Harun ÖZDEMİR
Köylü İslâm, marjinal İslâmcılara karşı!
19 Mayıs 2016 Perşembe

Tarihin kurucu öznesi “insan” değildir; “özgür insan”dır. Bunun bilincinde olmak lazım.

Özgür insanı keşfedemeyen yönetimlerin yurttaşlarına verdiği zarar, yenilgi ile sonuçlanan savaşlar kadar ağırdır. Bunun ne anlama geldiğini ancak özgür insanlar ile baskı altındaki insanlar arasındaki farkı görebilenler anlayabilir. 

Özgürlüğün olmadığı medyada, cemaatlerde, gruplarda, partilerde, üniversitelerde ve ülkelerde “kabiliyetli” diye takdim edilen kişiler ancak bir yalan olabilir.

***

Tarihte bin yılda bir görülebilen özgürleşme;

-Özgür bireylerin haklarına sahip çıkması,

-Özgür insanlar arasında işbirliğinin doğması,

-İrade ve rızalarıyla aralarında serbest sözleşme yapabilmeleri,

-Bu süreci sürdürüp bir hukuk düzeni kurma mücadelesi vermeleri,

-Yeni bir medeniyetin genlerinin, kromozomlarının, hücrelerinin oluşması,

-Yeni bir toplumsal ve hukuksal yapıya ait organların ve bünyenin inşası… ile mümkün olabilir.  

Yetmez ama en azından bu sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi gerekir!

Bir yönetimin tarihi değiştirebilecek en büyük icraatı bireyleri özgürleşmeye, çalışmaya, daha çok çalışmaya, yaratmaya, başarmaya, mutlaka başarmaya… inandırması ile gerçekleşebilir. 

Önemli olan, yeter sayıdaki yurttaşın sindirilmiş “özgürleşme” isteğini açığa çıkarmak, ona özgürleşme cesareti verebilmektir.

Baskıdan sonra başlatılan özgürleşme ile ortaya çıkabilecek ilk gelişme, eski kurumların yıkılması olacaktır.

Özgürleşmenin doğurabileceği dalgaları öngöremeyen ve ona göre hazırlık yapamayan yönetimler ve cemaatler, gelecek bin yılın öncüsü olma fırsatını kaçırmış olurlar.

Gittikçe içe büzülen, sertleşen, kireçleşen, hoşgörüsünü ve sabrını yitiren, hemen öfkelenen, son söyleyeceği sözü başta söyleyen kişilerin an itibariyle hayatı ve geleceği ıskaladıkları kesindir! Bundan emin olabiliriz!

Baskıcı rejimlerde çalışmanın, başarmanın, alın terinin, üretmenin ve kazanmanın yerini; çalma, iktidara yılışma, devleti soyma, halkı rüşvetleme, kamu kaynaklarını zimmete aktarma… alır!

Uzun yıllar çok istikrarlı gibi görülen SSCB, Doğu Avrupa, Afrika, Güney Asya ve Güney Amerika ülkeleri… Irak, Tunus, Libya, Mısır, Suriye… gibi Müslüman devletler, neden basit olaylara karşı devlet ve millet olarak sağlıklı tepkiler verememeleri, ancak baskı altında geçirdikleri nice yılların yarattığı çürüme ile açıklanabilir.  

Avrupa ve ABD’nin, baskıcı rejimleri ve liderleri açıktan veya örtülü desteklemelerini anlamak gerekir! Kendilerine rakip olabilecek bir özgürlük adasına karşı, en yıkıcı oyunları oynamalarının nedeni bundandır!

Her şeye rağmen yetişebilen parlak zekâ ve yaratıcı beyinleri üç kuruşa transfer etmeleri boşuna değil! Üç kuruşa diyorum; çünkü doğup büyüdüğü, yetiştikleri ülkelerde onu da bulamamaları, beyin göçünü kaçınılmaz kılmaktadır. 

***

Gelelim İslâmcıların özgürlük sorununa nasıl yaklaştığına…

Marjinal İslâmcılar, Devletin özgürlüklere tanıdığı sınıra ve “idare sistemi”ne bakarak hangi devletin İslâmî olabileceğine rahatlıkla karar verebilirler. Bu nedenle Marjinaller sistem olarak İsviçre’nin çağımızda İslâm’a en yakın devlet olduğunu söylemekteler.

Hırsızın elini kesse de, kadına araba sürme hakkı tanımasa da, her gün beş vakit Kâbe’den canlı namaz yayını yapsa da… hatta her bir icraatları için çok sayıda ayet ve hadis de okusa Marjinal İslâmcılar, Suudi Arabistan’ı zalim, fâsık, münafık ve İslâm düşmanı despot bir yönetim görürler!  

Marjinaller İsviçre halkını, özgürlükten ve barıştan yana oldukları için gerçek bir Müslüman (Mümin değil); Suudi Arabistan halkının ise zavallı, cahil, fâsık ve münafık olduklarını düşünürler!

Köylü Müslümanlar da;

-Marjinal İslamcıların kâfir, zındık ve mürtet olduklarını düşünerek

-Suudi Arabistan yönetimini İslâmî,

-Halkını “Müslüman kardeş”,

-İsviçre halkını ise fâsık, kâfir, müşrik ve ebedi cehennemlik bilirler.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
muhalif 19 Mayıs 2016 Perşembe 15:45

şöyle bir bakarsak, gerçekten batılı ülkelerin, kranı kerimin direktiflerine daha uygun yaşadıklarını görürüz, çünkü kuran insandan "iyi ve dürüst bir birey" olmalarını ister, "insan hakkını korumasını" emreder. gerçek Müslümanlığı "gavur" dediğimiz batılı insanlar yaşıyor ve bu sistem ile batılı insanlar,"ibadet"etmeseler bile istikrarlı ve refah içinde yaşıyorlar,"ibadete" odaklı Müslümanlar ise maalesef baskı, karışıklık,açlık,kamu malının gaspından dolayı "yaşayamıyorlar" bile.

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Papi Mehmet
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Manisa bir 'olmaz'ı nasıl 'olur' yaptı?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Türk kimliğine husumet beslemek
Ender ALDANMAZ
Ender ALDANMAZ
İmamoğlu’nun el uzattığı Somalı köylüler
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Mahfi Eğilmez’den Yeni Ekonomi ve Çevre
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Bugün hepimiz çocuk olalım!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Görgüsüz açlık ve ikiyüzlü siyaset!
Fatih YAPAR
Fatih YAPAR
Gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklemek!
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Çok başarılı bir STK örneği: EÇEV
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Bizim Yahudiler neden susuyor?
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva