Nedim ATİLLA
Hesap döner sap döner…
28 Haziran 2017 Çarşamba

Saraybosna’ya son yıllarda daha sık gider oldum. Güzel bir şehirdir, “Başçarşıya” mükemmeldir, böreklere, ciğerlere, kuzulara doyum olmaz, seyahatin gastronomik yönü de güçlüdür… Balkanları gezer dolaşır, “evladı fatihan” diyarına I. Murat Hüdavendigar’ın Piriştina’daki türbesinde başlar, Saraybosna’dan veda ederiz…

Bu seyahatlerde arkadaşlarımı götürmek istemediğim tek yer “Yaşam Tüneli” denilen yerdir. Son zamanda fazlasıyla ticarileştiği için değil, orada savaşın tüm acıları bir daha yaşandığı için… En sık tanık olduğum görüntü oradan gözyaşları ile çıkan kadın arkadaşlarımın dayanılması zor yüz ifadeleridir.

Yugoslavya Sosyalist Sisteminin yıkılmasından sonra 1 Mart 1992'de bağımsızlığını ilan eden Bosna-Hersek, savaşı sonlandıran Dayton Antlaşmasıyla oluşturulan yeni sisteme kadar büyük acılar çekti…

1 Mart tarihlerinde yapılan referandumla halka "İçinde Müslüman, Sırp, Hırvat ve diğer halkların mensuplarının yaşadığı, eşit vatandaşların devleti, egemen Bosna-Hersek'ten yana mısınız?" sorusu soruldu. Referanduma katılan yüzde 64'lük kesimden yüzde 99,44'ü 'Evet' dedi. Bağımsızlık yaklaşık dört yıl sürcek ağır bir savaşı da beraberinde getirdi.

Başkent Saraybosna'da 6 Nisan 1992 günü düzenlenen barış eyleminde ilk kurban verildi. O güzel kız, 23 yaşındaki tıp öğrencisi Suada Dilberoviç'ti. Aynı gün Avrupa Birliği Bosna-Hersek'in bağımsızlığını kabul etmişti ancak bu işgalci güçler için bir engel değildi.

Saraybosna, 1425 gün sürecek modern savaş tarihinin en uzun kuşatmasını yaşamaya başladı. Bugün o acıların izleri kentteki 50’den Saraybosna Güllerinde yaşıyor. Saraybosna Gülü bir havan topu patlamasının beton zemin üzerinde bıraktığı izdir. Havan topu mermilerinin beton üzerinde bıraktığı kendine özgü çatlamalar daha sonra kırmızıya boyanmıştır… Bu patlamalarda 11 binden fazla insan hayatını kaybetmiş, ölenlerin 1600’ü çocuktur. Çocuk… Ülke genelinde ise 100 binden fazla insan öldürüldü, 10 bini çocuktu. Net sayı bilinmese de yaklaşık 50 bin kadının tecavüze uğradığı da tahmin ediliyor.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'nın en büyük mülteci krizi de Bosna-Hersek savaşı zamanında yaşandı. Dört milyonluk nüfusun yarısı mülteci durumuna düştü.

Sırp ve Hırvat birliklerinin ülkenin farklı bölgelerinde uyguladıkları katliamlar da tarih listesinde tek tek yerini aldı. Şüphesiz katliamların en büyüğü Birleşmiş Milletler tarafından 'güvenli bölge' ilan edilen Srebrenitsa Soykırımı oldu. İki gün içerisinde burada yaklaşık 10 bin sivil erkek öldürüldü.

1991'de tüm Yugoslavya için silah ambargosu uygulama kararı alan BM, Mayıs 1992'de üyesi kabul ettiği Bosna-Hersek'in üzerinden de ambargoyu kaldırmadı. İşgalçi güç Sırbistan'ın elinde ise, o dönemde Avrupa'nın dördüncü büyük ordusu olan Yugoslavya Silahlı Kuvvetleri'nin (JNA) askeri gücü vardı. İngiliz Tarihçi Noel Malcolm bu durum için "Bosna Silahlı Kuvvetleri için silah ambargosu idam cezasına eş değerdi" ifadesini kullanıyordu.

Kasım 1995 tarihinde Amerika'nın Dayton kentinde Bosna-Hersek'ten Aliya İzzetbegoviç, Sırbistan'dan Slobodan Miloşeviç ve Hırvatistan'dan Franyo Tucman savaşı sonlandıracak ateşkes anlaşmasını imzaladılar. Bu anlaşma bugün de geçerli olan Bosna-Hersek anayasasının temellerini oluşturdu.

'Etnik kimlik' üzerine kurulmuş yeni sistemle Bosna-Hersek devleti iki ana siyasi birime (entiteye) bölündü; yüzde 80'den fazla Sırp nüfuslu Sırp Cumhuriyeti ve Hırvat ile Boşnakların ortak kullanımına sunulan Federasyon bölgesi. Federasyon ayrıca ayrı ayrı bakanlıkları olan on idari birime (kanton) ayrıldı.

Bayram tatilini bitirip İzmir’e döndüğümde güvenilir, sadece haber veren “Şok-mok” yazmayan haber sitelerinde şöyle bir gezindiğimde haberi gördüm, keser döner sap döner gün gelir devran döner dedim… Çünkü Hollanda Temyiz Mahkemesi, Srebrenitsa Katliamı'ndan Hollanda devletinin kısmen sorumlu olduğuna ve Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü'nde görev yapan askerlerin 1995'te, Bosnalı Sırplara teslim ettikleri yaklaşık 350 Müslümanın yakınlarına uğradıkları zararın yüzde 30'u kadar tazminat ödenmesine hükmetmişti.

Mahkemeye göre, Hollandalı askerler kendilerine sığınan 350 Boşnak erkeği, öldürüleceklerini bile bile BM sorumluluk alanından göndererek yasadışı davrandı. 11 Temmuz 1995'te Sırplar tarafından katledilen Müslüman Boşnakların yakınları Hollanda devleti aleyhine dava açmıştı. "Srebrenitsa Anneleri" tarafından 6 bin kişi adına açılan davada, mahkeme 2014'te Hollanda'yı suçlu bulmuş, ancak karar temyize gitmişti.

Adalet önünde sonunda yerini buluyor…

  • Eski Yugoslavya'daki iç savaş sırasında, Sırbistan BM'nin koruması altında olan Srebrenitsa'ya hakim oldu. 11 Temmuz 1995'te, BM bünyesinde görev yapan Hollandalı askerlere sığınan çok sayıda Boşnak, Hollandalı askerler tarafından Sırbistan güçlerine teslim edildi ve ardından öldürüldü.

 

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 3 yorum var, 3 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Serdar Yasa 28 Haziran 2017 Çarşamba 13:17

Kaleminize sağlık Nedim ağabey. O dönemde yaşananlar belleklerimize öyle kazındı ki koskoca Avrupa lı bugün demokrasi kahramanı kesilen ülkeler sırp mezalimlerine maalesef seyirci kaldılar. Kendi çıkarları uğruna o kadar insanın katledilmesine göz yumdular. En az Sırplar kadar suçlular diyorum . Geçmiş bayramınız kutlu olsun. Selam ve sevgiler Karaburun dan.

Yorumu oyla      11      5  
Meltem Altınkaya 28 Haziran 2017 Çarşamba 12:30

Sevgili Nedim Atila, Temyiz Mahkemesi''nin onama kararı, aleme aldiğınız olaylar zincirini birebir yaşayan binlerce insandan sağ kalanlarin ve yakinlarinin yureğini hafifletir umarim. Yaşam tünellerini ziyaret ederken, seneler sonra sadece bir muzeyi gezer gibi orada olmak gerceginin, katliamlari yaşayanlar tarafindan nasil algılandığinı düşündüm. Unutulmamak adina bu gün yapilan ziyaretler anlam.ifade edebilir ama bir çok millet mensup ziyaretcilerden biri olarak, yaş tünellerine girdigimde sanki uvarlarda katliam magdurlarinin gozlerini gordum. Taş duvarlarda bana, bizlere bakan binlerce cift göz. Kirgın, acılı, terk edilmiş. Suçlu bulunan tum insanlar, devletler adına bizlere soruyor gibiydiler; "Daha önce netedeydiniz?"

Yorumu oyla      11      5  
Esat Kardıçalı 28 Haziran 2017 Çarşamba 12:29

Çok ama çok geç gelen karar, "adalet" için düşündürücüdür.

Yorumu oyla      11      5  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu saatte 'vicdan ittifakı' olur mu?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Tunç Soyer yeni bir yola çıktı
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
Neşe ÖNEN
Neşe ÖNEN
Sosyalistler pes etmeyin!
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva