Harun ÖZDEMİR
Karagülle İslâmcı mı?
17 Şubat 2016 Çarşamba

Süleyman Karagülle; Erbakan, Demirel Özal… ile aynı dönemde İTÜ’de okudu ve Yük. Elk. Mühendisi olarak mezun oldu. Müderris babasından Arapça ve usûl ilimlerini öğrenmiş, çağdaş kavramları ise Kur’an, hadis, usûl-u fıkıh, fıkıh, kelam ilimleri ile, yetmediği yerde de içtihatlarla yeniden tanımlamış ve içselleştirmiş bir İslâmcıdır.

90’a yaklaşan ömrünün son 50 yılında sürdürdüğü fikri ve ilmi faaliyetlerini, bugün de bir avuç arkadaşıyla birlikte kararlılıkla sürdürmeye devam ediyor. 

Tefsir ve fıkıh çalışmalarından arta kalan zamanlarında çözülemeyen matematik problemleri ve usûl konuları üzerinde günlerce, bazen haftalarca çalışıp sonunda çözebilen yüksek bir zekâya ve çalışma disiplinine sahiptir.

1980’den bu yana tanıdığım Karagülle; Doğu ve Batı bilimlerini metodu ve felsefesiyle kavramış ve bilgisini yeni bir Kur’an Tefsiri, yeni bir ekonomi ve özellikle yeni bir anayasa konusunda kullanabilen tarihte eşine az rastlanan özgün bir âlimdir.

Onunla tartışıp da şoka girmeyen yok gibidir. Tartışmalarında asla yumuşatıcı tavır sergilemez. Görüşlerini özellikle tartıştığı kişinin beynine yumruk gibi indirir. Gerçeğin etkisini zayıflatan her pedagojik stratejiye temelden karşıdır.  

Bazı yönleriyle pamuk şekeri, çoğu özellikleriyle de hakikaten “karagülle”dir. Hiç hoşlanmadığı tavır ise, sırf insanları tavlamak için sözü eğip bükerek karşıdakini ikna edecek şekle sokmaktır. Bundan hiç hazzetmez!

Ne yazık ki, proje ve buluşlarını sosyal ve ekonomik sisteme dönüştürebilecek pratik becerileri teorik dehası kadar gelişmemiştir. Bu da Karagülle’nin anlaşılmasını zorlaştıran önemli nedenlerden biridir.

Karagülle’nin felsefesi kendi ifadesiyle kısaca“Doğu ve Batı ilimlerini üst düzeyde kavrayıp ekonomi ve yönetime ilişkin konularda içtihatlar yapmaktır”.

***

Karagülle, üstün özelliklere sahip çok sayıda öğrenci yetiştirmiştir. Ondan fazlasıyla yararlananlar arasında Prof.Dr. Necmeddin Erbakan, Dr.Süleyman Akdemir, Prof.Arif  Ersoy, Prof.Osman Eskicioğlu, Prof.Sabri Tekir, Prof.Ali Erişen, Doç.Ali Sayı, Mahalle ve Bucak yönetimleri üzerinde doktora yapan Dr. Hilmi Altın, klasik Arapça ve yönetim fıkhı (i) üzerinde çalışan Dr.Lütfi Hocaoğlu, Tayyibet Erzin ve Emine HocaoğluReşat Erol, Hüseyin Kayahan, Gürsoy Erol…’u sayabiliriz.

***

Erbakan; Milli Görüş ve Adil Düzen’e ilişkin görüşlerini Karagülle’ye borçludur. Erbakan ile yapılan derslere 5 yıl katılanlardan biriyim. Erbakan’a diş geçiremeyen “derin güçler”, Adil Düzen’e yapılan saldırıların önemli kısmını Akevler Grubuna yönelttiler. RP kapandı, Erbakan Hoca rahmetli oldu ama Akevler Grubuna uygulanan “derin defans”, halen devam ediyor!

Şunu belirtmek gerekir:
Bir gün Türkiye’nin yakın siyasi tarihini yazanlar, Akevler’in İslâmcılığın tarihine yaptığı katkıları yazacaktır…
En yakınlarında yetişip siyasetin bütün makamlarına erenlerin Akevler Grubuna biçtiği adı konulmamış “müebbet mahrumiyetleri” de yazacaktır!
Fikir ve telif hırsızlıklarını, organize yalancılıkları, yalana ortak olanları da!
Bunların hepsini yazacaktır!

***

Gündem anayasa olduğundan Dr.Süleyman Akdemir’i de anmak gerekir. Akdemir; Akevler Akdeniz Bilimsel Araştırma Merkezi’nde uzun müzakereler sonunda ortaya çıkan ilmi görüşleri, yazdığı kitaplarla akademik camiaya tanıtmaya çalıştı. Hem de irtica ile mücadele söylemlerinin ayyuka çıktığı bir dönemde…

Şurası çok önemli;

Akevler’deki ismi “Ortaklık Düzeni” olan Adil Düzen aslında, “Laik, demokratik, liberal ve akit serbestliğine dayanan bir düzen”dir. Bu kavramlara karşı direnişe geçen derin güçler; kaba softa ham yobazları ve hiçbir konuyu doğru dürüst kavrayamayan ulemayı kullanarak, sayfalarca fetvalar hazırlattı. Sonunda Erbakan’ı çağdaş kavramlar konusunda geri adım atmaya mecbur ettiler, o da bunu kabul etti!

Ne yazık ki, “Laik, demokratik, liberal ve akit serbestliğine dayanan bir düzen”i benimseyen Akevler Grubu dışında, RP’de kimse demokrasi ve laikliği kabullenemedi.

RP’nin tahrif edilmiş “Anti-laik, anti-demokratik, anti-liberal ve akit serbestliği ilkesinden uzak bir adil düzen” tezi, çok geçmeden 28 Şubat duvarına tosladı.

Askerin fırçasının ne kadar şifalı olduğunu 28 Şubat’ta öğrendim! Nasıl olduysa artık, askerden fırçayı yiyenler fevç fevç yataklarından “laik ve demokrat” olarak uyandılar!

Fakat olan olmuş; Erbakan ve Türkiye, geri dönüşü olmayan bir yola girmişti!

İlginç günlerdi…
Olaylar hızlı gelişiyor, insanlar da o hızda renk değiştirebiliyordu.
Değişimden Erbakan Hoca da payına düşeni aldı!
Mücahit Erbakan, bütün kötülüklerin anası ilan edildi ve ölünceye kadar kendine rahat yüzü göstermeyen yakın çevresi ile baş başa bırakıldı!

Oyun büyüktü, Hoca da yaşlanmıştı. Daha fazla direnemedi!
Gerilmekte olan lastiğin bir ucu Hoca’nın elindeydi!
Hoca beklenmedik bir hamle yaptı!
Elindeki lastiğin ucunu sonsuza dek bıraktı!
Oylar da şap diye Ak Parti yapıştı kaldı!

Bunları anlatmamın nedeni Türkiye’nin tartıştığı anayasa konusuna bir katkısının olabileceğine olan beklentimdir:

Süleyman Akdemir, gelecek zamanların anayasasına tarihsel bir açıklama getirmeye çalıştığı “Sosyal Denge 1” adlı kitabını yayımladı. İrtica ile mücadelenin en yoğun olduğu... bütün İslâmcıların laiklik, demokrasi ve liberalizm karşıtı ve diktatörlük yanlısı olmakla suçlandığı bir dönemde… Süleyman Akdemir, Sosyal Denge 1 adlı eseriyle hem İslâmcılara hem de irtica ile mücadele ettiğini iddia eden “vesayetçi” çevrelere güçlü bir manifesto yayımladı.

Akdemir, bununla da yetinmedi “Sosyal Denge 2 – Devletin Unsurları ve Kuvvetler Dengesi” adlı serinin ikinci kitabını da yayımladı. Sosyal Denge 2 kitabında yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerine, “dördüncü” bir kuvvet olarak “denetleme kuvvetini” de ekledi. Bu kitabıyla yeni anayasal öneriye, oldukça özgün bir teorik sunum hazırladı.

Sonuç ne mi oldu?!

Süleyman Akdemir’in, üniversitedeki sözleşmesi yenilenmedi ve en yakın çalışma arkadaşlarının bakan, başbakan hatta cumhurbaşkanı olduğu bir dönemde maişet derdine duçar oldu.


(i) http://akevler.org/AkevlerKitaplar/993/82/21-CALISMA-ADIL-DUZENE-GORE-INSANLIK-ANAYASASI-K

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 8 yorum var, 8 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Ahmet CANBLDU 19 Şubat 2016 Cuma 19:31

Muhterem Süleyman AKDEMİR 'in Modern Devlet'in Temel Erkleri'nin haricinde eklendiği 'Denetleme Erki" mevcut İran İslam Cumhuriyet'nin üst yönetim unsuru olan "MOLLALIK" makamının Sünni Ekole uyarlanmasımıdır yoksa Olması Gerektiği şekli ile mevcut düzen içerisinde söylenemiyor ise de "Müslümanlar için En Mükemmel İdarî ve Siyasi nizam olan Hilafet Makamının bir tezahürü müdür? ' [TYB buluşmarında Cevabınızı bizzatdinlemek isterdim ama maalesef şu an(bir sonraki yazınızda değinirseniz)okuyabilmekle yetineceğim. Selam]

Yorumu oyla      11      5  
Metin Arat 19 Şubat 2016 Cuma 15:59

Yazar Harun Özdemir, İslamcılık yazı dizisinin en önemli durağında; Cumhuriyet Tarihinin en önemli ve nev-i şahsına münhasır İslamcısı Süleyman Karagülle durağında… Diyebilirim ki Türkiye Cumhuriyeti Devletinin politikalarını, fikirleri ve projeleriyle en çok etkileyen İslamcı Süleyman Karagülle’dir. Bunu anlamak için önce Karagülle zamanında neler anlatmış, ne projeler hazırlamış onu bilmek gerekir ki sonrasında Karagülle’nin neleri, ne kadar etkilediğini görebilelim.

