Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
Çiftçi yabancı şirketlere tarım topraklarını neden satıyor?
13 Nisan 2021 Salı

İki gün önce, 11Nisan 2021  tarihinde haber kanallarına bir bilgi düştü.

Bir soru üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, “Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi (TAKBİS) Kayıtlarında, 7 Şubat2021 tarihine kadar yabancı gerçek kişilerin satış vb. yollarla edinmiş oldukları tarım vasıflı aktif taşınmazlar (tarla, bağ, bahçe, zeytinlik, fındıklık vb.) 16 milyon 265 bin 176 m2 olarak görülmektedir” dedi.

Şimdi bu konuda  birsoru soralım!

Çiftçi elindeki tarım arazisini neden satmak zorunda kalmış?

Bu sorunun cevabını aramaksızın sonuç üzerinden sızlanmak çözüm değil.Bir başka deyişle neden-sonuç ilişkisine değinmek gerekiyor.

Ortaya çıkan sonucun iki nedeni var.

Bunlardan birincisi dış nedenler.İç nedenleri sonraki yazımıza bırakalım.

Dış nedenini açıklayalım.

1980’li yıllara değin dünya, iki kutbun yönlendiriciliğindeydi. Bir yanda reel sosyalizm, bir yanda emperyal kapitalizm ve kurumları dünyayı şekillendiriyordu. Emperyal kapitalizm, anılan yıllara değin özellikle çevre ülkelerinde köylülüğü, bir başka deyişle küçük üreticiliği destekleme politikalarını sürdürdü.

Ancak temel amacı, özellikle çevre ülkelerinde ortaya çıkabilecek toplumsal muhalefetin devrimci hareketlere dönüşümünü engellemek, daha doğrusu onları düzenin sınırları içinde kalmalarını yönlendirmekti.

Bununla birlikte, emperyal kapitalizm, 1980’li yılların sonlarından itibaren tarımda izlediği politikaları terk etmeye başladı. Bu dönüşümde iki önemli etken rol oynadı.

 Bunlardan birincisi, reel sosyalist sistemin baskısını ortadan kalkmasıydı.

İkincisi de tarımda özellikle Batı’da endüstriyel tarımın geldiği noktaydı. 1980’li yıllara değin tarım ürünleri ithalatçısı olan Batı, Ar-Ge ile geliştirdikleri yeni  teknolojiler ve olağanüstü destekler aracılığıyla tarımda da gereksinimlerin çok üstünde tarımsal ürün ve girdi stoklarına ulaştılar. Anılan stokların eritilmesi, Batı için varlıklarının sürdürülmesi açısından yaşamsal bir zorunluluk durumuna geldi. Ellerindeki ürün fazlalarını çok ucuz fiyatlarla ihraç ettiler. Bu nedenle çevre ülkelerinin pazarlarını ele geçirmek için  neo-liberal politikaları zorlamalarla devreye soktular. Neo-liberal politikalara, emperyal yüzlerini saklamak için küreselleş(tir)me politikaları adı da verildi.

1980'li yılların başından itibaren Amerika Birleşik Devletleri(ABD) ve Avrupa Birliği (AB)’de  tekelci şirketlerin  güdümünde olan Uluslararası Para Fonu (UPF), Dünya Bankası (DB) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi kuruluşlarının baskısı ve yönlendirmesiyle,neo-liberal politikalar bir çevre ülkesi olan Türkiye’yede yansıtıldı. Bu politikalar, tarımda  desteklemelerin azaltılması ve hedef kitlere ulaştırılmaması, tarımsal kitlerin  özelleştirilmesi  ya da kapatılması, Tarım Satış Kooperatifleri ve Ziraat Bankası gibi kredi kuruluşları işlevsiz duruma getirilmesi ile  uygulandı.

Bu durumun sonucu olarak, kırsal kesim giderek daha da fakirleşti, kırdan kente göç hızlandı ve tarımsal üretim, nüfus artışına göre geriledi.

Kısaca Türkiye'de uygulana gelen tarım politikalarının, büyük ölçüde dış dinamikler ya da küreselleş(tir)me ya da daha doğrusu emperyalizm ile bağlantılı olduğu görülmeli.

Tarımda olduğu üzere Türkiye'de yaşanmakta olan ekonomik krizin kökenini burada aramak zorunluluğu var.

İşte dayatılan bu politikalarla çiftçi de para kazanamaz oldu.

Bir kesimi tarımı bıraktı.Türkiye’nin 2002 yılında 41 milyon 196 bin hektar tarım  alanı bulunmasına karşılık,bu alan 3 milyon 484 bin hektar azalarak 37 milyon 712 bin hektara düştü.Bir başka anlatımla Trakya  tarım alanın üç katından daha fazla tarım alanı kaybedildi.

Bir kesimi de tarım topraklarını yabancı şirketlere satmak zorunda kaldı.

Özetle emperyalizmin dayattığı neo-liberal politikaları görmeksizin ve karşı çıkmaksızın  sızlanmanın işe yaramadığını söylemek gerekiyor. İşin özü bu değil mi?

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.

Küfür, hakaret içeren; dil, din, ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır.
Neleri kabul ediyorum: IP adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

FACEBOOK YORUM
Yorumlarınızı Facebook hesabınız üzerinden yapın hemen onaylansın...
Filiz SEZER
Filiz SEZER
Etkili fedakârlık ve kayıp milyarlar
Nedim ATİLLA
Nedim ATİLLA
İzmir’in deprem bölgesindeki büyük dayanışması…
Mehmet KARABEL
Mehmet KARABEL
Bu seçimin neden bunca talibi var?
Engin ÖNEN
Engin ÖNEN
İzmir kimin ya da neyin kalesi?
Tayfun MARO
Tayfun MARO
Erkek dediğin öldürür
Cumhur BULUT
Cumhur BULUT
Foça, Tire, Çeşme ve Dikili de MHP diyecektir
Kemal ARI
Kemal ARI
Oyumuz, onurumuz ve özgürlüğümüzdür...
Dr. Berna BRIDGE
Dr. Berna BRIDGE
Diktatör
İhsan Özbelge ÖZDURAN
İhsan Özbelge ÖZDURAN
Sağduyu marifeti ile seçebilmek…
Rifat ÖZER
Rifat ÖZER
Son hafta
ÇOK OKUNANLAR
ÇOK YORUMLANANLAR
GAZETE EGE'DE SONSÖZ
KünyeKünye İletişimİletişim FacebookFacebook TwitterTwitter Google+Google+ RSSRSS Sitene EkleSitene Ekle Günün HaberleriGünün Haberleri
Maxiva