Nasıl mutlu olmaz ki insan?

Ulusal takımlar hem futbolda hem basketbolda kazanınca...

Ortalık bayram yerine döndü...

Umutların yeşermesi herkesi mutlandırdı...

Sporla içli-dışlı olanlar sevinç yumağına dönüştü...

Sorunlar unutuldu...

Ülkenin üzerine çökmüş kara bulutlar dağıldı sanki!..

Bir de, "iyi geldi bu galibiyetler, insanların havası değişti" yorumları var ya!..

"Ne alakası var kardeşim" diyesi geliyor insanın ama...

Olsun işte...

Ulusal takımlar yendi ya...

Dünya Kupası'na gitme şansı yeniden bir güneş gibi doğdu!..

Basketbolda Avrupa Şampiyonası'nda gruptan çıkış garantilendi...

Kolay mı?..

Sevinin çocuklar...

Coşun, eğlenin!..

Yaşamak buysa eğer!..

Yaşayın işte!..

X

Daha üç gün önce  "şu hale bakın" denilen Ulusal Takım...

Hırvatistan gibi zorlu bir rakibi yenince...

Övgüler, övgüler, övgüler!..

Takım kadrosundaki değişimden, sergilenen oyuna kadar; Lucescu'nun "yanlıştan-doğruya" evrilmesine dek süren övgüler!..

Ne değişmişti üç gün içinde de...

Önceki eleştirilerine ters düşen yazılar döşendi futbol ulemaları?

Boş verin canım! Şimdi eleştirmenin zamanı değil...

Tam takım kazanmışken, havamızı bulmuşken!..

Hakkını verelim şu işin!..

Sevinelim; ayrı bir hava oluşsun çevremizde!..

X

Yaşamın içinde ucundan tuttuğunuz her işin tek doğrusu vardır...

Çok dener, araştırır o doğruyu bulursunuz sonunda...

Lucescu'nun Ukrayna maçında yaptığı hataları bu kez yinelememesi...

Doğru takım ve taktik anlayışla oynaması Hırvatistan maçının kazanılmasında ana etken oldu...

Tek tek isimler üzerine tartışmanın gereği yok; başlarsak sayfalar yetmez; herkesin farklı bir bakış açısı olduğu için de sonu gelmez...

Doğrular karşısında söylenecek söz de olmaz!..

Geriye kutlamak kalır ki...

Söz konusu Ulusal Takım olunca, Dünya Kupası'na katılmak adına yanan ışığı görmek mutlak herkesi sevindirir...

Ulusal Futbol-Basketbol takımlarımızı böylesi sonuçlar için kutluyoruz...

X

Futbolda alınan iki farklı sonucun ardından kadro tartışmaları sürecektir kuşkusuz...

Ancak, Lucescu'nun Hırvatistan maçındaki uygulamalarının gruptaki son iki maç için de geçerli olacağı düşünülebilir.  

NTV'de Mehmet Demirkol'un da söylediği "Avrupa temelli futbolcu" seçimi daha mantıklı duruyor...

Geçmişte böyle bir seçimi Galatasaray'a geldiğinde ilk yıl takımı şampiyon yapamayan Derwal'in, Alman futbolu patentli Türk oyuncuları getirerek nasıl başarılı olduğu örneğini unutmamalıyız...

Bu düşüncenin gruptaki son maçlar için geçerli olduğunu vurgulayalım...

Çünki, bizim beklentimiz...

Türkiye Futbol Federasyonu ile birlikte kulüplerin yatırımlarını doğru yönde...

Özellikle de alt yapıya kaydırarak kaliteli, üst düzey futbolcu yetiştirecek olanakları yaratmaları doğrultusundadır...

Gerisi boş laf üretmektir...

Bugün kazanır, yarın yitirirsiniz...

Toplumu oyalamaktan, fotoğrafın hoş yanını göstermenin dışına çıkamazsınız...

O zaman da size sorarlar...

Mutlu musunuz?