Yorumu oyla      11      5  
Av.Mustafa ÖZDEMİR 19 Şubat 2016 Cuma 13:23

Türkiye Cumhuriyeti’nde İslamcılar Karagülle ve Akevler ekibini yok saysa ve görmezlikten gelse de Türkiye Cumhuriyeti tarafından Karagülle ve Akevler’in çalışmaları dikkatle izlenmekte ve burada yapılan çalışmalardan faydalanılmaktadır. Karagülle ve Akevler ekibi, Türkiye Cumhuriyeti Devletine İstanbul Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Ege/Dokuz Eylül Üniversitesi’nden daha fazla faydalı olmuş ve Devlet bu üniversitelerden daha fazla Karagülle ve Akevler’den faydalanmıştır. 28 Şubat’dan önce “Demokrasi”, “Laiklik”, “Hakimiyet-i Milliye”, “Kuvay-i Milliye” diyen Akevleri kafirlik, sapıklık ve mezhepsizlikle suçlayan İslamcılar ve RP içindeki gruplar; 28 Şubat’dan sonra bir anda “Demokrat”, “Laik”, “Mustafa Kemalci” oldular. Olmalarına bir şey demiyorum; iyi ki de oldular ama sanki İslamcılar arasında bu fikirleri ve dönüşümü ilk kez kendileri gerçekleştirmiş ve ortaya koymuş gibi davranmalarına tahammül edemiyorum. 1986’dan beri Akevleri ve Karagülle’yi uzaktan izleyen biri olarak, İslamcıların, Karagülle’nin ismini duyunca nasıl ıztırar halinde kaçıştıklarını çok iyi biliyorum. Çünkü onların taklidi inanç ve felsefeleri ile Karagülle’nin tahkiki inanç ve felsefeleri yan yana geldiğinde; “Hak” ve “Batıl” ın yan yana gelmiş gibi gözler önüne serileceğini biliyorlar. Hakkın olduğu yerde Batıl’a kimse itibar etmeyeceğine göre, Batıl’a ya da taklide kaçmak, uzak durmak; Hakkı gözlerden uzak tutmaktan başka bir yol kalmıyor. Yazarın şu parağrafı, körelmiş ve sinsi vicdanlara bir sesleniş ve uyarı gibi: “Şunu belirtmek gerekir: Bir gün Türkiye’nin yakın siyasi tarihini yazanlar, Akevler’in İslâmcılığın tarihine yaptığı katkıları yazacaktır… En yakınlarında yetişip siyasetin bütün makamlarına erenlerin Akevler Grubuna biçtiği adı konulmamış “müebbet mahrumiyetleri” de yazacaktır! Fikir ve telif hırsızlıklarını, organize yalancılıkları, yalana ortak olanları da! Bunların hepsini yazacaktır!"

Yorumu oyla      11      5  
y. ali kafkas 18 Şubat 2016 Perşembe 22:29

Karagulleyi tanımak gerekir. Yorumunuz teşekkürler.

Yorumu oyla      11      5  
İsmail Er BACAK 18 Şubat 2016 Perşembe 10:33

Harun Kardeş, yine yaptın yapacağını. Bu yazılar sana çok yakışıyor. Karagülle'yi ve Akevler'i Senden daha iyi yazacak hiç kimse yok. Yazmaya devam...

Yorumu oyla      11      5  
Ahmet Babaoğlu 18 Şubat 2016 Perşembe 04:18

Dünyada anlaşılmayan, anlaşılamayan bazı şeyler ve şahıslar vardır. Onlar gereksiz mi? Hayır. Gereksiz ve hikmetsiz bir varlık, var edenin kusursuz gayesi ile bağdaşmaz. Anlaşılamayanlar muhakkak bir zaman anlaşılmak ve işe yaramak üzere bir yerlerde bekler; yanında eşlik eden "keşke"leriyle birlikte.

Yorumu oyla      11      5  
Kadir keskin 17 Şubat 2016 Çarşamba 21:08

Sayın Harun bey kardeşim yazınızı büyük bir dikkatle okudumuslubun olaylara derin vukufiyetim yazılarınızı zevkle okutuyor Akdemir hocamız için. Çok üzüldüm Karagül'le jocamizi da çok güzel anlatmışsınız ben de

Yorumu oyla      11      5  
Nadir 17 Şubat 2016 Çarşamba 20:45

Bu yazılar kitap haline getirilip Türk Siyaset Tarihinin İç Yüzü adıyla üniversitelerde okutulmalı. Tabi vicdanı hür irfanı hür Allah yolunda bükülmeyen nesiller isteniyorsa

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva