Seçimlere dokuz gün kaldı.

Dokuz gün sonra Türkiye nereye gideceğine karar verecek.

Yani:

Ya tek kişi yönetimi,

Veya:

Demokratik Parlamenter Sistem...

Şimdi manzara şu:

İki ittifak kıyasıya mücadele ediyor.

Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı...

Oyumuzu açıklamak malümü ilan olur ama biz yine de demokratik hakkımızı kullanalım ve açıklayalım:

Gönlümüz de oyumuz da Millet İttifakı’ndan yana.

Bunu niçin yazıyorum?

Çünkü:

Millet İttifakı’nın öncülerine hem sorumluluk duygusunu bir an bile yitirmemiş ve hem de aynı zamanda deneyimli bir siyaset adamı olarak bazı tavisyelerde bulunma hakkını kendimde görüyorum.

Şöyle ki:

Bu güne kadar iktidarları, başta ekonomi ve sonra dış politika iktidardan etmiştir.

Yani götürmüştür.

Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi bu sebeplerle iktidardan olmuşlardır.

Bütün koalisyonlar ekonomiye bir çare bulamadıkları için dağılmışlardır.

O halde:

İnce ve Akşener’in son dokuz günü bu konulara ayırmaları gerekir.

Sayın Kesici ki, gerçek bir ekonomi ve hatta dış politika uzmanıdır, katıldığı son programlarda bu konulara açıkça vurgu yapmaktadır.

Ve içinde bulunulan vahim ekonomik durum ile ilgili olarak “dış oyun” diyenlere “453 milyar dolar alacağı olanlar niçin borçlunun kötü duruma düşmesini istesinler” demiştir.

Oyun moyun yok.

16 yıl sonunda ülke maalesef duvara toslamıştır.

Dolar’ın geldiği nokta bile bunu açıklamaya yeter.

Bu sebepledir ki; 16 yıl iktidarda kalanlar ve hem de iç ve dış destekle kalanlar söyleyecek söz bulamamakta, kah kıraathaneden kah parktan söz etmekte ve 16 yıl ülkenin bütçesini kullandıkları, ne var ne yok satıp savdıkları ve milyarlarca dolar borç yaptıkları halde icraat olarak duble yoldan öteye gidemektedirler…

Dış politika ise bir başka acıklı manzaradır.

Bırakınız, Batı ile ilişkileri müslüman ülkelerin çoğunda elçimiz bile yoktur.

Başkaca bir izahata gerek var mı?

Gelelim konunun başına:

İnce ve Akşener…

Polemik kulağa hoş gelir ama seçmeni ikna etmez.

Polemiklere gerek yok, ihtiyaç da yok.

Anlatın bizim anlayacağımız gibi ekonomiyi.

Mutfaktaki ateşi…

Bütünüyle piyasadaki durgunluğu.

Her türlü gelirin nasıl eridiğini.

İşsizliği...

Esnafı, tüccarı, köylüyü...

Ve anlatın dış dünyada neler oluyor ve biz neler yapıyoruz?

Başta 16 ada olmak üzere iade edilmeyen aranan kişileri.

Siyasi ve ticari ilişkileri.

Yalnızlığımızı…

İçinde bulunduğumuz Siyasi ve Askeri İttifakların bize karşı tutumlarını.

Hasılı kelam:

Dokuz gün anlatın çöken ekonomiyi ve olmayan Dış Politikamızı.

Bizim anlayacağımız gibi...

O zaman görün yükselen ivmenizin son dokuz gün içinde nasıl tavan yaptığını…

Hepinize iyi bayramlar...