Tayfun MARO
Cumhuriyet’i savunmak
30 Kasım 2016 Çarşamba

1789 Fransız İhtilali, 1917 Ekim Devrimi, 1923 Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı; Bu üç tarihsel başkaldırı ve sonrasında ortaya çıkan Cumhuriyetler, burjuvaziye halkları yok saymanın mümkün olmadığını öğretti.
Cumhuriyet fikrinin son 200 yıl içinde halk kavramıyla buluşması, insanlık durumunu daha iyi kılacak gelişmelerin önünü açtı. Ancak yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, globalleşen kapitalizm, bu gelişmelerin önünü, tamamen değilse de, büyük ölçüde yeniden kapatmayı başardı.
Devlet aygıtı bütün kurumlarıyla kapitalistlerin kontrolünde olduğundan, halkların siyasal ve ekonomik kazanımlarını geriletmek çok zor olmadı.
Bununla beraber, halkların siyasal varlığı artık kalıcıdır. Kapitalist sistem bunun önüne geçemedi.

Halkların elde ettiği yeni siyasal konum, seküler ve demokratik toplumun dünya ölçeğinde gündeme gelmesini sağladı. Demokrasi, laisite ve sosyal devlet, 1789’den beri, halkların talebi olarak insanlığın gündeminde yerini koruyor.
Ne var ki, Türkiye’de, Aydınlanma devrimiyle sorunlu gruplar, Kurtuluş Savaşı’nın getirdiklerini ve Cumhuriyet Aydınlanmasıyla hayat bulan seküler toplumu benimsemediler. Hâlbuki “muasır medeniyetler seviyesi” dedikleri tam olarak budur.

Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi, laik devletin, ulus devletin ve sosyal devletin inşasına dayalıdır. Aydınlanma düşüncesi ve modernitenin getirdikleriyle oluşan Türkiye Cumhuriyet’i fikri, ancak monarşinin ve hilafetin ortadan kalkmasıyla hayat alanı buldu.
Cumhuriyet’in tebaa olmaktan kurtardığı yurttaş, soru soran, düşünce özgürlüğüne ve kendini ifade etme hakkına ihtiyaç duyan kişidir; verilmiş cevapların peşinden gitmez.
Bu nedenle, kuruluş koşulları itibarıyla, İmparatorluk bakiyesi cemaatlerden halk yaratmak olarak da anlaşılabilecek Cumhuriyet’in, laiklik ilkesini, özgürlükleri, insan haklarını savunması zarurettir.
Türkiye Cumhuriyeti, saray-padişah-şeyhülislam üçgeninde şekillenen kamusal yaşamın çökmesinden sonra,  aydınlanma ve moderniteden zuhur eden yeni kamusal yaşam normlarının oluşması sonucu, uluslararası sistemde yerini aldı. Kimseye vahiy gelmedi; dünya sisteminde yerini almak tarihsel bir zorunluluktu.
Ne var ki, Aydınlanma devrimiyle sosyal yaşamda gerçekleşen dönüşüme bağlı olarak sekülerleşen toplumun varlığı, islamcı cenahı her zaman rahatsız etti.
Hâlbuki;
İnsan haklarına dayalı laik ve sosyal devletin inşası için bu Cumhuriyet’i savunmak bir zarurettir.
Demokrasiyle yönetilmek için bu Cumhuriyet’e ihtiyacımız var.
Yaşam olanaklarını geliştirmek ve insanın değerini korumak için bu Cumhuriyet bize lazım.
Din ve etnisite gruplarının barış içinde bir arada yaşamasına imkân verecek toplumsal alanın sekülerleşmesi zorunludur. Ve bu zorunluluk cumhuriyeti gerektiriyor.

Cumhuriyet’i savunmak için başka zamanımız olmayabilir…
Hiçbir ideolojiye yaslanmadan, sadece ve sadece, Cumhuriyet’in varlığına yönelen yıkıcı tutumlara karşı koymak için bir araya gelmek gerek.
Böyle bir mücadelenin yine de ideolojik bir tutum almayı gerektireceğini söyleyenler olacaktır. Şurası muhakkak ki, “Nasıl bir cumhuriyet?” sorusunu sorarken, sorunsalı bizi ideolojik bir tartışmanın içine çekecektir. Çözüm, Cumhuriyet’i yönetim biçimi olarak demokrasiyle buluşturacak kanalları açık tutacak düşünce ve eylem birliğini sağlamaktan geçiyor.
Durmadan tartışmanın, “biz haklıydık” demenin, yıkarak eleştirmenin, ideolojik dayatmaların bu meseleye katacağı bir şey yok. Her ne söylenecekse, basitçe düşünerek ve basit bir dil kullanarak, hiç akıl karıştırmadan söylenmeli.
Her fırsatta dile getirdim; Yeni bir dil kurmak, belki de her şeyi yeniden söylemek lazım.
Bu topraklar üstünde bir arada yaşamak istiyorsak, barışın, kardeşliğin, dayanışmanın dilini oluşturmak için fazla zamanımız kalmadı. Bu artık bir zarurettir. Zaman hızla daralıyor.
Gerisini, Cumhuriyet’in herkesi bir araya getirdiği toplumsal mutabakat koşulları sağlandığında uzun uzun konuşuruz.
Şimdi, bizi yeniden bir araya getirecek “Hepimizin Cumhuriyeti” için ayağa kalkmanın zamanıdır

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
N'oluyor o balkonda?
Muhittin AKBEL
Muhittin AKBEL
Analar ne yiğitler doğurmuş!
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
Kazanan yok, kaybedenler Gazze’deki Müslümanlar
Tayfun MARO
Tayfun MARO
İki yüzlü ahlak her yerde…
Çağdaş ÖZGÜN
Çağdaş ÖZGÜN
Fotoğraf: İnsanlığımızı yitirirken soytarıya mı dönüşüyoruz?
Kemal ARI
Kemal ARI
Atatürk'ü anlamak...
Oytun NALBANTOĞLU
Oytun NALBANTOĞLU
Göztepe gün sayıyor!
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
Koltuklar devredilirken!
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Aklıma 'Doğan Kardeş' geliverince… 
Kemal ANADOL
Kemal ANADOL
Sandık tartışması...
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
FACEBOOK'TA EGE'DE SON SÖZ
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva