeyenleri” önemli kıldı.
Bir Dünya düşünün, küreselleşeyim derken vasatların, kifayetsizlerin eline geçmiş…
Aslında, birçok ülkede yaşanmakta olan değişim, otoriterleşen vasatlar yönetiminin ayak sesleridir.
Bir yanda, halk ve yurttaş olmayı başaramayan insan kalabalıkları; diğer yanda, yönetemeyen kifayetsiz muktedirler… Her ikisi de vasatlıkta buluşuyor. Ve bu vasatlık, otoriterleşmeye yol açıyor.

Kapitalizmin içinden geçtiği değişim sürecinin bu aşamasında, değerler sisteminin çöktüğüne tanık oluyoruz. Doğu’dan Batı’ya dalga dalga yayılıyor bu çöküş.
Endüstri devrimiyle ivmelenen, bilişim devrimiyle zirve yapan bilim ve bilimsel buluşlar, bir avuç insanın tekelinde mucizeler yaratıyor; Buna karşın, insanlığın ezici çoğunluğu daha yoksul, daha bilgisiz, daha eğitimsiz… Bu paradoks ayrı bir yazı konusudur.

Dünya’nın çivisi çıkmış; doğal dengeleri hızla bozuluyor, sosyal ve ekonomik dengeler ha keza hızla çöküyor, insanlık düzeyi vasat altında seyrediyor, toplumlar yönetilebilir olmaktan uzaklaşıyor. 
Kim ne derse desin, bu hengâmeden, bu vasatlıktan demokrasi çıkmaz. Çıksa da bir şeye benzemez. 
Bu hengâmeden çıksa çıksa otoriter yönetimler çıkar. Vasatlık, astığı astık, kestiği kestik bir otoriterliği adeta kutsuyor. 
Vasatlaşan toplumlar, çaresizlik ve çıkışsızlık sarmalında, cemaatleşiyor. Cemaatleşen toplumlar ise daha itaatkâr, da munis oluyor. 
Şiddet ve korku kıskacındaki munis ve itaatkâr insanların, önünde eğilecek güçlü bir “baba” figürüne ihtiyaç duyduğu zamanlardayız. 

Türkiye’nin yaptığı anayasa tartışmaları ve içinden geçtiği kör şiddet, küresel değişimin getirdikleri bağlamında ele alınırsa, daha anlaşılır hale gelecektir. 
Olan biteni sadece bir adamın ihtirası olarak görmek, toplumsal alanda ortaya çıkan yeni sosyolojinin getirdiklerini ve taleplerini görmezden gelmek, sadece yeni çözümsüzlükler üretir.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Endüstriyel futbol öğütüp yutuyor!
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Statlara sığmayan 23 Nisanları özledik!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İlk Milli Bayramımız!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
CHP ne yaptı, ne yapmalı?
Hanzade ÜNUZ
Hanzade ÜNUZ
CHP'li ıstakozlar iş başında...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva