Kapatın televizyonları... 

Kesin interneti...

Telefonları denize atın... 

Gazeteleri yakın...

Radyoyu açmayın... 

Fotoğraf makinelerini kırın... 

Video kameralarını parçalayın... 

Elektriğin şalterini indirin...

Bilgisayarları gömün...

Arabaları uçurumdan atın... 

Uçakları düşürün... 

Gemileri batırın...

Rayları sökün...

Sonra biri çıkıp siz: 

"Bir adam Marmara Denizi'ni ikiye bölerek karşıya geçti" dese!.. 

İnanır mısınız?..

- İnanmışlardı!..

Ya da başka biri, "Dünya kocaman bir ineğin boynuzları üzerinde duruyor, o başını sallarsa beklenen İstanbul depremi olacak" dese, inanır mısınız?..

- İnanmışlardı!..

Peki ya, "Olimpos dağında yaşlı bir adam var şimşek çaktırır, yağmur yağdırır, fırtına kopartır, hatta istesin Ankara'ya deniz bile getirir" dese, inanır mısınız?..

- İnanmışlardı!..

Yukarıda saydığım iletişim ve ulaşım araçlarının olmadığı zamanlarda, insanoğlu sadece gördüğüne ve duyduğuna değil, söylenenlere de inanırdı...

Bu fazla yadırganacak bir durum değildi...

Çünkü...

Teknoloji yoktu...

Medya yoktu...

En önemlisi bilgi yoktu...

Şimdi bunların hepsi var!..

Ama bu devirde de bazı adamlar çıkıp, gözünüzün içine baka baka sizleri uyutuyor...

Yalanlar söylüyor...

Yaptıklarını inkar ediyor...

Aklınızla dalga geçiyor...

Kandırıyor...

Kullanıyor...

İnanıyor musunuz?..

- İnanıyorlar!..