Tayfun MARO
Günümüz dünyasında müslüman olmak!
19 Haziran 2016 Pazar

Bir insanın müslüman olması, bir inancı yaşaması, hiç kuşku yok ki insanca bir ihtiyaca karşılık gelir. İnsanın tanrıya ihtiyacı var; yoksa hayatın altında kalır. İnsanlardan ateist olmalarını beklemek abestir. Kimse o kadar güçlü olmaya mecbur değil.
Bununla birlikte, islamiyet ve müslümanlar hakkında konuşmak, yazmak hayli netameli; insan dini meseleleri nasıl ele alacağını bilemiyor. 
Netameli diyorum, çünkü İslam dünyasında tolerans fikrinin gelişmediğini ve İslamın hoşgörü dini olduğunu söyleyenlerde hoşgörünün zerresi olmadığını biliyorum. 
Bilgim, topluma islami hayat vaat edenlerin icraatlarına dayanıyor. Din adına yapılanların, “dinin aslı bu değil” gerekçesiyle halı altına süpürülmesi, beni hiç ikna etmiyor. İslamcılar artık niyetlerini gizlemediklerinden, sorun enikonu görünür hale geldi. Dini normlar, değerler ve gelenek, gündelik hayatın bütün alanlarını kuşatmaya başladı. Arap kültürüyle beslenmiş Sünni geleneğine dayalı bir hayat tarzı alenen dayatılıyor.
Namaz kılmayanın hayvan olduğuna hükmeden din adamı, gerçek niyeti gösteren örneklerden sadece biridir. Son da olmayacaktır. Daha vahim olan ise, o sözleri tekzip edenlerin de aslında aynı görüşte oldukları halde “değilmiş gibi” yapıyor olmalarıdır.
Firuzağa’da bir etkinlikte içki içilmesine tepki gösteren islamcı bir grup, içerideki insanları yakmakla tehdit etti. Dükkân sahibi, eski plaklar satan Koreli kiracısından dükkânı boşaltmasını istedi. Gerekçe; müslümanlar rahatsız olmuştu… Mütedeyyinler, “Canım, onlar da içmeseymiş!” yollu mazeret beyanından ve Koreli gencin başına gelenlerden hiç rahatsız olmadı. 

İslamiyetin Türkiye’de görmeye çok da alışık olmadığımız farklı bir yüzünü yeni yeni görmeye başladık. Demokrasi ve özgürlüklerin gölgesinde iktidara gelen islamcı hareket, islami yaşam koşullarını geliştirdikçe, demokratik yaşam alanlarını ve özgürlükleri sınırlıyor ve giderek yok ediyor; tanrı, kitap, peygamber üçgenine kapatıyor toplumu. 
Bu ahvalde, din dışı yaşam koşullarına ihtiyaç duyan seküler toplum, tanrı buyruğuna nasıl direnecek? Tanrıyı arkasına alan islamcı hareket, tanrı adına kural koyuyor… 
Şurası muhakkak ki İslamiyet ve demokrasi, yönetim biçimleri olarak birbirini dışlıyor. Kuran, aslında demokrasiye ihtiyaç duymuyor. İslamcılar demokrasiyi sadece araç olarak görüyor.
Çare gibi sunulan çok hukuklu sistem, bir arada yaşamanın koşullarını hazırlamıyor. İmparatorlukta koşullar çok farklıydı, emperyal yapıda iktidarın bekası çoklu yapının sürdürülebilirliğine bağlıydı. Bugün böyle bir yapı yok. Aksine, islamiyet, insanları bir arada tutacak biricik yol olarak görülüyor. 
Medine sözleşmesi ise, köprüden geçinceye kadar iş görmüştür. O sözleşmenin sonrası yoktur.

İslamofobi, durduk yerde ortaya çıkmadı. Müslüman gibi yaşamak istemeyenler, müslümanların, ‘bir gün herkesin müslüman olacağına’ körü körüne inanmasından ve bu uğurda yaptıklarından rahatsız. 
İslami yaşam biçiminin örtülü biçimde veya alenen dayatılması, inancın gerektirdiklerine göre yaşamak istemeyen insanlar üstünde baskı oluşturuyor. 
“Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar.” Bu hadis, getirilen bütün açıklamaların ötesinde, İslamiyeti diğer dinlerin üstüne çıkarırken yol açtığı büyük tartışmayla yeterince korku salıyor.
İslami düzeni yeryüzünde hâkim kılmak için mücadele eden müslümanlar, din için savaşan mücahitler, inançları uğrunda gözünü kırpmadan insan öldürüyor. Ve bu mücadele kutsal kitaba dayandırılıyor.
Bu durum, müslüman olup da dinin bütün gereklerini yerine getirmeyenlerin aklını karıştırıyor. Müslüman olmayanları ise çok korkutuyor.

İslamiyet bir sınav veriyor. Hayatın her alanına müdahale eden kutsal kitaba rağmen, müslümanlar, seküler hayatın getirdikleriyle barışık yaşamayı kabul edecekler mi?
Müslümanlar bir yol ayrımına geldiklerinin farkında olmalılar. Böyle gitmez. Arap dünyasında böyle gidiyor fakat Anadolu ve Trakya toprakları İslamcıların cenneti hiç olmadı, bundan sonra da olması hiç kolay değil. Bu topraklarda insanlar dinini Araplar gibi yaşamıyor.
Cumhuriyet’in getirdiği laiklik fikrini ret eden islamcılar, yerine ne getirecekler de toplumsal barış sağlanacak, kamusal alan yeniden inşa edilecek! Bu doğrultuda içimizi ferah tutmamızı sağlayacak bir tek adım atılmış değil, atılacağı da yok.
Şimdilik görünen o ki toplumun bütünü için getirebilecekleri pek bir şey yok; dinin buyruklarının gereğinden gayrı… Ve bu ısrar sürerse, istenmedik bir yol ayrımını yaşamak hiç de uzak ihtimal değil.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Rahmetliyi nasıl bilirdiniz?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Bir Batı hikayesi
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Saltanat ve yağma kurumu olarak belediyeler...
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Onlar hayatın düşmanıdırlar sevgilim…
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva