Filiz SEZER
Deniz yıldızı
9 Nisan 2021 Cuma

Bir hafta önce telefonuma düşen bir haberle hala içinden çıkamadığım bir üzüntünün içinde buldum kendimi. Yıllardır tanışık olduğum, arada bir haberleştiğim bir arkadaşımın vefatını öğrenmiştim ve ilk işim bu gerçek olamayacak haberin doğruluğunu araştırmak oldu. Böyle bir şey olamazdı, her ölüm erkendi ama O, çok gençti ve gencecik bir kadının tedavi imkanlarına kavuşamamış olması yüzünden ölmesi akıl alır gibi değildi. Lütfen ama lütfen bu kötü bir şaka olsundu.

Aslı, ekmeğini Sevgi Yolu’ndaki takı tezgahından kazanan bir arkadaşımızdı. Sosyal medya kanallarından da ürünlerini tanıtır, alışverişi ihmal ettiğimiz zamanlarda da inceden haşlamayı ihmal etmezdi. Yapmacıksız, neşeli, kendi halinde, kimseye zararını görmediğimiz biriydi ve hepimiz gibi yaşam mücadelesinde yoluna devam etmekteydi… Vefatıyla ilgili haberleri sosyal medyadan okumuş olabilirsiniz çünkü yaşanan bu dehşet verici olay büyük bir infial yarattı. Öğrendiğime göre, kronik bir rahatsızlığı olan Aslı’nın şikayetleri bir süredir çok artmıştı ve doktoru tedavisi için hastaneye yatışını önermişti. Ancak başvurduğu hastanelerde yatak olmadığı gerekçesiyle kabul edilmiyordu. Haftalardır sosyal medyadaki hesabında çırpınıp duruyordu ancak bir çözüme ulaşamamıştı. Durumunun iyice kötüleştiği bir gece ambulans ile bir hastaneden diğerine götürülürken kalbi 2 defa durmuştu ve nihayetinde kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti.

Olayın duyulmasının ardından herkes İzmir gibi bir şehirde -yere göğe koyamadığımız, başka yerde yaşayamayız dediğimiz İzmir’ de- gencecik bir insanın tedavi olamadığı için hayatını kaybetmesinin şoku içindeydi ve tepkiler çığ gibi büyümüştü. Büyüyen tepkiler üzerine İl Sağlık Müdürlüğü, hastanın immunosupresif ilaç (bağışıklığı baskılayan) kullanması gerekçesiyle tüm yatakların dolu olmamasına rağmen hastaneye yatışının COVID-19 nedeniyle riskli olduğunu, kalbiyle ilgili ameliyatın da acil görülmediği, konunun kesinlikle yatak kapasitesi ile ilgili olmadığını belirten bir açıklama yaptı.

Görünen o ki, ölmeden birkaç gün önce vergisini ödemeye çalışan Aslı, ödediği vergilerin karşılığı olan en temel sağlık hizmetini alamamış ve yataklar dolu diye değil ama riskli durumunu yönetebilecek bir hastane bulamadığı için ölmüştü.Doğrusunu isterseniz, hangi sebebin daha vahim olduğuna karar veremiyorum.

Peki ölümünden sonra herkesi üzen, içlerinde siyasetçilerin de olduğu pek çok kişinin tepki verdiği bu durumun öncesindeAslı neden sesini duyuramamıştı?

İletişimin bu kadar hızlı ve kolay olduğu bir dönemde genç bir kadının yardım çığlığını nasıl duymamış, görmemiş, görenimizin gücü yetmemiş ve bir yardım eli uzatamamıştık? Sosyal medyada takip ettiğimiz kişilere gerçekten bu kadar uzak mıydık? Kalabalıklar arasında yalnız olmak tam olarak böyle bir şey miydi?

Sürekli haksızlığa, adaletsizliğe maruz kalanlar, resmi kurumlar tarafından karşılanmaması dolayısıyla gerekli ilaca ve tedaviye ulaşabilmek için çare arayanlar, imkansızlıklarla boğuşan hastaneler/okullar/bakımevleri, yaşamla mücadele eden sokak hayvanlarına kadar sürekli olarak yardım etmemizi gerektiren bir durumla karşılıyoruz. Üzülüyor, öfke duyuyor, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Çoğu zaman ise çaresizliğimizle baş başa kalıyoruz. Elbette hepsine ve herkese yetişmenin mümkün olmadığını kabul etsek de mütemadiyen ağırlaşan bir vicdan yüküyle yaşamaya uğraşıyoruz. Acılara duyarsız hale gelişimizi savunma mekanizmalarıyla açıklıyoruz çünkü bir şekilde ayakta durmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor. Yine de işte an geliyor, hiçbir mekanizma çalışmıyor ve o yükün altında kalıveriyor insan.

İçimi kemirip duran, sürekli olarak bilseydim yapabileceğim bir şey mi olurdu diye soran, neredeyse kendi -nispeten- iyi halinden utanan sesin karşısında çaresizce duruyorum. Daha farklı bir dünyanın da mümkün olduğunu göstermek için mücadele edeceğiz, birlikte direneceğiz diyecek oluyorum ama o dilimizden düşüremediğimiz dayanışmayı Aslı için çalıştıramadığımızı hatırlayıp susuyorum.

Susarken aklıma şu meşhur öykü geliyor. Nedenini anlamadığım şekilde çok sevilen ve sanırım insanlara iyilik etmenin ne büyük bir erdem olduğu mesajını vermeye çalışan deniz yıldızı hikayesini anımsayacaksınızdır. Binlerce deniz yıldızının sahile vurduğu bir kıyıda çocuk eline geçen deniz yıldızlarını tekrar denize atmaktadır. Oradan geçen bir adam çocuğa bu yaptığının hiçbir anlamı olmadığını söyler, çocuk ise elindeki deniz yıldızını göstererek “onun için anlamlıydı” der.

Bu arada sizin gözlerinizin dolması ve sistemin oyun dışına attığı birini kurtarmanız beklenir ki bununla uğraşırken bu deniz yıldızları niye karaya vuruyor diye sorgulamayasınız. Diğer yandan hikâye öyle bir anlatılır ki kendinizi adam veya çocuk rollerinden birinde bulasınız, oysa ki henüz karaya vurmamış bir deniz yıldızı olma ihtimaliniz de oldukça yüksektir.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin verdiği bir hatıra ormanı ve Sevgi Yolu’nda adına bir köşe sözünü tutacağına şüphemiz olmasa da takipçisi olacağız; zira ne Aslı’nın anısının ne de yaşanan bu büyük ihmalin unutulmasına gönlümüz razı gelmeyecektir.

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
Toplam 2 yorum var, 2 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 
Figen Göktürk 10 Nisan 2021 Cumartesi 19:56

Keşkeleri sıralayan iç ses bu kaybı kabullenemiyor. Sevdiklerine sabır diliyorum.

Yorumu oyla      2      3  
Cem kaptan 9 Nisan 2021 Cuma 21:10

İnşaallah son ihmal olur, başınız sağolsun.

Yorumu oyla      2      3  
FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Dr. Hakan Tartan
Dr. Hakan Tartan
Fenerbahçe ne istiyor?
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Yarattı... Veda ederken ağlattı!
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Memleketin birinde insan manzaraları(!)
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Tükeniş!
Nüvit TOKDEMİR
Nüvit TOKDEMİR
Kara kaplı defter!
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Nereden nereye?
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Çanakkale artık barışın merkezidir!
Kemal ARI
Kemal ARI
'Cehennem savaşı'nda ne yediler ne içtiler?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Bölgecilik, mezhepçilik ve inşaatçılık...
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Unutulmazlar...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva