Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Nasıl zır cahil bırakıldık nasıl mankafalaştırıldık!
21 Eylül 2017 Perşembe

Bu yazı başlığı bana ait değil. Namusuna ve bilgeliğine önem verdiğim Mustafa Yuluğ’un. Yazı,5 mayıs 2012’de yayınlanmış,ancak günceliğini sürekli koruyan bir yazı.

Yeterince bilmeyenlere Mustafa Yuluğ’u tanıtmayı bir görev biliyorum. Yuluğ, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezunu. Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve T.C. Kıbrıs Yardım Heyeti Başkanlığı gibi kurumlarda üst görevlerde bulunmuş,Dünya Bankası’nda çalışmış ve Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu Üyeliği'nden emekli olmuş bir bürokrat. Bir sürede akademisyenlik yapmış. Ayrıca şiirle ilgili bir insan ve kendine özgü bir şiir okuma tarzı var.

Yuluğ,sürekli yazıyor.Yazıları ile yüreği soldan,ancak bilimin yol göstericiliğinde küresel baronlara karşı çıkıyor,tanılar koyuyor ve çözüm yollarını gösteriyor.

İzin verirseniz bugün Yuluğ’un günümüze ışık tutan bir yazısını size sunmak istiyorum.

Nasıl Zır Cahil Bırakıldık Nasıl Mankafalaştırıldık!

Bizi de çiti içine sokmuş olan küresel sermaye egemenliği (silah, uyuşturucu, para, enerji, besin, ilaç ve fiziki yatırımcılar başta olmak üzere büyük küresel şirketler + mafya babaları birliği + derin devletler federasyonu...), özellikle soğuk savaş döneminde, bölgesindeki üniversite ve hizmet içi eğitim/öğretim düzeneğini, çıkışlıların ezici çoğunluğunun zır cahil unvanını tam tamına hak etmesini sağlayacak biçimde yeniden yarattı. Medyaya da buna göre ayar verdi.

Neleri hiç ama hiç öğrenemedik:

Silah üretimi, pazarlaması ve kaçakçılığının yarattığı siyasal, sosyal ve ekonomik sorunlar, savaş sosyopat ve psikopatları neden hep faal (özellikle Eısenhower'in vurgusu),

uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığının yarattığı siyasal, ekonomik ve sosyal sorunlar,

Zıegler'in vurguladığı para ve yaratılmış satın alma güçleri haydutluğu ile yoksulları sömürme ve bütün cinayetleri finanse edebilme olayı,

Para zulaları, vergi cennetleri, şirketleşme, internet, kumar, etkisiz ve teorisiz mali idareler ve daha başka yöntemler aracılığıyla ulusal kaynakları ‘aşırma’,

besin, ilaç, tıp, tohum, gübre, su, ulaşım, enerji, iletişim, ... dolandırıcılıkları, rant ve avanta kapışmasına dayalı, fiilen epey bir vergi muafiyetli kentleşme, yapılaşma ve sanayileşme, ... ile yoksullaşmaya ek doğal ve sosyal çevrenin ve dolayısıyla yaşamın tahribi,

yaygın rüşvet, yolsuzluk, rant ve soygun (özellikle afrika, güney asya ve güney amerika’dakiler gibi yoksul ülkelerde) gerçeği, egemenlikle ilişkisi, kökünün nasıl kurutulabileceği,

yine, yoksul ülkelerde, eğitim/öğretim ile üretimin bütünleştirilmesinin önemi, öncelikli kırsal kalkınma (köy enstitüleri gibi),

olmazsa olmaz, bilim ve teknoloji devriminin nasıl gerçekleştirileceği ve niçin geciktirilmekte olduğu,

tam istihdam, tam sosyal güvenlik, herkese parasız eğitim ve sağlık, tam fırsat eşitliği sistemlerinin nasıl oluşturulacağı (bu işleri başarmış ülkeleri inceleyip onlar gibi yapacaksın...),

egemen güçlerden bağımsız, halkçı bir kamu yönetimi oluşturulması (örneğin, soğuk savaş döneminde uzmanlar, bir genel müdürün atanmasına bile küresel güçlerin karışabildiğini, cıa ve mossad'ın altımızı oyduğunu, bütün darbelerin üst akıl düzenekleriyle tetiklendiğini ileri sürebilmişlerdi),

ve herşeyin üzeri ve öncesinde, bilimsel ve teknolojik devrime dayalı iktisadi, sosyal ve kültürel planlama aracını kullanarak, yalnızca insan için üretmek (silah, uyuşturucu, yolsuzluk, kara para, zehir, insana karşı ürün ve hizmet… değil yani) ve ürünleri, yoksullara mutlak öncelik vererek dağıtmak hedefine ulaşabilme zorunluluğu,

egemenliğin, tarih boyunca olduğu gibi, egemenliğini, halklar ve öncü beyinleri, dilediği etiketlerle bölüp birbirine düşürerek, ayrıca 'fasılasız' sıcak kavga 'vaziyetleri' yaratarak sürdürdüğü gerçeği (bu bağlamda, örneğin, dinler, mezhepler, cemaatler, tarikatlar, üst akıl üfürmeli dernekler, kuruluşlar, vakıflar, medya, mafya ve derin devlet ve geri zekalılar nasıl işlevsel kılınıyor, koşuntular, taşeronlar nasıl yetkili hale getirilebiliyor…).

Umudumuz gençliğin olası önderleri, gerçekleri her yönüyle öğrenebilmek için el ele vermeli, doğruları vurgulayabilen bütün onurlu dünya aydınlarıyla iletişime geçebilmeliler…

mustafa yuluğ”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Haramilerin saltanatını yıkacağız!
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
80’lik güzeller zamana nasıl ‘dur’ dediler?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
En popüler üçüncü içecek
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler (2)
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva